Fanatik yazarlarının Fenerbahçe - Dinamo Zagreb maçı yorumları
Her şey doğru kalite eksik!
Kalabalık orta saha ve Jailson’un direnç noktası olması rakibin akın alanını genişletmesini engelledi. Fenerbahçe savunmada rakibi doğru yönlendirerek hücum alanını daralttı. Kalabalıklaşmalarını engelledi.
Bu durum Valbuena’nın savunma görevlerinden soyutlandığı bir oyuna yol açtı. Koeman’ın Trabzon’da bunu yapamaması muhtemelen Jailson’un yokluğundan. Sonuç olarak Fenerbahçe doğru hücum etti, doğru savundu ama kalite eksik kaldı.
Bu kadar yarı alana yerleşmişken işi bitirecek oyuncu bulunamaması aslında bu sezonu anlatıyor. Fenerbahçe ya dirençli bir takım sahaya sürebiliyor ya da kağıt üzerinde kalitesi olan ama sahaya bir türlü yansımayan.
Fenerbahçe açısından en kötüsüyse bu oyununun Kasımpaşa karşısında ne kadar işleyeceğini bilmiyor olamamız. Mustafa Denizli ellerini ovuşturuyordur.
Gecenin sorusu (Mehmet Demirkol)
Bunu yapan Comolli bunun doğrusunu yapabilir mi?
Maçın starı (Mehmet Demirkol)
Geldiğimiz nokta ilginç. Fenerbahçe’nin bir yıldızı yok ve olması da kolay değil. Rakip imkan sağladığında Valbuena, kendisine güveni biraz artarsa Barış olacak. Ancak ilginç bir şekilde Fenerbahçe’nin takıma benzememsi an itibarıyla Jailson’un sahada olmasına bağlı.
Maçın olayı (Mehmet Demirkol)
Harun’un ikinci yarıda soluna gelen topu engellemesi sonrası ayağa kalkarken elinden kaçan topu neredeyse kaleye girmek üzerindeyken tutması. Yenen bir golden fazla etkisi olabilirdi. Hem kişisel hem camia açısından büyük badire atlatıldı.
Kısa mesaj (Mehmet Demirkol)
Şu sezon bitse de unutsak...
Üretemedik (Erman Özgür)
Özgüveni yüksek, kazanma alışkanlığına sahip grup lideri Zagreb takımı aynı zamanda ideal 11’i ile savunmada çok iyi organize olan bir takım. Fenerbahçe tek santrforlu oyunda Benzia’nın kalitesi ve Ayew’in yokluğunda Barış’ın enerjisi ile aşmaya çalıştı bu savunmayı.
Ancak zaman zaman iyi işler yapmasına ve pozisyon vermemesine rağmen pozisyon üretmekte zorlandı. Yine de ilk yarıdaki oyun vasatın üzerindeydi. 2. yarıya Zagreb savunma işindeki disiplinini bir seviye daha yukarı çekerken Fenerbahçe arayan, rakibini açmaya çalışan ve aynı zamanda yıpranan taraf olmayı sürdürdü.
Son yarım saat Zagreb’de hücumu düşününce tartışılabilek bir penaltı pozisyonu, hakemin iptal ettiği korner golü, direkten dönen topları ile aslında iyi hücum ettiğini de bize hissettirdi. Biz bu atakları atlatıp aldığımız beraberlik ile gruptan çıktık çıkmasına ama Zagreb’in bize göre daha iyi bir takım olduğunu da açık açık gördük.
Gecenin sorusu (Erman Özgür)
Fenerbahçe tek santrfor oynayacaksa bu Frey mi olmalı? Açıkçası Fenerbahçe için bir santrfor tarif et deseler çalışkan bir oyuncu değil bitiriciliği iyi bir oyuncu tarif ederim. Frey ise bu özelliğe sahip değil.
Maçın starı (Erman Özgür)
Yıldız olacak kadar iyi oynayan bir oyuncu yoktu. Ancak Fenerbahçe’nin hücumda en fazla sorumluluk alan oyuncusu yine Valbuena oldu.
Maçın olayı (Erman Özgür)
Koeman’ın hiç oyuncu değiştirmemesini yadırgadım. Risk almak istemiyorsan hücumcu çıkarır yine hücumcu sokarsın. Ama kulübedeki oyuncuların da sahadaki 11 içinde yorulmuş oyuncular varken oyuna dahi girememelerini hoş karşıladıklarını sanmıyorum.
Kısa mesaj (Erman Özgür)
Uzun süre oynamayan Barış'ın oynadıkça forvet hattındaki forma rekabetine, adam eksiltme özelliği ile girebileceğini düşünüyorum.
