MENÜ

Mariano: Geçen sezon Barcelona'ya gidemedim

Galatasaray'ın Brezilyalı sağ beki Mariano, Galatasaray Dergisi'ne açıklamalarda bulundu. Başarılı oyuncu Başakşehir'e attığı mükemmel golde Bafetimbi Gomis'in büyük katkısı olduğunu belirtirken, geçen sezon Barcelona'nın da kendisini transfer etmek istediğini ancak AB pasaportu olmadığı için bu transferin gerçekleşmediğini söyledi.

Mariano: Geçen sezon Barcelona'ya gidemedim


Galatasaray Dergisi'ndeki Mariano röportajı şu şekilde:

Brezilya’da kalabalık bir ailenin hayata tutunan küçük bir çocuğuysanız futbol topunun peşinde gitmeniz hayatın doğal akışıdır. Mariano Ferreira Filho da öyle yapar. Nerede meşin yuvarlağı görür, sonuna kadar kovalar. Hayatın içinde bir çıkış yoludur. Ne zaman bir kırılma noktası ile karşılaşsa bir çalım daha atar. Brezilya’da başlayan önce Fransa’ya sonra İspanya’ya uzanan deparların yeri şimdi İstanbul… Ezcümle; sağ kanadı yakacaksa Mariano yakar.

Galatasaray’ın sağ beki Mariano, Galatasaray Dergisi’nin 177. sayısına konuk oldu. Derginin genel yayın yönetmeni Tarık Ünlütürk’ün Brezilyalı futbolcuyla yaptığı röportajdan kesitler şöyle:

Futbolcu olma yolunda yaşadığın büyük kırılma noktası oldu mu?

Olumlu olarak kırılma noktası yaşadığımı söyleyebilirim. Guarani’ye gidene kadar sokaklarda top oynuyordum. Aslında bu yaşlarda futbolu çok sevdiğiniz için oynuyorsunuz. Benim küçük yaşlarda futbolcu olma hayalim de yoktu. Guarani’ye gidince ise futbolcu olabileceğime inanmaya başladım. Her geçen gün daha çok çalıştım ve daha çok inandım. Amacı ailemi “favela”dan kurtarmaktı.

Badou Ndiaye'nin ilk tercihi Galatasaray

Brezilyalı olarak ilk yurt dışı deneyimin Fransa, Bordeaux oldu. Sadece futbol olarak da değil, sosyal hayat anlamında da farklı bir ülke. Nasıl bir deneyimdi senin için?

Ben Rio’da yaşıyordum. Rio’da kışları hava zaman zaman 30 derece olur. Bordeaux’da ise 0 dereceye kadar düşüyordu hava sıcaklığı... Bu değişim benim için çok kolay olmadı. Daha çok gençtim bir yandan. Ailemden ilk kez bu kadar uzak kalmıştım. Çok kolay bir dönem olduğunu söyleyemem.

Sevilla oyuncular değişse bile belirli bir seviyeyi koruyan bir takım. Sevilla’da Real Madrid ve Barcelona gibi iki dev kulübe karşı forma giydin, “Onları bilgisayar oyununda almayı severdim, daha sonra onlara karşı oynama ayrıcalığını yaşadım” demiştin. Nasıl bir duyguydu?

Avrupa’ya gittiğimde büyük takımlara karşı oynama hayalim vardı. Büyük turnuvalarda oynamak önemi bir hedefti. Sevilla bu hedeflere ulaşabileceğim bir takımdı. Söylediğin gibi oyunlara Barcelona ve Real Madrid’i seçerdim. Sonra onlara karşı oynamaya başladım. Aslında biraz aptallaştım diyebilirim. İspanya’ya gitmek rüyalarımın gerçekleşmesiydi. Babam hiç futbol oynamadı ama iyi bir futbol izleyicisiydi. Her zaman büyük takımlara karşı oynamamı isterdi. Büyük turnuvalarda yer alacağıma inandı. Maçlardan sonra konuşurduk. Şu anda Galatasaray’dayım. Bu hedeflerimi ve hayalimi gerçekleştirebileceğim bir yerde devam ediyorum.

