MENÜ

İstanbul'da işi bitireceğiz!

'Karşılaşmamız için 'intikam' tabirini kullanmadım. Futbol bir oyun ve intikam kelimesi geçmez. Türkiye maçı olsa olsa bir finaldir. Ayrıca ben sizi değil, Estonya'yı istiyordum.'

İstanbul'da işi bitireceğiz!

“Euro 2008’deki karşılaşmayı ne ben, ne de oyuncularım unutabiliyor. Elbette Türkiye’ye karşı oynamak bizim için ayrı bir motivasyon. Ancak kuradan sonra ağzımdan asla ‘intikam’ ya da benzeri bir kelime çıkmadı...”

“Bu eşleşmeye sadece bir fırsat olarak bakıyorum. Şu an rövanşı değil, sadece İstanbul’daki mücadeleyi düşünüyorum. Bizim için 90 dakikalık bir final olacak. İstanbul’daki maçta savaşacağız, sahaya da kazanmak için çıkacağız.”

A Milli Takımımız’ın Euro 2012 finallerine gidebilmesi için önündeki tek engel, Hırvatistan... Euro 2008’de çeyrek final maçında unutulmaz bir şekilde son dakika golü ve ardından penaltılarla elemeyi başardığımız rakibimizin o dönemde de teknik direktörü olan Slaven Bilic’le doğduğu yer olan Split kentinde buluştuk. Bilic; önce Haber Müdürümüz Mehmet Demircan’ın yakın arkadaşı Zdravkoc Reic’in ‘Istinom do gola’ adlı televizyon programına konuk oldu. (Reic, Slobodna Dalmacija Gazetesi’nin 39 yıllık deneyimli kalemi ve ülkenin spor alanındaki akil adamlarından biri...) Bilic sıradan biri gibi stüdyoya geldi, sonrasında da oturduğumuz kafede Türkiye maçıyla ilgili düşüncelerini bizlerle paylaştı. Aklımıza gelen ne varsa sorduk, ‘O’ da aynı samimiyetle cevapladı. Röportajın başında bize yarım saat ayırabileceğini söylemişti, fakat muhabbet öylesine sıcak gelişti ki, yaklaşık
50 dakika birarada kaldık. İşte karşınızda hem karizmatik hem de gayet doğal bir adam olan Slaven Bilic...

* Kurada rakibinizin Türkiye olduğunu duyunca neler hissettiniz? İlk aklınıza ne geldi?

Açıkçası çok ama çok farklı duygular yaşadım. Rakiplerimiz Bosna Hersek, Estonya, Karadağ ve sizdiniz. Türkiye ile değil, kesinlikle Estonya ile eşleşmek istemiştim. Ancak dileğim kabul olmadı. Karadağ ve Estonya’dan biri ile oynamak, Bosna ve Türkiye ile karşılaşmaktan daha iyiydi. Sizin kesinlikle çok iyi bir takımınız, çok iyi oyuncularınız ve kaliteli bir hocanız var. Türkiye, duygularıyla hareket eden bir ülke. Her açıdan mükemmel bir kapışma olacak. Şimdiden oldukça heyecanlı olduğumu söyleyebilirim.

‘Hırvatlar ve Türkler aynı’

* Elemelerde F Grubu’nda Gürcistan’a ve ardından da liderlik maçında Yunanistan’a kaybettiniz. Takımın bir motivasyon sorunu mu var?

Bizim kesinlikle bu maçları unutmamız gerekiyor. Geçmişe takılıp kalmamamız gerekiyor. Ne yazık ki medya ve halk, bizden herkesi yenmemizi istiyor. Ama böyle bir şey mümkün değil. Sonrasında elbette çok eleştirildik. Bu maçları kaybetmemizin nedeni kesinlikle seyirci, atmosfer ya da motivasyon sorunu değil. Biz kötü oynadık ve cezamızı çektik. Yunanistan finallere direkt katılmayı hak etti. Bizden daha iyi değiller, ama sonucu almayı başarıyorlar. Çok sabırlılar. Sizin ve bizim taraftarlarımız gol olmayınca, ıslıklamaya başlıyor. Ama Yunanlılar çok sabırlı. Korner ve duran topları kovalayıp, sonunda istediklerini alıyorlar.

* Gerçekten Türkiye karşılaşmasına ‘intikam maçı’ olarak mı bakıyorsunuz. Böyle bir şey dediniz mi?

