MENÜ

Kadın gözüyle Saracoğlu

Arkadaşımız Duygu Gülen, dün Saracoğlu'ndaki atmosferi kadın gözüyle sizler için değerlendirdi.

Kadın gözüyle Saracoğlu

Dile kolay, dün Şükrü Saraçoğlu Stadı'na girebilen 50 bin kişiden biriyim. Gaziosmanpaşa'dan Kadıköy'e geldiğimde stadın çevresindeki kalabalığı görünce, "acaba içeri girebilir miyim" korkusu içimi kaplıyor. Ama önce sıraya girmeliyim. Daha önce Fenerium'u ziyaret ettiğim için, alış-veriş için vakit harcamıyorum.

Benimle birlikte sıraya girenlerin yüzlerine bakıyorum, "giremem" diye bir endişeleri olmadığını seziyorum. Bu durum beni de rahatlatıyor. Burası bayram yeri gibi, sanki bizlerin hoşça vakit geçirmesi için her şey düşünülmüş. Kuyrukta hedefe ilerlerken, kadınların oluşturduğu bando, Fenerbahçe marşlarından, hareketli parçalara geçiş yapıyor. Yerimizde durmak ne mümkün, hep beraber kendimizi müziğin ritmine bırakıyoruz. İstanbul değil, sanki Türkiye buraya akmış. Annemin başörtüsü ile türban, butik şıklığı ile konfeksiyon, fakirle zengin; çoluk, çocuk bir arada bir hedefe doğru ilerliyoruz. Stadın girişine yaklaştıkça, yorgunluk bastırıyor, ama bir ilki gerçekleştirmenin heyecanı ile kendimizi Şükrü Saracoğlu Stadı'nın tribünlerinde buluyoruz.

Sonrası tam bir çümbüş. Adeta masal alemindeyiz. "Babam evde, kalbi burada" yazılı pankartla bir genç kız, tribünden cezaya gönderme yapıyor. Başörtülü bir teyze, askerdeki çocuğunun resmini göğsünde tutup, "yavrum" diyerek gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyor. Bir yanda Beşiktaş, diğer yanda Galatasaray formalı genç kızlar, minik çocuklar, adeta "sevgi, barış ve kardeşlik" çağrısı yapıyor. Bir anne, "Cennet annelerin ayakları altındadır. Cennetimiz size feda olsun" pankartı ile sahada tüm haksızlıklara başkaldırı sergileyen bir avuç futbolcuya moral veriyor.

"Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe" pankartı ise adeta Metris'teki Aziz Yıldırım'a selam yolluyor. "Pilav ocakta, ben maçta" yazılı pankart, yüzlerde tebessüm oluşturuyor. Sonra curcuna başlıyor. Fenerbahçeli ve Manisasporlu futbolcular, sahaya çıkınca, çığlıklarımız karşısında neye uğradıklarını şaşırıyor.

Maç başlıyor Dia'nın golü sonrası yer yerinden oynuyor. Nihayet devre arası, yeniden şarj olma zamanı... İkinci yarıda rakip 10 kişi kalıyor. O da ne Bilica'nın kendi kalesine attığı golle, tüm stat buz kesiyor. Ama umutlar tükenmez, kimimizin elleri başında, kimimizin gözlerinden yaşlar boşalıyor. "Gol" umudu ise hep içimizde, ama olmayınca olmuyor. Semih'in sayılmayan golü bile keyifleri bozmuyor. Alkışlarla, ama üzgün bir şekilde stadı terkederken, kadının gücünü ispatlamanın da onurunu ve gururunu yaşıyoruz.

Haberin Devamı
YORUM YAZ