MENÜ

İbrahim Üzülmez: Beşiktaş'ı yenmeden Beşiktaş'a gidemem

Süper Lig'deki teknik direktörlük kariyerine 7 maçta 6 galibiyetle başlayan İbrahim Üzülmez, ilk röportajını FANATİK'e verdi...

İbrahim Üzülmez: Beşiktaş'ı yenmeden Beşiktaş'a gidemem

Futbolcuyken ‘Deli’ derdik ona... ‘Deli’ olduğu için değil, ‘Deliler’ gibi savaştığı için! Şortunu-formasını çıkartıp, takım elbiseyi giydi; ‘olur mu olmaz mı’ derken, öyle bir işe imza attı ki...

Elazığ’da 6 maçta 3 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlubiyet... Gakgoşlar’ı ‘Lider’ yaptığı gün, görevini bıraktı... Çünkü maddi sorunlar yolunu kesiyordu. Çok geçmedi, İlhan Cavcav aradı; “Gel” dedi. Bir ‘Deli’lik daha yaptı; herkesin ‘düşer’ dediği Gençlerbirliği’nin teklifini kabul etti. 7 maça çıktı; 6 galibiyet, 1 mağlubiyet...

O yenilgi de, Beşiktaş’a karşı ve sadece 1 golle... İlk yarıda 13 puan toplayan Gençlerbirliği, O’nun yönetiminde 7 maçta 18 puan topladı. Bundan sonrası ne olur bilemem, fakat şimdiye kadar yaptığı, büyük iş... Aşağıda bir başarı öyküsünü okuyacaksınız; bu röportaj ‘Deli’ değil ‘Veli’ İbrahim Üzülmez’in röportajı...

Yolun açık olsun kaptan...

Elazığ’dan sonra Gençlerbirliği’ndesin. Mali açıdan birbirine çok ters iki kulüp. Bir teknik adam için kulübün mali yapısı ne ifade eder?

Mali yapı elbette çok önemli. Oyuncular, belli bir süre idare ederler kulüplerini, ama uzun süre alacakları ödenmezse sıkıntı ortaya çıkar. Elazığ’da bunu yaşadık. Çok iyi gittiğimiz dönemdi. Fakat maddi sıkıntılar sürünce, bırakmak zorunda kaldım. Sonra İlhan Başkan aradı beni. Çalışmak istediğini söyledi. Gençlerbirliği bu ülkenin en köklü camialarından biri. Mali anlamda da parmakla gösterilecek bir kulüp. Hocalıkta sadece 6 haftalık Elazığ serüvenim vardı. İlhan başkan sağolsun güvendi, destek verdi. O olmasa, şu an burada olamazdım.

‘Bitmişsiniz, düşersiniz...’

Nasıl başladı Gençlerbirliği serüvenin?

Mental anlamda sıkıntı büyüktü. Kampta oyuncularıma şunu söyledim; “Şu anda ligden düşecek bir takım görüyorum karşımda. Hem fiziksel hem de mental anlamda bitik görünüyorsunuz.” Bu sözlerim onları üzdü, fakat gerçekle yüzleşmelerini de sağladı. İdman önemli, ama öncelikle oyuncularımın kafa yapısını değiştirmem gerekiyordu. Görünen o ki, başardık!
Senden önce 5 hoca çalıştı. Gelirken kafanda soru işareti var mıydı?

Açık yüreklilikle anlatayım. İlk yarıda 5 hoca gelmişti. 6. teknik adamım ben! Kafamda hep bir ‘acaba’ vardı elbette. Şöyle düşündüm; Başarılı olduğun sürece görevinin başında kalırsın. İnancım tam, özgüvenim tavandı. Şu an değil, ama teklifi kabul ettiğim gün, Gençlerbirliği’nin teknik direktörü olmak hiç de kolay değildi. Yönetim mali fedakârlık yaptı, biz oyunculara inanç aşıladık, onlar da mücadele etti ve bugünlere geldik.

‘Hep mütevazı olacağız’

Bu arada transfer de yaptınız.