Benim ağzımdan asla ‘intikam’ kelimesi çıkmadı, çıkmaz da. Bu kelimeyi ben yaşamın içinde bile kullanmam. Biz futbol oynuyoruz ve bu oyunda intikam kelimesi geçmez. Sadece dediğim, bu eşleşmenin bizim için bir fırsat olduğuydu. Elbette Türkiye’ye karşı yapacağımız maçlar, diğerlerinden daha farklı olacaktır. 2008’deki çeyrek finali ne ben ne de oyuncularım unutabildi. (Unutamadığı bir gerçekti. Çünkü yanımda götürdüğüm Türk bayrağı ve kazandığımız maçın gazetesiyle fotoğrafını çekmek istedik, o fotoğrafları görünce irkildi, ‘hayır’ dedi... Fakat o kadar büyük bir centilmen ki, iki kez ‘Üzgünüm, yapamam’ diyerek kalbimizi kırmak istemediğini de ifade etti.) Motivasyonun tavan yapması ve yüksek tansiyon gayet normal. Hiddink ve benim görevim, oyuncuların sahadaki hırslarını kontrol etmek olacak.

‘Fatih Terim’e büyük saygım var’

*Türkiye maçının hazırlıklarına başladınız mı? İlk izlenimleriniz nedir?

Elbette... Kuranın çekilmesinin ardından 2-3 gün Türkiye’nin kasetlerini toplamakla uğraştım ve sonrasında maçları izlemeye başladım. En beğendiğim, İstanbul’da Avusturya’yı mağlup ettiğiniz mücadele. Aklınıza bir kere bile savunma yapmak gelmedi, rakibi inanılmaz bir şekilde boğdunuz. Türkiye, futbol oynamaya çalışıyor. Topu hiç bırakmak istemiyor. Siz ve biz topa sahip olamadığımız zaman endişeleniyoruz. Yunanistan’la aramızdaki fark da bu olsa gerek.

* İlk maçı İstanbul’da oynayacaksınız. Savunma öncelikli mi olacak?

Şanslarımız yüzde 50-50... Ben bu eşleşmeye deplasman ve rövanş olarak bakmıyorum. Yani İstanbul’daki karşılaşma, bizim için bir Şampiyonlar Ligi ya da Avrupa Şampiyonası Finali gibi. Savunma yapacağız diye bir şey yok. Çıkıp kazanmak için oynayacağız. 90 dakikalık bir final var önümüzde. İkinci maçı, zamanı geldiğinde düşünürüz. Şu an Zagreb’te maçımız var mı, onu bile bilmiyorum!

*Gelelim şu herkesin merak ettiği Fatih Terim ve sizin aranızdaki tartışmaya. Ne oldu 2008’de?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Benim Fatih Terim’le aramda en ufak bir problem yok. Zaten çeyrek finalde kaybettiğimiz maçtan sonra kendisine sarıldım ve tebrik ettim. Maçın devre arasında hakemin yanına gitmişti ve kararlardan memnun olmadığını söylemişti. Ben de onunla aynı fikirde olmadığımı söyledim ve kısa süreli bir tartışma yaşandı. Ama bunlar, tansiyonu yüksek maçlarda normal şeyler. Terim çok iyi bir hoca, benzer yönlerimiz var mı bilmiyorum. Türkiye için önemli bir marka. Fiorentina ve Milan’ı çalıştırmış bir isim. Kendisine büyük bir saygım var.

‘Elbette değişim kolay iş değil’

Guus Hiddink hakkında ne düşünüyorsunuz? Herkes ondan değişim bekledi ama genel kanı, değişen bir şeyin olmadığı yönünde. Değişim kolay bir şey değil. Bir anda hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Kulüp takımı olsa elbette durum farklı. Örneğin Galatasaray geçen sezon kötüydü. Hocasını değiştirdi, yeni oyuncular aldı ve değişti. Ama zaten az idman ve maç yapma fırsatını yakaladığınız oyuncu grubuyla bunu yapmanız kolay değil. İnsanlara biraz zaman vermeniz gerekiyor. Biliyorum bu sizin için zor!

* Jose Mourinho ve Arsene Wenger gibi isimler, Milli Takım hocalarının yerli olması gerektiğini düşünüyor. Sizin yorumunuz nedir?

Onların düşüncelerine saygı duyuyorum, ama günümüz futbolu için bunun bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Herkesin işini rahat yapabileceğine inanıyorum. Hiddink’e bakın... Rusya, Avustralya ve Güney Kore’de yaptıkları gerçekten büyük başarı. Ayrıca Fabio Capello da, İngiltere’de önemli işlere imzasını attı.

