MENÜ

Rüzgâr gibi göçtü

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Eskişehir’de yarım düzine gol yemiş bir İstanbul Büyükşehir Belediye ve iki haftada bir düzineden fazla gol pozisyonu verip, 4 puan kaybeden, daha doğrusu zorla 2 puan kazanmış bir Fenerbahçe... Yaralı halde, rüzgar ve soğuk testine tabi tutulan iki takım...
“Yel kovalar, yelkenim kaçar; aklım poyrazda” misali, rüzgarını, direncini, coşkusunu, dayanışmasını, şuurunu, rotasını kaybetmiş Sarı-Lacivertli takım... Devreler öyle karışmış ki; top gevelemeyi paslaşma, itiş-kakışı mücadele, siniri hırs, refakati markaj, 11 ayrı kişiyı ‘aynı takım’ zannediyor besbelli... Giydikleri formayı da, oynadıkları zemini de, yaşattıklarını da, yaşadıklarını da unutmuşlar.
1’e 5 bir defans kalabalığıyla gol yiyorsan, kılpayı ofsayt olup olmamasını tartışmak, havanda su dövmektir. Adriano düzgün vurabilse 19. dakikada fark 2’ye çıkacaktı bir anda... Buna mukabil Fenerbahçe ilki 35. dakikada, diğeri de karambolden iki pozisyona girebiliyor yalnızca... 10 kişi kalmış rakibi ablukaya almayı bırakın, bir de pres yiyip pozisyon veriyor ve bir gol daha yiyorsun.
Takım ve hoca, sabır rezervlerini merhametsizce tüketip, umuda dair ne varsa hovardaca iflasa sürükledi. Rakipleri puan kaybetmiş ne gâm, Fenerbahçe de kendini kaybetmiş zaten. Puanın telâfisi olur da kimlik ve kişilik kaybının olmaz.
İstanbul Büyükşehir Belediye’nin eksiklerini ve buna rağmen yaptıklarını göre göre mazeret üretmeye kalkışanı Allah çarpar. Volkan’ın gördüğü kartın ve Cüneyt Çakır’ın çift yönlü eyyamlarının Türkçe tarifi de ‘tüy dikmek’ olmalı...
Bu, bir yenilgiden çok daha fazlasıdır. Sonrası mayınlı arazide, ‘esmer günler’ şarkısına klip çekmektir.

YORUM YAZ