Selçuk’u, Hleb’i, Serdar’ı, Aydın’ı, Hakan’ı aldık. Aldığımız her oyuncu, diğer isimlerle uyum sağladı. Oyuncularımın performansı takdire şayan... Müthiş bir inanç, özgüven, gayret, birliktelik ve hırs... Fakat biz hep tedbirli olmalıyız. Biz büyüdükçe, daha da mütevazı olacağız. Önemli bir iş başardık, ama yapılacak da çok iş var.

‘Şerefimle, namusumla...’

Sadece Beşiktaş’a kaybettin. Sen de Beşiktaş’ta sembol olmuş bir isimsin. O maçı kazansaydın, ne hissederdin?

Bir hafta boyunca, takımımı motive ettim. Bu maçın önemini anlattım. İkinci yarının en iyi Beşiktaş’ı vardı karşımızda. O hafta Fenerbahçe puan kaybetmişti, stat dolmuştu, her şey Beşiktaş’ın lehineydi. Biz tüm olumsuz tabloya rağmen 65’e kadar direndik. Golü yedikten sonra da Beşiktaş’ın kalesine gittik, bir topumuz direkten döndü. İnsanlar, ‘Bu zaten Beşiktaşlı, bırakır’ gibi düşünüyor. Böyle düşünce olmaz. Ben, şerefimle namusumla görevimi yapıyorum. Uzun yıllar Beşiktaş’ta oynadım, O formayla sembol oldum, doğru... Doğal olarak Beşiktaş’a sempatim de olabilir. Fakat bu, Beşiktaş’a karşı mücadele etmeyeceğim anlamına gelmez. Ben Beşiktaş’a karşı mücadele etmezsem, şu an ekmeğini yediğim Gençlerbirliği’ne ihanet etmiş olurum. Bir de şu var; Beşiktaş’ı yenmeden, Beşiktaş’a teknik adam olamam ki!

Galatasaray maçın var? Nasıl geçer sence?

Takımların topladığı puanları, Avrupa’dan gelen cezaları falan boşverin. Sonuçta Galatasaray ile oynayacağız. Galatasaray, her zaman Galatasaray’dır. Elbette rahat değiliz, çünkü rahat olursak sıkıntı yaratırlar. Galatasaray istenen seviyede değil, bunu biliyoruz. Hem oyun anlamında, hem de takım olarak sıkıntılılar. Fakat yine biliyoruz ki; Galatasaray’a rahat oynama hakkını tanırsan, seni eze eze yener. Sneijder, Podolski, Yasin, Selçuk, Umut... Bunlar önemli oyuncular. Bugün Sneijder ve Podolski’ye uzak oynarsan; hiç anlamadan iki golle geriye düşersin. Biz yakın oynayacağız, mücadele edeceğiz, rakipten bir adım fazla atacağız, kendi kimliğimizi ortaya koyacağız. Bizim için zor maç, fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Galatasaray için de kolay maç olmayacak.

Bir koşuyorsa, iki koşacaksın!

Hangi takımın kadrosu, hazırlık döneminde seni daha çok zorlar?

Büyüklere karşı oynamak kolay değil. Mesela Beşiktaş... Sosa’yı tutuyorsun, Oğuzhan çıkıyor. Onu tutsan, Quaresma... Atiba var, Gomez var, Cenk var. Dön Fenerbahçe’ye... Van Persie’yi tutsan Nani var. Nani’yi tutsan Diego... Alper, Fernandao, Volkan var... Galatasaray’a gelelim. Sneijder’i tutsan Podolski var. Onu tutsan Yasin... Selçuk’u, Umut’u var. Kalesinde Muslera’sı var. Say say bitmiyor! Onlardan puan almak istiyorsan, seviyenin iki katına çıkacaksın. Onlar bir koşuyorsa, sen iki koşacaksın.

‘Sihirli değnek, azimdir, emektir...’

Aydın ve Serdar ortada yoktu. Selçuk bir devre oynamadı, Hleb hep sıkıntılıydı. Buna rağmen 7’de 6 yaptın. Elinde sihirli bir değnek mi var? Nedir sırrınız?

