Arama

Popüler aramalar

‘’Kral Mario Gomez‘’

Beşiktaş zaten iyi işleyen hücum destek ekibini tamamlayacak bir santrfor arıyordu. Almeida’dan sonra Demba Ba ilaç gibi gelmiş ve bu ekipteki eksiği tamamlamıştı. Mario Gomez, bunun da ötesine geçti.

O sadece var olan düzeni tamamlamıyor. Onları dönüştürüyor. Hücum servisine başka bir ufuk açıyor. Sadece 2. golde yaptığı vuruş bile başlı başına iş. Sıradan bir pası beklenmedik bir asiste çevirdi birden. Boffin’i hatalı görmek kolay yol. Ancak öyle değil. Gomez beklenmedik olanı en iyi şekilde yaparak Beşiktaş’ın hücum gücünü başkalaştırıyor. Kalecide hata arayarak onun doğrusunu küçültmemek lazım. Topa tepki vermesi bile Boffin’i övmeye yeter. Quaresma’nın ilk 5 dakikada belki de oyuna ısınamadığı için görmediği 3 kaçışı var Süper Mario’nun. Onun tek vuruşları ve golcülüğüne söylenecek hiç laf yok. Ancak, ben onun, asla oyundan kopmayan ve anı anına oyunu okuyarak hareketlenişlerini önemsiyorum daha çok. Ligde Tanju Çolak’tan bu yana bu konuda bu kadar gelişmiş bir beyin hatırlamıyorum.

Son anlarda ciddiyet flulaştı

Eğer özellikle Quaresma maçın başında onu daha net görebilse Beşiktaş için maç 20. dakikada bitebilirdi. Savunmasıyla hücumu birbirinden tamamen kopmuş Es Es karşısında bu hiç de zor olmazdı. Oğuzhan, Gökhan Sosa ve Quaresma’nın yorgunluğundan olacak bu boşluktan çok az yararlanabildiler. Necip’in oyuna girişi burada bir iyileşme sağladı ve Eskişehir için çıkmak iyice imkansızlaştı. Seyirci istifa diye bağırmaya başladı ve oyun aslında bitti.

Quaresma plandan uzaklaştı

Ancak ne enteresandır ki 2-0’dan sonra Gomez’in oyundan çıkması ilerideki çapanın kayboluşuyla Beşiktaş ileri 4’lüsünün ciddiyeti de flulaştı. Boşa kaçan bekleri göremeden denenen şutlar, pas yanlışları vs... Yanlış anlaşılmasın Cenk’in golcülüğü de hırsı da üst düzeyde. Ancak Gomez’in öndeki ekibin merkezi olarak çalıştırdığı makine durdu. Bu kadar rahat başlayan bir maçın son dakikada Eskişehir’in direkte patlayan bir şutuyla kurtulmasını Şenol Hoca önemseyecektir. Çünkü özellikle Oğuzhan, Gökhan ve Quaresma’nın plandan uzaklaşması Beşiktaş’ı sıradanlaştırıyor.

05 Ekim 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Altından da değerli‘’

Başakşehir, Galatasaray’ın normal şartlarda en zor maçlarından biri olabilirdi. Astana’dan uzun bir yolculuğun dönüşünde, moral bozukluğuyla, son yılların en dikkat çekici sistem takımına karşı zorluk yaşayabilirlerdi. Başakşehir’in Astana’nın 2. yarıda oynadığı oyunu kopyalamasına da gerek yoktu. Zira Başakişehir’in de Büyükşehir Belediye döneminden bu yana oynadığı oyun buna yatkın hatta ötesine geçen bir sistemdi. Bunun üzerine Hamza hoca, Sinan ve Yasin’i 2 kanatta tutup, Podolski’yi de asla yapamayacağı tek santrfor pozisyonuna koyunca, iş kağıt üzerinde iyice zorlaştı.

Merkezi geriye çekti


Fakat şanslıydı. Abdullah Avcı belki de sezon başından bu yana süregelen formsuzluğun da etkisiyle oyun merkezini geriye çekti. Mossoro ve Doka’yı kukübede tutup Visca ve Cenk Şahin’in hızlı oyunlarıyla baskın yapmayı hedefledi. Zaten sezon başından bu yana Mahmu, Badji, Emre denklemini de tam olarak çözememişti.. Ve bu şekilde oyun durdu. Hamza hoca, Chedjou’nun dönüşüyle arkada sağlam durup, öndeki dörtlüsüyle tam bir deplasman takımı gibi durdu. Bunu Astana maçının 2. yarısında yapamadığını gören Avcı ise takımının ve belki de kendi formsuzluğunun da etisiyle bu tip bir denklemde senelerdir yapmadığı bir şeyi yapıp salt baskın oyununu tercih etti.