* Türkiye’de son dönemde büyük yıldızlar yetişmiyor. Siz de sık sık kadro sıkıntınızdan bahsediyorsunuz?

Olabilir, ama potansiyel olarak baktığınızda sizin şansınız bizden daha yüksek... Brezilya’da Maicon yoksa Dani Alves var. Fransa’da sol bek pozisyonunda Partice Evra, Glichy ve Abidal var. Bizim için 5 oyuncunun aynı anda sakatlanması, büyük sıkıntı yaratıyor. Mesela Shakhtar Donetsk’te oynayan Eduardo sakatlık yaşadı ve gol atmakta zorlandık.

‘Guus Hiddink’i örnek alıyorum’

* Bizimle oynayacağınız maç öncesi sakat ya da başka sorunlarınız var mı?

Elemelerde en fazla gol (4) atan oyuncumuz Niko Kranjcar sakatlığı sebebiyle size karşı oynamayacak. Belki Corluka olmayabilir. Tabii oynama olasılığı da var. Bekleyip göreceğiz. Onun dışında bir sorunumuz şu an için yok. Eduardo’yu forvet hattında oynatmak istiyorum, ama kulübü Shakhtar’da yeteri kadar forma bulamıyor. Kilit oyuncumuz ise Modric olacak. Bunları rahat söyleyebiliyorum, çünkü herkesin bildiğini saklamaya gerek yok.

* Gelecekle ilgili planlarınız nelerdir?

Daha önce bazı İngiltere Premier Lig kulüplerinden teklifler aldım. Ama geleceğim hakkında konuşmak istemiyorum. Elbette büyük bir takımın başında büyük bir hoca olmak isterim. Yalnız şu an tüm konsantrasyonumu Milli Takım’a vermiş durumdayım.

* Klasik bir soru olacak ama Messi-Ronaldo ve Maradona-Pele arasında karşılaştırma yapabilir misiniz?

Pele’yi izleme fırsatım doğal olarak olmadı. Maradona ise çok büyük bir futbolcuydu. İkisini bu yüzden karşılaştırmam zor. Diğer sorunun cevabı ise basit: Messi, Messi, Messi! İnanılmaz bir oyuncu. İmkânsız şeyleri, nasıl basitleştiriyor öyle değil mi? Gerçekten süper bir futbolcu.

* Hoca olarak beğendiğiniz biri var mı?

(Bu soru sırasında şakayla karışık Fatih Terim ismini söyletmeye çalıştım, ama olmadı!) Sadece tek bir isim yok. Alex Ferguson, Jose Mourinho, Pep Guardiola, Guus Hiddink ve Arsene Wenger örnek aldığım teknik adamlar.

Yenildiğimizde annem bile bana kızıyor!

*Milli takımlarda yerli mi yoksa yabancı teknik adamlar mı daha fazla eleştiriliyor?

Kesinlikle yerliler daha fazla eleştiriliyor. Eğer iyi bir sonuç alamazsanız, herkes sizin üstünüze geliyor. Ancak yabancı hocaların durumu farklı. Onlar buna sadece bir iş olarak bakıyor. Yani Hiddink için bu sadece normal bir iş! Ama bana bakın. Yaşadığım ülkenin hocasıyım ve ülkeme karşı sorumluluklarım daha fazla. Diyelim maçı kaybettik. Bir sonraki gün sadece halk ve gazeteler değil; annem, babam ve kardeşim de beni eleştiriyor. Benim böyle bir durumdan etkilenmemem mümkün mü? Elbette hayır.

2008’de Hırvatistan’da ‘kahraman’ gibiydiniz. Şimdi ise üzerinizdeki baskı fazla ve insanlar sizi eleştiriyor...
Çünkü istediğimiz sonuçları alamadık. Daha önce de dedim ya; insanlar bizden herkesi yenmemizi bekliyor. Evet artık daha çok eleştiriliyorum, ama ben 2008’dekinden daha tecrübeli ve daha iyi bir hocayım. Böyle şeylere çok takılmıyorum. Sakatlıklar bizim için hep sorun. Biz ufak, siz ise 70 milyonluk bir ülkesiniz. Türkiye’de biri sakatlanınca, kim olursa olsun bir alternatifi var. Biz de Luka Modric sakatlanınca, yerine oynatacak adamım yok!
Sizdeki olanaklara sahip değiliz.

Spor, Split’in kanında var!