Türkiye son yıllarda görmediği kadar heyecanlı bir sezonu yaşıyor. Ne düşünüyorsun ligdeki mücadele için?

Türkiye’de çok iyi bir lig var. Buraya gerçekten çok kaliteli isimler geliyor. Uzun yıllardır böyle bir durum var. Kariyerli isimlerin gelip oynadığı bir lig. Bu oyuncular ligin kalitesini yükseltiyor. Her geçen sene kalite daha da artacaktır. Fransa’da Paris Saint Germain açık ara farkla şampiyon oldu, Almanya’da Bayern her sene olduğu gibi tek başına ve rakipsiz. Türkiye’de dört takım son haftalara kadar mücadele ediyor. Bu önemli. Rekabet ligin kalitesini artırıyor.

Fatih Terim ile ikinci yarıda çalışmaya başladın. Türkiye’nin en kariyerli futbol adamı ve dünyanın sayılı teknik adamlarından. Fatih Hoca ile iletişimin nasıl?

Tabii ki Fatih Terim’in gelmesi ile beraber ciddi bir değişim yaşandı. Soyunma odasından tutun antrenmanın havasına kadar her şey değişti. Pozitif anlamda bir değişiklik bu. Saygı ve neşe arttı burada. Hocanın bizlere sinirlendiği anlar olmuyor mu? Mutlaka oluyor. Her hoca için geçerli bir durum bu. Fatih Terim, takım için neyi yapması gerekiyorsa onu yapan bir teknik adam. Futbolcusunu her zaman savunan bir teknik adam. Bunu hissettiriyor size… Ve sizden istediğini ya da eksiklerinizi açıkça söylüyor. Bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tam bir aile babası. Umarım hep beraber şampiyonluğa ulaşırız.

Başakşehir maçında kilidi açan golü sen attın, o anı ve golün geliş sürecini anlatır mısın?

İçeri doğru koşu yaptım. O golde Bafe’nin payı çok büyük. Çünkü Bafe terse doğru koşusunu yapınca stoperler de onu takip etti ve bana bir alan açıldı. Giderken de bir anda kaleyi gördüm karşımda. En kötü top dışarı giderdi. Bazen inanıp vurmanız gerekir. Öyle bir pozisyondu.

Bu golün yanına iki gol daha ekleyeceğim: Biri Sevilla ile Shakhtar’a attığın gol, diğeri ise Bordeaux’da oynarken Sochaux ağlarına gönderdiğin gol. Bu üçlü arasında nasıl bir sıralama yaparsın?

Güzellik anlamında Başakşehir’e attığım gol, önem anlamında ise galiba Sevilla forması ile Shakhtar’a attığım gol önde gelir. Çünkü yarı final maçıydı.

Başakşehir maçında attığın golün diğerlerinden bir farkı var: Sol ayağın. Bildiğim kadarıyla sol ayağını kullanarak bulduğun son gol için 19 yaşında forma giydiğin Guarani’ye kadar uzanmamız gerekiyor. Santo Andre maçıyla ilgili neler hatırlıyorsun?

(Gülerek) Evet, yıllar önceydi. Aslında o maçta yedekteydim. Oyuna sol bek olarak girdim. Şu anda Benfica’da forma giyen Jonas ile aynı takımdaydık. Top Jonas’a geldi. Bana çıkardı, kontrol ettim ve sol ayağımla topu ağlara gönderdim. Güzel bir goldü.

Beşiktaş'tan yerli transfer hamlesi! Emre Çolak...

Yıllarca çok önemli takımlara karşı forma giydin. Farklı statlarda oynadın. Bu anlamda Galatasaray’ın taraftarını nasıl değerlendirirsin. Özellikle iç sahada yaşanan atmosfer hakkında ne düşünüyorsun?

Kendi stadımızda ortaya çıkan atmosferi tarif etmek için kelimeler bulamıyorum. Brezilya’da büyük maçlarda hazırlıklar yaparlar ve taraftarlar o maçı bir şölen haline getirmek adına bir ortam yaratır. Türkiye’de ise durum biraz daha ötede. Beşiktaş maçı sırasında tüylerim diken diken oldu ısınma sırasında. Gerçekten Galatasaray taraftarı inanılmaz bir ortam yaratıyor. Çok büyük bir taraftar grubu.

