MENÜ

Derbi gibi derbi

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Sezonun son derbisi... Hem de en anlamlısı... Hava mükemmel... Beşiktaş taraftarı malum... Şu PASSOLİG olmasa, PAS geçer mi o taraftar bu maçı ? Ama hayır, tarzımız bu. Bir yol buluruz, denemeden, tartışmadan, alt yapısını kurmadan, zamanlamasını ayarlamadan, zararını düşünmeden monte ediveririz. Sonuç; 60 bine yakın taraftar beklenen derbide yarısını zor görürüz.
Bir zamanlar Milli Eğitim Bakanı demişti ya; okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim diye... Federasyon da o hesap sanki; taraftar daha da azalsa ne güzel yönetirim futbolu der gibi... Yazık...
* * *
Fenerbahçe, ev sahibi gibi başladı maça. Galatasaray derbisinin aksine, top çevirmeden, sonuca gitmek istiyordu. Kanatlardan baskı, organizasyon, Beşiktaş defansını çıkmadan engellemeye çalışan bir sistem. Belli ki, işi şansa bırakmadan, Başkan Aziz Yıldırım'a şampiyonluğu hediye etmek istiyordu. Ama iki sakınca vardı; 1-Bu baskı yüzünden 20 dakikada iki tehlikeli kontratak yediler, çünkü ailece hücuma gitmişlerdi. 2-Gergindiler. Mesela Emre, karta yaldızlı davetiye çıkardı. Alves de, Almedia ile dalaşıyordu.
Ancak Kuyt'ın enfes pasına, Sow'un aynı ustalıkla eşlik etmesiyle gelen golden sonra Fener'in sinirleri alındı, baskıdan vazgeçti.
Rol, Kartal'a gelmişti. Artık rakibi, sahasında karşılamıyordu. Daha ilerideydi. Aslında ceza alanına iyi de servis geliyordu, ama Almedia yalnızdı ve ağırdı. Orta sahada Jones yetersizdi. Oğuzhan yükü tek başına kaldıramıyordu. Bunlara rağmen bu sezon hep izlediğimiz Kartal inadı ve inancı, Motta'nın golüyle hak edilen beraberliği getirdi.
* * *
Emenike'ye alan bırakmayan, orta alanda ve kanatlardan tehdit eden Kartal, rakibinin bloklar arasındaki kopukluğunu da iyi değerlendiriyordu. Ancak 58. dakikada Motta'nın kırmızı sorumsuzluğu ile riske girdi. Gökhan Töre'nin çıkarılıp, İsmail'in sol beke alınması bir Avrupalı hoca doğrusuydu. Çünkü ilk planda, eldeki 1 puan, 0'dan iyiydi. Son 10 dakikadaki Mustafa Pektemek ile ikilenen forvet ise 3 puan umudunun ta kendisiydi. Olmadı...

Fenerbahçe, rakibi eksik kalmasa, sanki skora razı gibiydi. Beşiktaş 10 kişi kalınca, iştahı arttı. Ancak iyi organize olamıyordu. Sow, Kuyt, Emenike etkili değildi, ne savunmaya ne de hücuma katkıları vardı. Meireles, Mehmet Topal, Alper temkinliydi. Caner, Gökhan kadar hücuma katılmıyordu. Ev sahibinin daha çok pozisyon yakalaması, konuk takımın zaafları yüzündendi.
Sonuçta oynanan futbolun karşılığı, doğru şekilde skorbordda asılıydı.

Akılda kalanlar ise; Biliç'in, Beşiktaş için ne kadar büyük bir şans olduğunun yeniden kanıtlanması ve iki takımın her dakika fair-play'i hedeflemeleriydi.

YORUM YAZ