Oyuncularım bana inandı, ben de onlara. Aramızda sevgi-saygı ortamı da var. Ben, Aydın’ın Bursa’da oynamadığını biliyordum, ama Aydın’ın yeteneklerini de biliyordum. Serdar’ın keza öyle. Selçuk, bu ülkenin en önemli camialarından birinde 12-13 yıl hizmet vermiş. Onun gibi büyük bir tecrübeye çok ihtiyacımız vardı. Çünkü takımda bir ‘abi’ sorunu vardı. Alex de aynı... Böyle bir kariyer var mı! Biz bu transferlerden inanılmaz bir verim aldık. Sihirli değnek azimdir, emektir, sihirli değnek çalışmaktır, birbirinize inanmaktır. Bizim elimizdeki sihirli değnek buydu işte...

‘İnandığım adamları alacağım’

Teknik adamlık kariyerin boyunca hangi tip oyuncularla çalışmak isteyeceksin?

İnandığım oyuncuları alacağım. İnandığım, güvendiğim oyuncularla çalışacağım. Çünkü şunu iyi biliyorum; Bir teknik adam, kadroyu kurarken oyuncularını çok iyi tanıyor olmalı. Oyuncuların yetenekleri gibi kişiliklerini de iyi bilmeli. Ben; Aydın’dan Selçuk’tan Serdar’dan Alex’ten Hakan’dan Turgut’tan verim alabileceğimi biliyordum, çünkü onları tanıyordum. Bu nedenle onlar transfer edildi zaten. Bu arada onların yanı sıra kadroda da önemli isimler vardı. Ahmet Çalık, Doğa, Oli, Ahmet Oğuz, Landel... Onların da bize katılımı çok önemliydi. Kaynaşma döneminde harika bir iş çıkarttık.

‘Maç maç gidiyoruz...’

Kaç puan toplarsan kendini başarılı göreceksin?

40’ın üstüne çıkarsam büyük başarı... İlk yarıdaki 17 maçta 13 puan toplamıştı takım... Biz geldikten sonra 7 haftada 18 puan topladık.

Küme düşme barajı ne olur sence?

35-36 sanki... Ligde kalmak için 35-36 puan yeterli olacak gibi.

Sizin de küme düşme hattındaki Mersin, Sivas, Eskişehir ile maçlarınız var.

Benim felsefem şu; Her çıktığım maç, sezonun ilk maçı... O nedenle, Kayserispor galibiyeti bizim için çoktan geride kaldı, şimdi hedefimizde Galatasaray var. Her maç, yeni bir başlangıç... Böyle düşünüyoruz. Galatasaray’dan sonra Osmanlıspor’a bakacağız. Bu düşünce sayesinde motivasyonumuz hep artıyor, rehavete kapılmıyoruz. Çünkü biliyoruz; daha bu köprünün altından çok sular akacak.

Son soru: ‘Deli’lik süreci bitti, ‘Veli’lik süreci mi başladı!

Artık ‘Velilik süreci...’ Şimdi Galatasaray maçının A, B, C Planı’nı hazırlıyorum. Kafamda üç senaryoyu da oynuyorum. Öne geçersem ne yapacağım, geriye düşersem ne yapacağım, maç berabere devam ederse ne yapacağım. Hepsinin farklı birer senaryosu var. Oyuncu da bu senaryoyu senden bekliyor. Bu planları hazırlayacak ve hayata geçirecek olan da teknik adam. Kulüpte en çok mesai harcayan da teknik adam. Benim yani!

Oyundan alınan adam gülüyorsa... SIKINTI VARDIR

Futbolcuyken hiç kesik yedin mi? Ne hissetmiştin o zaman?

Sadece sakatlığım döneminde oynatılmadım. Çok az kulübede kaldım. Oynamadığım zaman çok üzülüyordum ve ilk idmanı bekliyordum. Çünkü kendimi göstermek zorundaydım. Kapris yaparsam, hocama tepki gösterirsem, bunun bana bir katkısı olmaz. Sadece kendimi kandırırım. Ama çalışırsam, istekli ve hırslı olursam, hocam görecektir. Bu düşüncede olduğum için de çok az yedek kaldım. Oynamayan adam üzülsün, ama küsmesin. Hem oynamayıp hem de gülen bir oyuncu varsa, bu sıkıntıdır işte. Kabulleniştir o...
Soyunma odasında konuş!

