MENÜ

Maçları unut ama Soma'yı asla!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Her şeyin içimize kolay sindiği/sindirildiği zamanlardan geçiyoruz. Öyle bir zaman ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmek için kılı kırk yarmak gerekiyor. Düşünmekten kafasının patlayacağını zanneden, bu nedenle de düşünmeyi bir kenara bırakan nice insan var şu dünyada! Hal böyle olunca da doğru bildiğin/bulduğun bir çok eylemin sonucu senin niyetinden bağımsız olarak tam da karşı çıktığını sandığın şeye hizmet eder hale geliyor. Şöyle ki;

YARDIM DEVLETİN, DAYANIŞMA HALKIN GÖREVİDİR

'Soma Katliamı'nın ardından gerek devletin despotik/provokatif tavrı, gerek gün gün değişen 'sıcak gündem', gerekse 'toplumsal hafıza sorunları' nedeniyle 301 maden işçisinin katli, trafik kazaları kategorisine indirgendi.

Kuşkusuz ki, yaşamını yitiren emekçilerin geride bıraktıkları için açılan 'yardım kampanyaları', destek verenler adına fazlaca anlamlıdır. Vicdanlarının sesine kulak verenler iyi niyetleriyle bir şeyler yapmak istiyor. Kampanyalara katılanlar da biliyor, bu iyi niyet çabalarının o acıları sağaltmaya yetmeyeceğini. Ama insan kalbi işte, karınca kararınca bir şeyler yapmak istiyor.
Acılı ailelere yardım kampanyaları çerçevesinde Galatasaray - Atletico Madrid, Fenerbahçe - Beşiktaş - Chelsea arasında, tüm geliri geride kalan acılı ailelerin yarasını bir nebze sarsın diye 'gösteri niteliğinde' maçlar oynandı.

Ne var ki bu tür etkinliklerin çoğunda olduğu gibi bu maçlardan da geriye; 'maçlara kaç kişi gitti', 'kaç para toplandı', 'yardım paraları doğru adreslere ulaşacak mı', 'golü kim attı', 'kim yendi/yenildi' türünden sorunun gerçekliğinden çok çok uzak sorular kalıverdi!

Oysa bu tür organizasyonlar, toplumsal bilinci harekete geçirmeyi ve sorunu/sorunları yaratanlara bizzat hesap sormayı hedeflemelidir! Bir yandan da mağdurlara 'bir nebze yardım etmek' yerine 'toplumsal dayanışma'yı, örgütlemenin öğreticisi olmalı, özetle; nitelik olarak 'farkındalık yaratmalı'dır. Çünkü yardım, herkesten önce halkın büyük bir yanılsamayla kendisini koruyup kollandığını sandığı 'devlet'in görevidir.

GÖSTERİ TOPLUMU TUZAKLARINA DÜŞMEMEK!

İçinde yaşadığımız 'gösteri toplumu' acıları, ölümleri bile izlenir, alınır/satılır hale getirme konusunda mahirdir. Bir yandan da 'yardım' adı altında devasa ekonomik büyüklükler üretmek gibi yüksek marifetleri vardır. Reklamlar, maç yayını satışları, stat panoları, formalardaki markaların görünürlükleri acıların giderilmesinden daha hızlı büyür.

Bu arada sen, ''Ne var bunda hiç yoksa mağdurlara yardım ediyoruz'' iyi niyetliliği içindeyken aynı anda başka felaketlerin, başka katliamların taşlarını döşediğini fark etmezsin bile.

Bu ve benzeri organizasyonlar bir yanlarıyla da 'toplumsal itirazı' sanki öyleymiş gibi yaparak söndürürken, oradaki enerjiyi soğurup her şeyin 'sıradanlaşması'na da hizmet eder. Kitle kültürü etkinlikleri bireyi bir duruma itiraz edip, onu takip eden 'özne'ler olmaktan çıkarıp 'gösteri izleyip dağılan' birbirine benzer edilgen 'nesne'ler haline dönüştürür.

ORADA YAŞANAN KAZA DEĞİLDİ

Soma mesajlı maçları izlerken akılda tutulması gerekenleri hiç unutmayalım...

Soma'da yaşanan kaza değildi. Her katliam gibi bunun da sorumluları var. Sorumluları tespit etmek; ilgili makamlar kadar bu 'katliamın' acısını yüreğinde hisseden her vatandaşın görevidir. Yardım etmek kişisel bir tutum, bu işin peşini bırakmamak toplumsal bir ödevdir.

301 emekçinin ölümünden birinci derece sorumlu olan Soma'daki şirketin İstanbul Maslak'a bir hançer misali diktiği o gökdelen, bu meseledeki 'toplumsal farkındalık' açısından 100 maça bedeldir. Ama görebilen gözlere!..

YORUM YAZ