Dengede kaldı

Halbuki önde oyunu ele almak Galatasaray’ın içinde bulunduğu şartlarda doğru olandı. Bu durumda oyun, Umut oyuna girene kadar, Batdal’ın Muslera’da kalan kötü vuruşu ve Podolski’nin boş kalesi dışında dengede kaldı. Podolski sağa geçtikten sonra ise Başakşehir için en iyi ihtimal beraberlikti... Ancak rakip Galatasaray’sa, en en iyi ihtimali almak zordur.

04 Ekim 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Topa sahip olmak...‘’

İlk yarıda sadece 10 dakika. İkinci yarıda ise baştan itibaren sürekli yapılan şeydi olması gereken: Orta sahada topa sahip olursan sadece güce dayalı Celtic orta sahasını şaşkına çevirirsin. Halbuki başta ne yaptı Fenerbahçe? Nani kendi sahasına geçip top çıkartmaya çalışıyor. Kaleye uzak, sadece top kaybı olur. Erken top kaybı olunca fizik kazanır. Fizikte ise Celtic...

Orta sahada topa sahip olmak, kolay olan. Zor olan koşturmak. Çünkü savunma kanatlarını çıkartmak böyle mümkün oluyor. Bunu yaparsanız bu savunma hata yapar. Yaptılar da zaten. İki golde de 3. ve 5. kez üst üste Alves adamını kaçırıyor. Kjaer benim için büyük hayal kırıklığı, yanılgım. Ama yine de Abdoulaye ile kurduğu bağı unutmuyorum.

Uygun bir eküriyle hayata dönebilir umudundayım. 70. dakikadan sonra top hakimiyetinin yendiden kayboluşu, bazılarının yorgunluğundan. Özellikle Van Persie, Raul ve Nani’nin... İşte bu yüzden sürekli bunu oynamalı Fenerbahçe. İş koşturmaya döndüğü anda oyunun boyu uzuyor. Yorulmamak mümkün değil. Bu pas oyunu, basit oynamayı başardığı sürece Diego’yu yıldızlaştırır. Bu da görüldü. Pereira’nın bunu sağlaması lazım. Bu olmadan santrfor tercihi tartışması da manasız, her türlü oyuncu tercihi de...

Yoksa biz kim gol kaçırırsa diğeri oynasın kampanyası yapma kısır döngüsüne saplanırız. Pereira’nın yaptığı maç içi sistem değişikliğine gelince...

Abdoulaye’yi oyuna alarak Van Persie’yi kenardan kurtarmak, gelebilecek yüksek toplara önlem almak mantıklı olabilir. Açık da vermediler zaten. Deplasmanda kaybetmemek için bu doğru hamle. İçeride olsa Raul’un yerine girmesi gereken oyuncu Uygar olmalıydı. Fenerbahçe her yerde herkese karşı, ancak topa sahip olarak oynayabilir. Başka yolu yok.

02 Ekim 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sihri kaçıyor‘’

Hamza Hoca’nın Atletico maçı ndaki ö nlibero Hakan Balta tercihi belki de dün 2. yarı da gerekli olan hamle olabilirdi. İlk yarıda kendi sahasında 8’li bir blok olarak duran Astana 2. yarıda kanada açılıp oyun merkezini biraz öne alınca Galatasaray’ın 4-2-3-1’inde Bilal ve Selçuk’un iki yana açılması gerekli oldu. Böyle olunca ortadaki boşluk doldurulamaz bir genişliğe ulaştı. Zira öndeki 3’lünün iki kenarı Yasin ve Podolski fazla statik kaldılar. Hamza Hoca’nın orta sahayı 4’lemesi işe yaramadı. Sneijder’in hakkını sonuna kadar vermek lazım. Podolski santrfor yanına geçtikten sonra soldaki destek sadece ondan geldi.