Sadece 400 bin nüfusa sahip Split kentinde spor, hayatın adeta bir parçası. Konuştuğum bir polis, aynı zamanda buz hokeyi takımında! Kukoc, İvic ve İvanisevic gibi efsaneler de, burada yetişmiş

Hırvatistan 4.5 milyonluk bir ülke, yani İstanbul’un yarısından bile daha az. Başkent Zagreb’ten sonra ikinci büyük kent olan Split’in nüfusu ise 400 bin... Oldukça güzel bir sahil şeridine sahip bu şehirde spor, insanların adeta kanına girmiş durumda. Futboldan sonra en önemli aktiviteler, sırasıyla hentbol, su topu ve basketbol... Ayrıca insanlar tenis, beyzbol ve buz hokeyi de oynuyor. Büyük çoğunluğun iki işi var! Örneğin konuştuğum bir kişi; hem polis hem de buz hokeyi sporcusuydu.NBA’de Chicago Bulls’ta Michael Jordan’la birlikte oynamış basketbolcu Toni Kukoc, bir dönem Galatasaray’ı da çalıştırmış teknik direktör Tomislav İvic ve Wimbledon’ı kazanmış ünlü raket Goran İvanisevic gibi birçok ünlü, Split’te doğmuş. Birbirinden güzel plajların olduğu kentin, kendisine ait bir spor müzesi bile var. Efsane isimlere ait eşyalar, burada sergileniyor. Yaşamları oldukça rahat.

İki kez polis gördüm; ilki pasaport kontrolünde diğeri ise Bedensel ve Zihinsel Engelliler Masa Tenisi Avrupa Şampiyonası’nın açılışında... Ne ambulans ne de bir itfaiye aracı inanın denk gelmedi!İlk başta 17 milyon nüfuslu bir kentten gelince, karşıdan karşıya geçmek beni endişelendirmişti. Ama trafik kurallarına inanılmaz şekilde uymaları hayret vericiydi.Slaven Bilic gibi Split’in bağlı olduğu Dalmaçya Bölgesi’nin Başkanı bile, korumasız bir şekilde tek başına yolda yürüyebiliyor.Ekonomik olarak iyi değiller, ama eğitime çok önem veriyorlar. Özellikle gençlerin İngilizcesi kusursuz. Çoğunluk birden fazla yabancı dil biliyor.Ben iş için gittim ama, imkânınız olursa gezi amaçlı Split’i görmenizi mutlaka tavsiye ederim.

200 BİN EURO MAAŞ ALIYOR!

Bilic’le hepiniz televizyon başında izlerken az çok tanımışsınızdır! Çünkü hep heyecanlı, hep adrenalin yüklü ve hayli genç bir teknik adam... Bu röportajı yaparken, kendisiyle ilgili çok farklı bilgilere ulaşma şansımız doğdu. İşte satırbaşlarıyla Slaven Bilic...

* Ülkesinin Split kentinde doğdu ve 43 yaşında... 3 yıl önce eşinden ayrıldı ve işi dışındaki vaktinin büyük kısmını bu evlilikten olan 2 çocuğuyla geçiriyor.
* Milli Takım’dan yıllık sadece 200 bin Euro kazanıyor. (TFF’den yapılan resmi açıklamaya göre Guus Hiddink’in aldığı söylenen rakam; senelik 4 milyon Euro...)
* Sadece sporla ilgilenmiyor. Aynı zamanda tam bir müzik tutkunu... Hatta bu işle de profesyonel olarak ilgileniyor. Newera ve Rawbou adlı müzik gruplarının üyesi. Yazdığı şarkıların sözleri ise çoğunlukla yoksulluk ve toplumdaki çarpıklıklarla ilgili.
* Futbolculuk döneminde ülkesiyle 1998 Dünya Kupası’nda 3.’lük ve kulüp kariyerinde de Hajduk Split’le kazandığı 3 kupa bulunuyor. Almanya’da Karlsruher’de oynarken, ülkenin ilk yabancı takım kaptanı unvanını kazandı.
*Yalpalayarak yürüyor. İlk gördüğünüzde ‘engelli’ diye düşünüyorsunuz. Fakat değil... 1998 Dünya Kupası’ndaki sakatlığı sırasında oynamak için maçlara sürekli iğneyle çıkmış ve bu nedenle çok geç ameliyat olmuş. Dolayısıyla yürüme şekli bozulmuş.
*Bir yandan teknik direktör, diğer taraftan iyi bir gitarist... Fakat ne okumuş biliyor musunuz? Hukuk... Fakülteyi bitirmiş, ama bu mesleği yapmayı düşünmüyor.
* Hırvatlar’ın anadili Hırvatça... Fakat Slaven Bilic, ülke genelinde olduğu gibi lisan konusunda da kendisini çok geliştirmiş. İtalyanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca’yı akıcı bir şekilde konuşabiliyor. (Biz bu röportajda İngilizce konuştuk.)
* 2008’de UNICEF’in ‘İyi Niyet Elçisi’ oldu ve özellikle yardıma muhtaç çocuklarla ilgili faaliyetlere katılıyor.