Galatasaray’a gelmeden önce “Galatasaray” denildiğinde neler düşünürdün. Dışarıdan Galatasaray nasıl gözüküyordu?

Tabii ki Galatasaray dünya çapında tanınan bir takım. Fransa’da ve İspanya’da oynarken Galatasaray’ın Avrupa kupası maçlarını seyrettiğim olurdu. 2000 yılında UEFA Kupası’nı kazanmış bir takım. Bir yandan da çok iyi oyuncular forma giydi Galatasaray’da… Özellikle Drogba ve Sneijder gibi oyuncuların buraya gelip oymaması çok önemli ve Galatasaray hakkında fikir veriyor herkese… Diğer taraftan Taffarel, Felipe Melo, Lincoln, Elano, Jardel gibi Brezilyalılar da Galatasaray’da forma giydi. Galatasaray’ı daha iyi tanımak için yeterli nedenlerdi bunlar.

Geçtiğimiz sezon Barcelona’ya transferin de gündeme geldi, doğruluğu var mıydı?

Evet, öyle bir ihtimal gündeme geldi. Fakat Avrupa pasaportlu bir oyuncu arıyorlardı. Sağbek mevkiinde farklı alternatifleri vardı. O yüzden transfer olmadı.

Geçtiğimiz sezon Daniel Alves’in cezalı duruma düşmesinden hemen sonra Brezilya Milli Takımı’nın kadrosuna dahil edildin, neler hissettin o davetin ardından?

Milli duyguları olan bir vatandaş olarak çok mutlu oldum. Yerimde oynayabilecek Dani Alves, Fagner gibi çok daha tecrübeli isimler vardı. Brezilya’da her mevkide çok iyi ve tecrübeli alternatifler var. O yüzden de devamı gelmedi. Umarım onlar Rusya’da iyi bir sonuç alırlar.

Brezilya, Rusya 2018’de İsviçre, Kosta Rika ve Sırbistan ile aynı grupta yer alacak. Neler bekliyorsun?

Zor bir grup olduğunu düşünmüyorum. Ama sonuçta Dünya Kupası’ndan bahsediyoruz, ne olacağı belli olmaz. Ben Brezilya’nın yukarı kadar aşama aşama çıkıp kupaya uzanacağını düşünüyorum.

Birçok dünya kupası izledin. Senin için en unutulmaz hangisiydi?

1994 Dünya Kupası unutulmazdı. Çok küçüktüm ve Brezilya’nın bütün maçlarını seyrettim, Taffarel’in büyük bir payı vardı. Almanya’ya karşı kazanılan 2002 finalini de unutmam. Yarı finalde Türkiye ile karşılaşmıştı Brezilya ve güzel bir maç olmuştu.

Martin Linnes ile aran nasıl? Belki de Galatasaray’ın en güçlü yanını oluşturuyorsunuz.

Bir takıma geldiğiniz zaman en önemli şey takıma yardım etmektir. Martin ile aynı mevkide oynuyoruz. Birbirimizin alternatifiyiz. Kim yoksa diğeri devreye giriyor. Cezalı olduğumda ya da sakatlandığımda Martin var diye düşünüyorum. Martin de en az benim kadar hatta daha fazla performans ortaya koyuyor. Bana bir şey olduğunda biliyorum ki yerime geçecek ve takıma en az benim kadar hatta daha fazla yardım edecek biri hazır. O yüzden aklım arkada kalmıyor.

Portekizce, Fransızca ve İspanyolca konuşuyorsun. Bir anlamda takımdaki yabancılar arasında köprü görevi görüyorsun.

Evet; Muslera ve Nagatomo ile İspanyolca konuşuyorum. Galiba Türklerle ve İngilizce konuşanlarla direkt konuşamıyorum ama onlarla da çok iyi anlaşıyoruz.

Haberin Devamı
YORUM YAZ