Gol ‘geliyorum’ dedi

Hamza Hoca buna Rodriguez’i oyuna alarak biraz da geç olsa müdahale etti. Ancak Podolski yerine koordinasyonu çok aşağılarda olan Yasin’i çıkarmak rakibin rahatlamasına yol açtı. Belki golü üst üste hatalarla kalesinde gördü Galatasaray. Fakat ondan önce yaşanılan net gol pozisyonlarını unutmamak lazım. Galatasaray Astana’yı yüreklendirdi. Hem de fazlasıyla. Astana’nın eleme turlarında büyük bir inatçılıkla oyunda kalıp skoru alabildiğini görmüştük ancak Selçuk, Bilal, Rodriguez ve Sneijder gibi bir dörtlünün buna boyun eğip topu dolaştıramamasını anlamak mümkün değil.

Zemin zor ama...

Zeminin zorluğunun farkındayım. Bir maçta tam 3 kendi kalesine gol oluyorsa bunda bir gariplik var demektir. Galatasaray’ın yediği 2 golde de zeminin net rolü var. Fakat bu mazeret olamaz. Aynı şekilde Chedjou’nun yokluğu üzerinden de bir savunma eleştiri de yapılamaz. Çünkü bu kadar uzun bir sakatlığın üzerine suni çime oyuncu çıkarmak doğru olmaz. Söylenmesi gerken şu. Top tekniği bu kadar yüksek bir orta sahanın 1-0 galipken Astana’ya top göstermemesi gerekir. Olan ise tam tersiydi. 2. yarı tüm oyunu tamamen rakibe teslim etti. Bu 4’lü Umut ve Podolski gibi bir ekibi uçurması lazımdı. Hem de Astana bu kadar açılmışken. Galatasaray 10 maçtır Şampiyonlar Ligi’nde kazanamıyor. Sihir kaçıyor.

01 Ekim 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira çok geç kaldı‘’

Skordan bağımsız olarak bakıldığında ilk yarının büyük bölümünde orta sahada topa sahip olup istediği gibi gezdiren Fenerbahçe'ydi. Beşiktaş 2 duran topa golü buldu. Fenerbahçe akan oyunda Fernandao'nun gole çok yaklaştığı 4 şans yakaladı. Skor istediği gibi gitse de Şenol Hoca oyunun ruhuna uygun bir değişiklikle başladı 2. yarıya Sosa'nın yerine Necip'i alıp Sarı- Lacivertliler'in orta sahada rahat top çevirmesinin önüne kesin bir şekilde geçti. Oğuzhan daha hücuma dönük oynayabilme, Töre, Olcay ve Gomez'le daha özgür bir şekilde yakınlaşma şansı bulur oldu. Bu, Beşiktaş'ın 'marka' hızlı hücumları için daha uygun şartlar yarattı.

Alves sorumluluk almıyor

Ancak ilginçtir bunları ilk yarıda da, 2. yarıda da önce Markoviç sonra da Volkan'ın ekstra kişisel çabalarıyla daha net şekilde yapan Fenerbahçe oldu. Fernandao'nun Emenikevari performansı oyunun
skora yansımasını engelledi. İşte bu sebeple Necip'in oyuna alınması son derece yerinde bir hamleydi. Her ne kadar van Persie'nin, Volkan'ın Messivari servisinde 'kararlı ve soğukkanlı plasesiyle skora denge getirdiyse de oyun Beşiktaş'taydı. Töre'nin patronajında topa sahip olup açık aradılar. Her ne kadar kendi kalesine bir gol bir asistle açıklar Kjaer'den sebep gibi görünse de, kesinlikle oyundan
savunma dahil kaçanın Alves olduğunu söylemem lazım. O kadar yetersiz ve bunun farkında ki hiç sorumluluk almıyor. Çıktığı her hava topunda faul yapıyor. Bildiğiniz dipsiz bir kuyu.

Kazanan Güneş oldu

Böyle bir açıkla Gomes ve Töre'yle mücadele etmek hiçbir savunma için kolay olmaz. Pereira açısından orta sahada yeniden topa sahip olmak için Diego'yu oyun almak çok doğru olsa da, oldukça geç kaldığını söylemek lazım. Nani'nin yüksek top kaybıyla oynadığı oyunda ona çok önceden ihtiyaç vardı. İsmail'le Volkan'ın önüne ikinci bir baraj dikmek de Şenol Güneş'in almaası gereken bir riskti. Fakat Oğuzhan'ı çıkarmak oyunu Fenerbahçe'ye verdi yine. Oyunu aldılar ama şans bulamadılar. Teknik adamlar, Şenol Güneş'in kesin olarak kazandığı bir satranç maçı gibiydi. Ama oyuncuların uygulaması dama standardını geçemedi. Gomes ve Alves ve tabii Kjaer direkt belirleyici oldu.

