MENÜ

Pokou'nun Öyküsü

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Çok başarılı bir televizyonculuk örneği gösteren sevgili Can Karyağdı’nın belgesel tadındaki çalışmasıyla Yattara’nın ülkesindeki futbolculuk öyküsünü keyifle ve ibretle izledik, sefaletten kurtuluşun futbol ile mümkün olabileceğinin hayalini yaşayan yırtık lastik ayakkabılı gençlerin, miniklerin, bu hayallerini gerçekleştirmek için ne de zor koşullarda çalıştıklarını gördük. ..Ve en önemlisi de; bu zor koşulların bir Yattara çıkarabileceğine tanık olduk. Gördük ki; Gine’nin halk kahramanlarından biriydi, kendini tanıyan, futbol topuna ayak vuran herkesin idolüydü. Bu nedenle 15 kardeşli Yattara ve onun gibileri çok farklı da bir misyon üstlenmiş, ülkesinin şu anda en popüler kimliği olarak onun yanlış yapmaya, yerinde saymaya hakkı yok. Çok, daha çok çalışmalı, çok daha iyi yerlere gelebilmeli ki saçtığı ışığın verdiği aydınlık daha çok olsun. O görüntüler, ülkemizde futbol okullarına teslim edilirken “başvuranların en yeteneklisi” diye nitelendirdikleri küçük yaştaki çocuklarından büyük gelecek bekleyenlerin, umutla, “eti senin kemiği benim” deyişlerini anımsadık. ..Ve böylece bir kez daha tanık olduk ki; “Futbol asla, sadece futbol değildir.” Trabzonspor’un klasik Bordo formalı Fc Pokou takımı ile ticari turuncu formalı Espeire de Yattara takımlarının maçını izlerken, iki ayrı devrede iki takımın da formasını giyen Yattara’nın sefaletin kol gezdiği ülkesinde Trabzonspor hayranlığı yaratmasını gururla izledik. İzlerken de, bu oyuncunun zaman zaman fıtık ettiği tribünlerin neden buna rağmen sevgilisi olduğunu daha iyi anladık. İzlerken ayrıca; “Ben Trabzonsporluyum.” diye söze başlayıp, sözde Trabzonsporlulukları’nı öne sürerek, “dışarıda temsil!” düşüncelerini yaşama geçirme planları yapanlara, temsilin içeride ve böyle çok daha etkili olacağını anlattığını düşündük. Sonra dedik ki, Gine nire, Trabzon nire. Gine’li Yattara ve... Neyse! En önemlisi sonuç olarak; Gine’li Yattara’ya gösterilen sevgiden rahatsız olanlara, her türlü entrikanın içinde olup da, kişisel ilişkileri nedeniyle muhatap oldukları şu ya da bu olayları, kurumun suçuymuşcasına yansıtma çabaları içinde olanlara “bir ders olur mu acaba bu belgesel?” diye de düşünmedik değil!

YORUM YAZ