MENÜ

3'lük!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Dengeleri gol bozdu. O ana kadar sahada gözükmeyen Quaresma, Hilbert’in uyanıklık yapıp, çabuk kullandığı tacın ve kendisine gelen pası etkili ortalayarak tam da devre biterken attırdığı gol, ilk yarının hakimi gözüken Fenerbahçe’nin oyun stratejisini bozdu. Santrası bile yapılamadı ve Sarı-Lacivertliler, oyunu dinlendirip, ikinci yarıda bulmayı düşündükleri golü beklemedikleri anda kendi kalelerinde gördüler.
Aslında maç, 60. dakikaya kadar oyunanıyormuş (!) gibiydi. Temposu düşüktü, organize atak çok oluşmuyordu. Bunda Beşiktaş’ın özellikle Ernst’le Alex’i kilitlemesinin ve kendi sahalarına çabuk dönmelerinin etkisi vardı. Simao sahanın tembeliydi. Quaresma ise 90 dakikanın çoğunda takımı adına değil, kendine oynuyordu. Ama Beşiktaş’ın işçileri vardı: Ernst, Fernandes kalitesi fazla olmasa da her yere yetişmeye çalışan iyi niyetli Veli, gençliğini sahaya yansıtan İsmail, ilk maçın talihsizi Egemen ve soğukkanlı müdahalesiyle takımını arkadan yönlendiren Toraman ve yarı sakat olmasına rağmen maçın kırılma anı olabilecek, Cristian’ın topunu çıkaran Cenk, ‘Biz de varız’ diyen Siyah-Beyazlılar’dı.
Birgün önceki maça da bakınca, dün geceki oyunun temposunu da görünce, ligin KDV’si sayılan bu Süper Final’de haftada iki maç takımlara yaramıyor... Stres katsayıları da artıyor, fizik güçleri de düşüyor. Dün geceki Beşiktaş, Saracoğlu’ndaki Beşiktaş’tan daha temposuz ve dirençsizdi, ama karşısındaki Fenerbahçe’de bir önceki maçın çok isteyen, çok saldıran görüntüsünde değildi. Maçın sonlarında Beşiktaş daha farklı skora ulaşabilirdi. Neticede 3’te 3’le gelen Fenerbahçe ilk 3 puanını kaybetti, 3’te 0’la gelen Beşiktaş ise ilk 3 puanını aldı. 70’ten sonra oynadıkları futbol ve aldıkları 3 puan ile yaralı Kartal’ı tekrar uçuşa geçiren Tayfur hoca ve ekibini tebrik ederim.

YORUM YAZ