MENÜ

Efkarım birikti sığmaz içime

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Lig başlar başlamaz Antalya ve Antep’te yaşanan şiddetin kaynağı üzerine enikonu tahliller yapılacak, önlemler üzerine yazılacak, devlet göreve çağrılacak, “Yasalar uygulansın” denecektir... Elbette bu konuda yazacaklarım olacak. Ama sezon içinde aynı konuda bolca yazma olanağı bulacağımdan emin olduğumdan bugün geçen yıldan kalan bir soruyla uğraşayım istiyorum. Soruya verilecek yanıt(lar) belki de, aynı zamanda şiddetin kaynağına dair ipuçlarını da içinde barındıracak.
Soru şu; nasıl oldu da, geçmişte bu memlekette en sempati duyulan takımlardan biri olan Beşiktaş, neredeyse gittiği her deplasmanda şiddete varan bir tepkiyle karşılaşıyor?
Oysa Beşiktaş...
Bir futbol takımı olmaktan öte anlamlar içerirdi (elbette öncelikle bizim için). Bir varoluşu, bir duruşu anlatırken kullanılırdı. Kazanmak için sonuna kadar gayretin ama kaybettiğinde de vakur olabilmenin futboldaki ifadesiydi. Paranın gücüyle değil, gayretle, akılla, özveriyle ‘yeniden kuran’dı. Hazıra konan değil, dişiyle tırnağıyla çamurlu sahalardan örnek oyuncular yaratmak için ter dökmeyi temsil edendi.
Ağırbaşlılıktı, efendilikti, semtli olmanın unutulmaya yüz tutmuş tadıydı, farklılıklara rağmen birarada olmayı becerebilmekti... Eğlenceydi, coşkuydu, itiraz etmeyi göze almaktı, isyandı...
Peki ne oldu da, kimsenin karşı çıkamayacağı bu değerlere sahip olduğu düşünülen bir takım nefret duyulur hale geldi? Herkesin ikinci takımı, nasıl diş bilenen bir takıma dönüştü?
Benim yanıtım şu; kendi olmaktan vazgeçip başkası olmaya karar vermesiyle başladı her şey. Değerlerini gözden çıkarmayı göze aldığı andan itibaren yitmeye başladı saygınlığı. Ne olursa olsun kazanmayı her şeyin önüne koyduğu, bunun için her şeyi göze aldığı, “Yapmam” dediğini yaptığı, buna kendini sevenleri de inandırdığı günden bu yana, en önemli şeyini, sempatisini kaybetti hızla. İnsanların Beşiktaş için, içlerinde özlemle sakladıkları o gülümseten duygu, ‘başkalık’ duygusu, ağır ağır kayboldu.
Oysa Beşiktaş... Takımıyla bambaşkaydı. Farklı düşünen, aykırı düşüncelerini cesurca ve zekice hayata tercüme eden bir taraftarıyla bambaşkaydı. Taraftarı, zaman zaman yönetimi gibi yalpalıyor, tutarlı bulmadığım davranışlar gösteriyor, tutarsız metinleri kaleme alıyorlarsa da, hala en yaratıcı, en duyarlı taraftar grubu olma özelliğini koruyor gözümde.
Bir yanda Beşiktaş’ın heba edilmeye çalışılan birikimi, öte yanda o birikimdeki umut... Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği. Şairin dediği gibi; “Bir umudum sende anlıyor musun?” efkarı...
Sahi, ne oldu da Beşiktaş bu kadar öfke duyulan bir takım oldu? Belki sizin de başka yanıtlarınız vardır.

YORUM YAZ