MENÜ

Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt yazdı

Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında’ bu dünyaya fazla gelen, sanatıyla ölümsüzleşmek isteyen bir sanatçının portresi. Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt yazdı.

Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt yazdı

Van Gogh: 'Sonsuzkuğun kapısında'

Haberin Devamı

Vincent Van Gogh’un tek bir tablosunu görmesek bile, onun bir cinnet anında kulağını kısmen jiletle kestiğini neredeyse hepimiz biliriz. Tarihe mal olmuş isimler söz konusu olduğunda bu tür hikayeler sanat yapıtlarının kendisinden daha çok öne çıkar çoğu zaman. Kendisi de bir ressam olan Julian Schnabel’in yönettiği ‘Sonsuzluğun Kapısında’ vaktiyle anlaşılamayan, yaşamı boyunca başarısızlıklarla, yoksullukla ve psikolojik sorunlarla başetmek zorunda kalmış Van Gogh’un Fransa’da geçirdiği fırtınalı yıllara odaklanıyor.

Van Gogh rolünde bu yılın en çok konuşulan performanslarından birine imza atan Willem Dafoe, efsanevi ressamın duygusal patlamalarını, sefillik ve yücelik arasında gidiş gelişlerini mükemmel bir şekilde hissettiriyor. Usta oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar adaylığının hakkını veriyor. Filmin önemli bir bölümü, Van Gogh’un bir başka dev ressam Paul Gauguin ile olan arkadaşlığına ayrılmış durumda. Gauguin rolünde Oscar Isaac da hayli etkileyici. ‘Sonsuzluğun Kapısında’ hem bu performanslar hem de yer yer Van Gogh’un tablolarını akla getiren renk paletlerini kullanışıyla izlenmeyi hak ediyor.

Haberin Devamı

Van Gogh hakkında yazılıp çizilen, onun hayatına dair bilinen başlıca olayları görselleştirmekten öteye geçme iddiası yok filmin. Ressamın tarlalara, çiçeklere, güneşe, dünyanın türlü renklerine dair özgün bakışını nasıl geliştirdiğine dair birkaç emare var filmde, o da bize yetmeli. ‘Kelebek ve Dalgıç’ (2007) gibi usta işi bir filmle hatırladığımız Julian Schnabel çok cesur yollara sapmasa da, Van Gogh’un özgün fırça darbelerine karşılık gelebilecek anlar yakalamıyor değil.

Alita: Savaş Meleği

Eğer bir projenin altında James Cameron’ın imzasını görüyorsanız, orada teknik açıdan yeni bir şeylerin deneneceğine emin olabilirsiniz. Cameron’ın yapımcılığını üstlenip yönetmenliği ‘Sin City’den (2005) tanıdığımız Robert Rodriguez’e bıraktığı film, tam bir görsel efekt harikası. Japon çizgi roman sanatı mangayı sinemanın diline aktarma konusundaki en iddialı yapımlardan biri var karşımızda. Bir bilgisayar oyununu da andıran filmde kurulan dünyanın estetiği ve aksiyon kesinlikle sınıfı geçiyor. Hikayenin duygusuna da girebilirseniz ne ala!

YORUM YAZ