28 Eylül 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Van Persie'nin yeri garanti‘’

Forvette kimin oynayacağı artık tartışılmaz. Vitor Pereira iki hafta önce Van Persie’yi yedekliğe ikna edebilirdi ancak bunu başaramadı. Pereira bu maça savunma öncelikli bir oyunla çıkacaktır. Fenerbahçe için önemli olan Beşiktaş’ın kanat hücumcularını geriye itip, çabuk oynamak.

Güç dengesi Robin’in lehine

Bursaspor maçında yaşanan Pereira-Van Persie krizi, derbiye yansır mı? Forvette Fernandao mu yoksa Van Persie mi doğru tercih olur?

Bu artık tartışılacak bir konu değil. Bundan iki hafta önce Pereira doğru beşeri yöntemlerle Van Persie’yi bir süre için yedekliğe ikna edebilirdi. Ancak hoca bu konuda çok ama çok zayıf. Bu işi halledemedi ve bugün durum farklı. Van Persie, “Ben bu takımda ilk 11 oynarım” restini çekmişse Pereira için yapılabilecek bir şey yok. Güç dengesi Robin lehine çok ağır basıyor. Burada tartışılacak bir şey yok. Zaten Fenerbahçe’nin sorunu da santrforda kim oynadığında değil, topu oraya nasıl getireceği.

Pereira’nın önceliği savunma

Fenerbahçe, zorlu maça rakibinin 3 puan önünde çıkacak. Bu durum Sarı-Lacivertliler’in oyun planına nasıl yansır?

Ligin bu kadar başında puan durumuna bakmanın anlamı yok. Pereira bu maça savunma öncelikli bir oyunla çıkacaktır. Bunu sadece savunma bekleri tercihlerinden ve oynatılan oyundan da anlayabiliriz. Fenrbahçe’nin 3 yıldır en önemli asistçisi Caner ve sakatlıktan dönse de Gökhan yedek kaldı. Hasan Ali geçen hafta golü attırdı ve başarılı da oldu. Ancak Caner’in bindirme ve ceza sahasına orta sayısının yarısına ulaşamadı. Şener ise sadece 1 kez rakip ceza sahasına gitti. Bu sayılar geçen yılların çok gerisinde. Bu, kuşkusuz Pereira’nın tercihi.

Kanatlar geriye itilmeli

Zaman zaman 2 çapa Souza ve Topal’la oynamasına rağmen savunma beklerini alıştığımız ölçüde çıkarmıyor. Bu Fenerbahçe’nin Nani ve Van Persie dahil en önemli silahını yeterince kullanmaması demek. Ne puan durumu, ne santrfor tercihi en önemlisi... Fotoğraf bu. Özellikle Beşiktaş maçı için. Gökhan Töre ve Olcay ya da Quaresma’yı geri iterek etkisizleştirmek gerekir. Savunarak değil.

Çabuk oynamak önemli

Vitor Pereira, derbide Beşiktaş’ın en çok hangi özelliklerine dikkat etmeli? Fenerbahçe’de hangi oyuncu ön plana çıkar?

Pereira, oyunu Gökhan Töre’nin tarafında oynamak istemeyecektir. Önde baskıyla Beşiktaş’ı ters tarafa doğru yönlendirip orada dar alanda sıkıştırmak isteyecek. Bu, Trabzonspor maçında Şota Arveladze’nin özellikle ilk yarıda başarıyla uyguladığı bir oyundu. Ve hücum oyununu da Markovic ve Nani’nin hızlı hücumlarıyla sağlamaya çalışacak. Her ne kadar muhtemel kadrolarda Diego yedek kalsa da bence ilk 11’de oynayacak ve Pereira onu asıl pas kaynağı olarak kullanacaktır. Tabii Diego, Atiba’nın baskısı altındayken ona takımın nasıl yardım edeceği de önemli. Diego ve Nani’nin hücumun hızına yapacakları katkı önemli. Çabuk oynayabilirlerse Beşiktaş’ı çok zorlarlar.

Beşiktaş, Olimpiyat’a alıştı

Normal şartlarda hiçbir takım Olimpiyat Stadı’nda oynamak istemiyor. Ancak böyle bir derbide bu stada konuk olmak Fenerbahçe’ye avantaj sağlar mı?

