MENÜ

Manuş Baba ve 'Manuşlama'!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Neticede ‘do’dan ‘do’ya uzanan dizide seyrediyor müzik; do, re, mi, fa, sol, la, si, do!.. Yaratıcısının ‘ruh’ olduğu söyleniyorsa da iş gelip ‘kulağa dayanıyor’. Duyuyor, içimize atıyor, bir zaman sonra unutuyoruz. Sonra o notalar zamanla bir yolunu bulup kendini hatırlatıyor. Benim gibi ‘banyo şarkıcısı’ysanız sorun olmuyor. Ama müzisyende durum değişiyor! Çünkü müzik epeydir, aynı zamanda bir ‘iş’!..

Havalı olsun, intro diyelim!

Son zamanlarda Manuş Baba’nın ‘Eteği Belinde’siyle başlayan ‘esinlendi’/’çaldı’ tartışmaları; Tarkan’ın ‘Beni Çok Sev’i ile doruğa çıktı... Fakat iki tartışma içerik olarak birbirinden farklı duruyor. Manuş Baba’nın parçasının girişi (Müzikte biraz da havalı olsun diye ‘giriş’e ‘intro’ da deniyor) yapısal olarak aynı!.. Bu durum zaten ‘müzik teknisyenleri’ tarafından kolayca tespit edilmiş. Devamında parçanın ruhu, sözel yapısı, duygusal çağrışımları birbirinden hayli uzak. Oturup eni konu dinledim, kendisinin de belirttiği gibi Nazan Öncel yapısı (sound) müziğinin her yanına sinmiş biri Manuş Baba... Ne var ki, yıllar önce ‘Senden Gayrı’yı yapmış Atilla Yılmaz’ı karşılarken kullandığı dil, yaşamdaki iddialarına pek uygun düşmemiş. O melodi parçası öyle ya da böyle ruhunda kalmış. Kaldı ki, ‘iyi dinler’ bazı arkadaşlar benzer bir girişi (intro) Yusuf Harputlu’nun “Gözlerin İstanbul” adlı parçasında da bulmuş... Bu ‘hatırlama’yı ya da diyelim ki ‘alıntı’lamayı atışmacı bir dile çevirmeye gerek yokmuş. Sonuçta bu nota dizisi Atilla Yılmaz tarafından yazılmış ve bu ‘iş’in koşulları gereği, niteliğini bilemem ama, öyle ya da böyle bir ‘takdir’i gerektiriyor. Tarkan’a gelince işler değişiyor... ‘Beni çok sev’in girişi ve devamındaki bir çok bölüm bir kaç küçük dokunuş haricinde Ayşe Mine’nin okuduğu Cengiz Tekin’in ‘Ellerim Uğurlar’ının tıpkısı!.. Duygusu bile... Samsun Çiftlik Caddesi’ndeki Remzi abinin bant kayıt stüdyosu Gong’ta takılırken bu parçayı Ayşe Mine’den defalarca getirilen kasetlere aktarmış biriyim. Ama unutmuşum gitmiş!.. Peki Tarkan’a “Beste yaptım, al” diyen Serkan İzzet Özdoğan için de aynı durum geçerli olabilir mi? Olabilir elbette!.. Ama bence bu çok iyimser bir yaklaşım olur!..

Millet kaçak kat atarken...

Peki bu tartışmalar gerçekte esasen neler anlatıyor? Millet kaçak kat atar, emniyet şeridinden arabasıyla kaçar gibi mi davranıyor yoksa farkında olarak ya da olmayarak sadece mirası mı yağmalıyor? Bence tam da ülkenin kültür hayatının içine düştüğü darlığı anlatıyor durum. Futbolda böyleyse müzikte de böyle... Artık beste yapamıyor, derinlikli söz yazamıyor, armoni kuramıyoruz... Tüm bunları yapan yerli yerinde müzisyenlere de sanki meziyetmiş gibi burun kıvırıyoruz Sonuçta da oturup “Parçayı kim kimden manuşladı!” diye tartışıp duruyoruz...

YORUM YAZ