MENÜ

Emre Belözoğlu'nun evrimi!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Ancak, kısacık yaşantımızda kendimize ufak tefek rötüşlar yapabiliriz. Zaten hayat da bunu hepimize dayatmaktadır. 'Zamana ayak uydurma' deyimi boşuna değildir. Ayak uyduranlar yoluna devam eder, uyduramayanlar ise kendi daracık zamanlarının içine hapsolup kalır. Kozasından çıkamayan tırtıl gibi ölümü bekler!

Elbette Emre Belözoğlu da herkes gibi bu doğal döngüden nasibini alacaktır, almalıdır. İspanya'ya giderken alevlerin dört bir yanı sardığı bir yangın mahallinden kurtulup sakin ve dingin sulara yelken açan bir kazazede gibiydi. Alabildiğine öfkeli, hırçın ve yorgundu. Bir daha geri dönmeyeceği düşünülüyordu. Verdiği röportajlardaki sözlerinde, ekranlara ve gazete sayfalarına yansıyan görüntülerinde huzuru bulmuş gibi bir hali vardı. Yakın arkadaşı Arda ile birlikte olması hasebiyle, yalnızlık çekmiyor, adaptasyon sorunu da yaşamıyordu. İspanya onun son durağı gibiydi. Ama öyle olmadı. Sürpriz bir şekilde geri döndü. Hiç kuşkusuz Fenerbahçe'nin ona olan ihtiyacı bunda önemli rol oynadı. Ancak belli ki onun da Fenerbahçe'ye ihtiyacı vardı. Atletico Madrit'teki yedeklik günlerinin onun huzurunu kaçırdığı ortadaydı. Bunun Milli Takımı olumsuz etkilediği de... Şartlar onun Fenerbahçe'ye dönmesini gerektirdi.

Fenerbahçe'nin ligin ikinci yarısında değişen çehresi de bu gerekliliği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor zaten. Emre takımına müthiş bir katkı yapıyor. Şampiyonluk yarışında Fenerbahçe'nin en büyük kozu olduğu bir gerçek. Gitmeden önce de öyleydi. Giden Emre ile gelen Emre arasında futbolu bakımından bir fark yok. Fark, Emre'nin saha içindeki duruşunda. Gitmeden önce herkesin antipatisini toplayan Emre'de büyük bir değişim gözleniyor. Hırsından, mücadele gücünden ve azminden bir şey kaybetmemiş. Ancak daha sakin, daha olgun, daha hoşgörülü. Ve daha saygılı; kendine, hocasına, mesleğine, meslektaşlarına, rakiplerine, basın ve kamuoyuna karşı... Belli ki
İspanya'daki futbol ortamı ona çok şey katmış. Daha önce de Avrupa'da bulunmuştu, ama o zaman toydu. Şimdi ise algıları daha açık. Uzakdoğu seferinden dönen bir yaşam gurusu gibi sanki. Umarım her şey bir illüzyondan ibaret değildir! Umarım bu böyle devam eder de hem kendisi kazanır, hem Fenerbahçe, hem Türk futbolu...

YORUM YAZ