An itibarıyla 9 bin bilet satılmış. Tamamen dolduğunda bile seyirci etkisinin hissedilmediği bir stat bu. Ev sahibi ambiyansı yaşatmak kolay değil. Bu Beşiktaş açısından negatif bir durum. Ancak Fenerbahçeli yıldız oyuncular da deplasman da olsa futbol için ambiyans ister. Yani Beşiktaşlılar için konsantre olmak ne kadar zor olacaksa Fenrbahçeliler için de o kadar zor olur. Hatta buna alışık olan Beşiktaşlılar için daha kolay olacağı bile söylenebilir.

Artık paratoner yok!

Bu maç Beşiktaşlı futbolcular için başka bir anlam daha taşıyor. Geçen sene Bilic büyük maçları kazanamıyor ana fikriyle üzerlerindeki baskıyı hoca paratoner gibi çekiyordu. Bu sene Bilic İngiltere’de bütün büyük maçları hem de deplasmanda kazandı. Eğer Trabzonspor’dan sonra Fenerbahçe’ye de kaybederlerse camiada, “Sorun hoca değil, takımmış” sesleri duyulmaya başlanır.

26 Eylül 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Pereira hatalı‘’

Van Persie’yi yedekliğe ikna etmek ya da direkt 11 oyuncusu olarak kullanmak bir teknik direktörün becerisidir. Teknik direktör her şeyden önce insan idare etmeyi bilmeli. Eğer oyuncu hayatından memnun değilse bunun tamiratını da gözlerden uzak yapabilmeli. Van Persie’nin durumdan rahatsız olduğu bu kadar bilinirken, hocanın onunla herkesin gözünün önünde diyaloğa girmekten kaçınması lazım. Bunu daha önce Sneijder, Burak ve Emre Çolak olaylarında Hamza hoca için de söylemiştim. Eğer oyuncunun size karşı gelme riski varsa saha kenarında ondan uzak kalmalısınız. Bu işi yapmak için yardımcılarınız var. Bu riski algılayamıyorsanız da teknik direktörlük becerinizde sorun var demektir.

22 Eylül 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş duvara çarptı‘’

İlk yarıda Mehmet Özdilek’in planı mükemmeldi. İkinci yarıda Şenol Güneş’in buna çektiği rest de... Gomez’in takımın geri kalanıyla bağlarını koparan Gökhan, Quaresma ve Olcay’ı hep dışarı iten, stoperlerden itibaren baskı yapıp Beşiktaş’ın tüm kanallarını tıkayan bir oyundu ilk yarıdaki. İki savunma beki oyunu enine açamayınca hep duvara çarptı Beşiktaş. Oğuzhan’ın yokluğunda Quaresma fazla doğaçlamaya kaçınca fazlasıyla top kaybı yaptılar. Bunların hemen hepsinde Djalma, İrfan, Stancu ve El Kabir direkt rakip kaleye gitmek istediler. Bu 4’lünün uyumu bir üst seviyeye çıkarsa Gençler özellikle deplasmanlarda maç kaybetmez. Dün özellikle Djalma’nın hep bir adım geç kalmasından büyük fırsatları değerlendiremediler.

Şenol hocanın hamlesi cesurcaydı

Şenol hocanın devre arası hamlesi çok cesurcaydı. Oğuzhan’ın yokluğunda hem Quaresma’yı hem Olcay’ı çıkardı. Cenk’i hareketli bir forvet olarak sağ tarafa yolladı. Gençler’in çıkışlarına direnç noktası olarak da Necip’i sahaya sürdü. Oyunu rakip alana yıktı. Gençler kontraları bıçak gibi kesildi. Cenk büyük hareketlilik getirmekle kalmayıp hem asist yaptı hem de net pozisyonlara girdi. Eğer Necip’in savunmayı üçleyişinin verdiği güvenle Beck ve Tosiç’i biraz oyuna sokabilseler, yarattıkları boğucu oyunu daha da ileri taşıyabilirlerdi. Ancak bu şekilde stoperlerin Gomez üzerinde kurdukları baskıyı rakip savunmayı genişleterek azaltmak mümkün olabilirdi. Ancak bu kadarı dahi maçı çevirmeye yetecek oyunu sağladı diyebiliriz. Şenol Güneş beklerin yapamadığını riskli Rhodolfo, Kerim değişikliğiyle telafi etmeye çalıştı ancak bundan da bir sonuç alamadı. Belki bunun yerine Rhodolfo’yu santrfora yollayıp uzun oynamak çok daha etkili olabilirdi. Gençler’de ise El Kabir dışında ilk yarıdaki oyununa yaklaşan olmadı. Belki Özdilek’in İrfan’ı erken çıkarması da çıkışlarını etkilemiş olabilir.

22 Eylül 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI