Fanatik yazarlarının Porto - Galatasaray maçı yorumları
Sadece coşku yeterli değil! (Mehmet Demirkol)
Galatasaray olağanüstü bir baskıyla başlayıp, yine çok güçlü bir baskıyla maçı tamamladı. Ve kalesine gelen her top da gol oldu. Halbuki maç öncesinde bildiğimiz neydi? En önemli direnç noktası Muslera ve Galatasaray. 60’tan sonra fizik olarak düşüyor.
Şampiyonlar Ligi bildik sürprizsiz performanslar ister. İçerideki Lokomotiv maçının dışında biz Galatasaray’dan ne göreceğimizi hiç bilemedik. Ve gördüğümüze de hep şaşırdık. İki Porto maçında beklediğimizin üzerinde bir oyunla skor alınamadı. 2 Schalke ve deplasmandaki Lokomotiv maçlarında ise değerlendirecek bir oyun dahi yoktu.
Bunu salt santrfor eksikliğiyle anlatmak zor. Coşkuyla kırabildiğin pas oyunları geçen sezonun başından beri Sarı-Kırmızılılar’ın oyun oynayabildiği maçlar oluyor. Ancak pas galip geldiğinde ya da kontra oyunlarında kırılan Galatasaray oluyor. Galatasaray’ın iyi bir santrfor kadar ihtiyaç duyduğu kontrollü bir set oyunu. Salt coşkuya yaslanmak yüksek ve gereksiz riskler de getiriyor çünkü.
Gecenin sorusu (Mehmet Demirkol)
Ozan yanında Ujfalusi, Popescu tarzı bir usta olsa üzerindeki baskı az, öğrenecek çok şey olsa hayat daha güzel olmaz mıydı?
Peki, bunca başarı ve deneyimden sonra Fenerbahçe kompleksiyle sendelemek, yerel argümanlarla sahne almak size ve vizyonunuza yakışıyor mu?
Fenerbahçe'ye karşı 2 önemli puan kaybettiniz. Size göre bunun ana nedeni hakem hatalarıydı, haklı olabilirsiniz. Ama siz lider yada komutansınız. Peki bir komutanın asli görevi pire için yorgan yakmak mı yoksa kriz yönetmek mi?
İmam ve cemaat hikayesini siz de biliyorsunuz. Fenerbahçe maçında 2 puanı hakem hatasıyla kaybetseniz bile maç bitiminde sizin, yardımcınızın ve çok önemli bazı futbolcularınızın sağduyudan uzaklaşarak aldıkları cezaların Galatasaray'a çıkardığı ağır faturayı gördünüz değil mi? Hocam, bu nasıl profesyonellik, bu nasıl liderlik?
Dün akşam Schalke delikanlı gibi oynamak yerine L. Moskova'ya (argo deyimiyle) yatsa (ve Gakatasaray Avrupa Kupası'na bile gidemese) nasıl bir savunma yapacaktınız acaba gurubun böylesinde yaşattığınız düşkırıklığı için? Yada siz, Fenerbahçe maçından sonra (gerekçenizde haklı olsanız bile) o denli gerilip ve germeseydiniz acaba dün akşam Rodrigues, Onyekuru ve Eren o net pozisyonları golle sonuçlandırmazlar mıydı?
Doğrusu bu Fenerbahçe kompleksi, her sendelemenizde birilerine suçu ve günahı fatura etmeniz size yakışmıyor ve ben de dahil azımsanmayacak sayıda insanı da üzüyor.
Golcüsüz buraya kadar (Metin Karabaş)
Avrupa Ligi’ne kalmayı hedefleyen Sarı-Kırmızılılar karşılaşmaya son derece iştahlı başladı.
Orta alanda uyguladığı baskı ile oyunu kontrol eden temsilcimiz, rakibini bunalttı. 11’de Rodrigues vurdu, Casillas çıkardı. 14’te Eren altı pastan vurdu, top az farkla yandan auta çıktı.
17. dakikada ise Porto ilk ciddi girişiminde golü buldu. Telles serbest vuruştan ortaladı, Felipe kafayı vurdu top ağlara gitti: 0-1.
Savunma ve Muslera pozisyonu izlemekle yetindi. İki dakika önce çok net bir gol pozisyonunu heba eden Eren, yenen golde rakibine sadece refakat etmekle yetindi. 42. dakikada Mariano ceza sahasında rakibini düşürdü, hakem penaltı noktasını gösterdi.
Atışı kullanan Marega topu ağlara gönderdi: 0-2. 45+1’de bu kez Rodrigues ceza sahasında yerde kaldı, hakem penaltıyı verdi. Feghouli düzgün vurdu ve fark bire indi: 1-2. İlk yarı bu skorla tamamlandı.
Dünyalar kaçtı (Metin Karabaş)
Galatasaray ikinci yarıya Donk-Onyekuru değişikliği ile başladı. Bu müdahale hücuma hareket getirdi. 55’te Onyekuru yüzde yüzlük pozisyonda çok kötü vurdu, top auta gitti. 58’de Porto elini kolunu sallayarak ceza sahamıza girdi ve Oliveira farkı tekrar ikiye çıkarttı: 1-3.
60’ta Eren bir kez daha kale ağzında topu dışarı atmayı başardı! 65’te Rodrigues sağdan içeri çıkartı, Eren bu kez golü yaptı: 2-3. 66’da Rodirgues ceza sahasında yerde kaldı, hakem bir kez daha penaltı noktasını gösterdi. Atışı kullanan Feghouli topu üst direğe nişanladı.
Maçın genelinde inanılmaz fırsatlardan yararlanamayan Galatasaray, rakibine 3-2 mağlup oldu. Bir kez daha görüldü ki Şampiyonlar Ligi’nde gerçek bir golcünüz yoksa netice almanız imkansız...