Bir futbolcun, oyundan aldığında Van Persie’nin Pereira’ya yaptığı gibi yaparsa, tepkin ne olur?

Üzülürüm. Çünkü herkesin gözü önünde bu tepkiyi vermesi, benim otoritemi sarsar. Hem basın, hem de taraftar önünde gerek yok buna... Rahatsızsan, hoşuna gitmeyen bir şeyler varsa, soyunma odasında konuşursun hocanla. Ben de yaşadım böyle olaylar. Üzüldüğüm, kızdığım zamanlar oldu, ama hiç bir hocama saygısızlık yapmadım. Kulübeye oturduğum an bitirdim her şeyi.

Teknik adam oldum telefonum susmuyor!

“11 yıl Beşiktaş’ta oynadım, bir kez menacere para kazandırmadım” demiştin. Şimdi nasıl aranız!

Benim telefonum çok çalmazdı. Fakat Antalya’da susmak bilmedi. Arayanların büyük çoğunluğu menacerdi. Hayatımda ilk kez bu kadar telefonla konuştum. Ben inandığım oyuncu kim ise onun ismini yönetime bildiririm. Geri kalan işi yönetim bitirir. Ben, işin pazarlık aşamasına girmem. Ben bir hoca olarak kulübümün 1 kuruşunu bile gözetmek zorundayım. Bu kulüp, bu görevi bana inanarak verdi. O halde ben de maddi-manevi her açıdan kulübümün menfaatleri doğrultusunda hareket etmeliyim. Hangi kulüpte olursam olayım, kulübümün 1 kuruşunun bile boşa harcanmasına izin vermeyeceğim.

Futbolculuk aslında kolay bir işmiş!

Futbolculuk mu zor, teknik adamlık mı?

Teknik adamlık daha zor elbette... 25-26 tane farklı karakter, yaptıracağınız antrenman, oynatacağınız sistem, seçeceğiniz 11, rakibi analiz... Bunları hep teknik adam yapıyor. Oyuncu antrenmanını yapar, duşunu alır, yemeğini yer, ertesi gün idmanına gelir. Ama teknik adamlığın da güzelliği bu takımın liderisin. Sorumluluklar sizde... Bu nedenle oyuncudan çok daha fazla mesai harcamak gerekiyor.

Daha fazla taraftarı hak ediyoruz

7 maç 6 galibiyet... İkinci yarıda ilk 3 içindesiniz. Yeteri kadar konuşuluyor musunuz?

İlk üç değil, zirvedeyiz. Seyirci anlamında sıkıntımız var. 7’de 6 yapmış bir takım, daha çok taraftar önünde oynamalı. Ortalamamız 1500-2000. Kayseri’de gol atıyoruz, tribünde 9 taraftar var. Bu bizi üzüyor. Şunu da es geçmeyelim ama, o 1500-2000 kişi de 15 bin insan gücünde!

Yıllarca Çarşı’nın önünde oynadın. Çarşı’dan sonra bu ortam, seni nasıl etkiliyor?

Elbette Beşiktaş’taki ambiansla, Gençlerbirliği’ndeki ambiansı bir tutamayız. Çarşı, Türkiye’nin en önemli gruplarından biri. Bunu Dünya kabul ediyor. Fakat biz de şunu biliyoruz; Çok köklü bir kulüpteyiz. İlhan Cavcav, 38 yıllık başkan, efsane. Taraftar var ya da yok, bizim görevimiz Gençlerbirliği camiasını en iyi yere getirmek. Medyada az haber olduğumuz doğru. Fakat ne yapalım! Etkilenmiyoruz. Çünkü biz, Gençlerbirliği armasını, yakışan yere taşımak istiyoruz. İlk ve en önemli görevimiz bu.

Bence en önemli şey; Disiplin...

Seni en çok etkileyen hoca hangisi? Onun hangi özelliğini sende göreceğiz?

Disiplin... Oyuncularıma iyi davranmaya, hakkaniyet duygusuyla adalet dağıtmaya çalışıyorum. Ama onlardan da tek bir şey istiyorum: Disiplin... Takımdaşlık, disiplin, sevgi-saygı... Bunlar yoksa, başarı gelmez. Del Bosque, Tigana, Schuster, Denizli, Lucescu, Ertuğrul Sağlam, Rıza Çalımbay, Scala... Çok teknik adamla çalıştım. Lucescu’nun taktik bilgisi, Mustafa hocanın sevk ve idaresi, Del Bosque’nin sevecenliği... Her hocanın kendine has özellikleri var. Hepsinden bir şeyler almaya çalıştım. Onları gözlemliyordum, şimdi de oyuncularıma aktarmaya çalışıyorum.

Gelişim için takla atmaya gerek yok!

Futbol bilimsel bir iş artık. Ekibin nasıl?

Kendini geliştirmek için taklalar atmaya gerek yok. Çalış, disiplinli ol, inandığın oyuncu grubunu kur, sevgi-saygı ortamını oluştur, rakiplerini iyi analiz et. Bunları yaparsan başarısız olma ihtimalin yok. Bir yola çıktık. Yolumuz uzun, yolumuz çetin, yolumuz engellerle dolu. Fakat ben biliyorum ki, zirveye çıktığım an, verdiğim emeklerin karşılığını almış olacağım. Başarı dikenli bir güle benzer. O gülü koklamak istiyorsan, dikenlerin eline batma ihtimalini de bileceksin. O gülü kokladığın an aldığın haz ise elindeki tüm acıları unutturacak. Şu an dikenler batıyor elimize, epey bir süre de batmaya devam edecek! Fakat bir gün, o mis gibi gül kokusunu içimize çekeceğiz.

Tesiste kalıyorum çünkü çok yeniyim!

İstanbul’dan sonra Ankara nasıl geldi sana!

Şu an tesislerde kalıyorum ve dolayısıyla Ankara’daki trafikle ilgili sıkıntım yok! Akşamları kahve içmek için dışarı çıkacaksam da trafik olmayan saatleri tercih ediyorum. Bütün gün tesislerdeyim. Daha çok mesai verebilmek, kulübü ve takımı daha iyi tanıyabilmek, daha fazla işime konsantre olabilmek için bu yolu tercih ettim. Bazı şeyleri ispat etmem gerekiyor. Şu an kendimi buraya daha çok ait hissetmem şart. Evi her zaman tutarsın, bu dert değil.

Şampiyonluk yarışı son hafta biter!

Ligin en iyi futbol oynayan takımı hangisi sence?

İlk yarıda tartışmasız Beşiktaş’tı. Fakat ikinci yarıda bocaladılar. Son dönemlerde Fenerbahçe’nin de gerçek bir takım hüviyetine büründüğü ortada. Sonra biz varız, Gençlerbirliği iyi oynuyor. Konya, Aykut hoca ile birlikte çok iyi. Başakşehir hep iyilerden. Kasımpaşa var... Ve şunu ekleyeyim; Bu ligde her zaman zor maçlar var. Benim prensibim şu; İbrahim Üzülmez’in takımı kaybedebilir, ama asla teslim olmaz. Mücadele eder, kaybeder. Oyuncularımdan bunu istiyorum. Sağolsunlar, ellerinden geleni yapıyorlar. Hepsine sonsuz teşekkür ediyorum. Biz onlara çok bir şey vermedik aslında. Abi-kardeş seviyesinde düzeyli bir ilişki kurduk. Sadece yardımcı olduk onlara, onlar da Gençlerbirliği’ni nereden nereye getirdiler. Yürekleriyle oynayarak kazandılar. Biz şimdiye kadar önemli işler yaptık, ama hiç bir şey başarmadık. Yürüyecek daha çok yolumuz var.

Karadeniz turu çok önemli

Kim şampiyon olur?

Zor soru; polemiğe açık konu... Fikrim şu; Beşiktaş, Rize ve Trabzon’dan 6 puan çıkartırsa moral motivasyon olarak öne geçer. Fakat 2 maçtan birinde takılırsa, Fenerbahçe öne çıkar. Beşiktaş’ın avantajı tek kulvarda oluşu. Fenerbahçe halen üç kulvarda mücadele ediyor. Bence yarış, son haftaya kadar sürecek.

Zafer Büyükavcı

FOTOĞRAF: Serkan Hacıoğlu

Haberin Devamı
YORUM YAZ