MENÜ

Go home Rijkaard (II)

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Artık fazla oluyorsunuz, Bay Frank! Öyle ne demek oluyor, hakeme itiraz eden futbolcuya çıkışmak! Yedek kulübesinden el kol hareketleriyle ok gibi fırlamak, dördüncü hakemin üstüne bir hışımla koşarak seyirciyi ve diğer futbolcuları da tahrik etmek; şov yapmak varken, kendi futbolcunuzu hizaya getirerek bize ne anlatmaya çalışıyorsunuz! Ne alemi var kırk yıllık alışkanlıklarımızı yerle bir etmenin! Şimdi durup dururken nereden çıktınız! Hafta içi bazı aklı-ı selimler sizi konuşacak. Örnek hareketinizden filan bahsedilecek. Felsefeniz, ahlakınız, iş disiplininiz, dünya görüşünüz, meslek anlayışınız bir kez daha anlatılacak. Yerli şovmenlerle göndermeler yapılacak. Hiç yoktan gündem yarattınız şimdi! Ne gerek vardı buna! Biraz bize uysanıza!

Kuşkusuz bir kez daha rahatsızlık da vereceksiniz bazı mihraklara, odaklara, baronlara! Taktiğinizle, tekniğinizle, oyun anlayışınızla ilgili yine bir kulp bulup sizi yerden yere vuracaklar; futbolu bilmediğinizi bilmem kaç bininci kez papağan gibi tekrarlayacaklar ve evinize dönmenizi isteyecekler. Tıpkı sezon başından beri ve son olarak Ali Sami Yen'de oynanan Gaziantep maçının ardından yaptıkları gibi... Hani, son derece kötü oynayan, penaltı dahil arka arkaya goller kaçıran ve bu nedenle bazı densiz seyirciler tarafından bir ara ıslıklanan Nonda'yı oyunda tutup, Elano'yu çıkarmıştınız ya... Sizi tefe germişlerdi. Oyunu okuyamadığınızı iddia etmişlerdi. Oysa bilmiyorlar mıydı ki, Nonda'yı oyunda tutmanızın ardında bir teknik direktörün oyuncusuna sahiplenme duygusunun yattığını? Bir annenin sınavlarda başarısız olan ya da ne bileyim sokakta başka çocukların saldırısına uğrayan evladını şefkatle kucaklaması gibi futbolcunuzu bağrınıza bastığınızı anlamadılar mı sanıyorsunuz? Anladılar, anladılar. Hem de çok iyi anladılar. Lakin, iş başka! Siz bilmezsiniz, buralarda biat kültürünün geçerli olduğunu? Arada bir duayenlere (!) telefon açmalısınız, fikir danışmalısınız, hatta zaman zaman Papermoon'da filan yemek yemelisiniz, birlikte fotoğraf karelerine girmelisiniz. Onlara bağlı ve bağımlı olmalısınız. Bir dediklerini iki etmemelisiniz. Bakın görün o zaman nasıl el üstünde tutuluyorsunuz. Hatalarınız nasıl görmezlikten geliniyor. Her sözünüzde, her eyleminizde nasıl keramet aranıyor. Nasıl size payeler veriliyor. Nasıl dünyanın en iyi teknik adamı oluyorsunuz. Hatırlatırım size, bu topraklarda kendi başınıza buyruk olduğunuz, ilkeleriniz, prensipleriniz olduğu zaman başınıza gelmeyen kalmaz. Tamam, bu kültüre yabancısınız. Ama başka şansınız yok! Ya bu deveyi güdeceksiniz, ya da bu diyardan gideceksiniz! Güdemeyeceğinize göre... Valizinizi hazırlayın! Biletiniz kesildi bile!..

YORUM YAZ