Simunic yüzünden maç Zagreb’te...

Rakibimiz, bizimle 15 Kasım’da oynayacağı rövanş maçını Başkent Zagreb’te oynayacak. Bunun nedeni ise Hırvatlar’ın savunma oyuncu Josip Simunic... Sezon başında Hajduk Split’e gitmesi beklenen 33 yaşındaki futbolcu, son anda ‘U’ dönüşü yapıp, Split’in ezeli rakibi Dinamo Zagreb’i seçti. Ateşli Hajduk taraftarları buna çok öfkelendi. Federasyon da, Simunic’e yapılacak olumsuz tezahüratı engellemek için Zagreb’i seçti. Otoriteler, Zagreb’teki seyirci baskısının, Türkiye’yi etkileyecek derecede olmadığını düşünüyor. Hajduk Split’in 100. yılında kenti ateşe veren tutkulu halkını da görünce, bu bizim için bir avantaj.

Basın tetikte: Türkiye çok tehlikeli...

Hırvatistan’ın finallere direkt gidememesi, ülkede derin bir üzüntü yaratmış. Gazeteler, Bilic’i elemelerde alınan sonuçların ardından oldukça fazla eleştirmiş. “Eğer Türkiye’yi geçemezsek, Slaven Bilic’le yollar ayrılır” yorumu yapan gazeteciler çok ağırlıkta. Türkiye’nin tehlikeli bir rakip olduğunda da hem fikirler.. Ve İstanbul’da TT Arena’da oynanacak ilk maçı kaybetmeleri halinde, final biletinin kaçacağı konusunda oldukça eminler. Ülkenin önemli spor gazetelerinden Sportske Novosti, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye iki tam sayfa ayırdı. Almanya’da yetişen oyuncuların, Milli Takım’ın önemli bir kısmını oluşturduğunu yazdı.

‘2008’de Split’te sokaklar ağlıyordu’

Halk, eşleşme nedeniyle çok da ümitli değil. Milli Takım’ın küçük takımlara karşı iyi, önemli ülkelere karşı ise vasatı aşamadığını düşünüyor. Üstelik 2008’de yaşadıkları o dram da halâ çok taze... Sohbet etme imkânı bulduğumuz taksici Toni Vuric, “2008’deki karşılaşma, büyük bir trajediydi. Elendikten sonra sokaklarda herkesi ağlarken gördüm” diye konuştu.

Gökhan Gönül = Cafu Servet Çetin = Rambo

Arda topu alınca kendinden geçiyor. Gökhan Gönül Cafu’ya benziyor. Servet ise benim için Rambo. Tam bir karakter oyuncusu ve yüreğiyle oynuyor.

*A Milli Takımımız’ın oyuncuları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir. Kimleri beğeniyorsunuz?

Gayet iyiler. (Bu soruyu sorduğum sırada kağıda muhtemel 11’imizi de yazdım. Bilic beni adeta bir öğrenci gibi dinledi ve sürekli soru sordu!) Arda Turan, Hamit Altıntop, Emre Belözoğlu, Burak Yılmaz ve Selçuk İnan dikkatimi çeken isimler. Topun kendilerinde olmasını istiyorlar. Arda topu alınca kendinden geçiyor, mutluluktan adeta havalara uçuyor. Burak patlayıcı, güçlü ve kafa toplarında etkili bir forvet. Ligde 9 gol attı ve geçenlerde de hat-trick yaptı. Hakan Balta da çok sağlam ve aynı zamanda hava topu etkinliği var. Gökhan Gönül adeta Brezilyalı Cafu’yu andırıyor. Kendi alanının hem savunmasında hem de hücumunda çok tehlikeli. Mehmet Ekici, Nuri Şahin, Sabri ve Mehmet Topal da iyi. Ama Servet Çetin’e ayrı bir parantez açıyorum. Servet benim için Rambo. Çok zor sakatlanan adeta demir gibi bir adam. Tam bir karakter oyuncusu ve yüreğini ortaya koyuyor. Rekabetin yüksek olduğu Play-Off maçları için kesinlikle ihtiyaç duyulacak bir isim.

M. Çağrı Davran

4

Haberin Devamı
YORUM YAZ