Advocaat’ı takip ederse...
Dinamo Zagreb’e karşı ilk yarı oynanan futbolun savunma yönü daha doğruydu. Zaten savunmayı mevcut kadroyla düzeltebilirsin. Pozisyon bilgisi ve tecrübeyle savunma standardını sağlayabilirsin. Ama hücum için ekstra yeteneğe ihtiyaç var.
Koeman’ın Ocak ayına kadar yapması gereken Advocaat’ın izinden giderek savunmayı öncelemek. Çünkü bu takımın hücum standardını yükseltmek için dışarıdan bir oyuncuya yani transfere hatta transferlere ihtiyacı var. Frey iyi niyetli ama yeteneği çok sınırlı. Büyük takım santrforu değil, olma ihtimali de bulunmuyor.
Barış, Valbuena ve Benzia’nın getirdiği toplara vuracak santrforun ceza sahasında olması gerekirdi. Ama Frey hep dışarıda gezdi, yanında Slimani varmış gibi oynadı. Dün Fenerbahçe’de en dikkat çeken isim Barış Alıcı’ydı.
Sıfıra indi, orta yaptı, adam eksiltti daha da önemlisi ceza sahasına doğru koşuları vardı. Sadece ilk yarıda 6 kez rakip cezasında topla buluştu. Cocu olmadı ama umarım Koeman, Barış’ta ısrarcı olabilir.
Gecenin sorusu (Serkan Akcan)
Benzia’nın ayağı daha ikinci dakikada neden kayar? Krampon seçimini doğru yapmak da futbolcunun görevlerinden biri değil mi?
Maçın starı (Serkan Akcan)
Barış Alıcı çok istekliydi. Aldığı dakikaların hakkını verdi, umarım Koeman da memnun kalmıştır!
Maçın olayı (Serkan Akcan)
Slimani’nin kenarda oturup Frey’in tek santrfor oynaması.
Kısa mesaj (Serkan Akcan)
Slimani şimdilik hayal kırıklığı olabilir ama iç sahada onun oynaması Fenerbahçe’nin hayrına olacaktır.
Buna da şükür! (Haşim Şahin)
Fenerbahçe'nin bu sezon şu ana kadar verdiği görüntü ile Sayın Ali Koç'un hedef ve düşleri arasında büyük bir çelişki var, bu bir gerçek.
Ancak bu negatif durumun tüm faturasını Ali Koç ve yönetimine kesmek en hafif deyişle insaf ve izanla bağdaşmaz. Zira Ali Bey başkanlık koltuğuna oturduğunda borçtan kamburu çıkmış ve FFP'leyle başı dertteydi kulübün. Yani eli kolu bağlı, haraket alanı hücreye dönmüştü Fenerbahçe'nin.
İşte bu namüsait koşullarla boğuşurken dün akşamki maça çıktı sarı lacivertliler. Hem de gurubunda içerde dışarda her maçını kazanmış dörte dört yapmış Dinamo Zagreb'in karşısına.
Geride kakan haftada Tarabzonspor karşısındaki o kişiliksiz Fenefbahçe değildi dün akşam izlediğimiz takım, bunun altını çizelim. O kötü görüntüye dolaylı yoldan sebep olan Slimani ve Mehmet Topal yoktu çünkü çünkü 11'de. Aksine geleceği muştulayan Barış Alıcı vardı. İnsanın yüreğine umudun fidelerini dikiyor bu delikanlı resmen.
Bir de o maçta oynamayan Benzia ve Jailson vardı sahada keza. Jailson ekşi mi tatlı mı henüz anlamış değilim. Ama tüm Afrikalılar gibi Benzia. Yetenek gani ama disiplin, konsantrasyon ve profesyonellik mi? İşte o da en diplerde ne yazık ki. Sizi bilmem, ama benim yüreğim "cız" ediyor Alex'in yerinde oynayan 10 numaranın böylesinden ötürü.
İsla, Skrtel ve Elif "Takım oyuncusu" denilenlerden bence. Harun ise tam bir güven abidesi. Bu kadar kötü bir süreçten geçen takımın en güven veren futbolcusu oldu gerçeği söylemek gerekirse.
Dolayısıyla biraz da Harun'un performansıyla guruptan çıktı Fenerbahçe böylece. Eh, buna da şükür!
Gol yok tur var... (Mehmet Ali Sabuncu)
Trabzon’da kötü oynayan Fenerbahçe’de Koeman mantıklı bir kadro ile UEFA Ligi’inde Zagrep’i karşısına aldı. 2’de Hasan Ali ile başlayan atakta gurbetçi Dilaver, Zagrep adına tehlikeyi önledi. 8’de Barış ile başlayan atakta önde Frey ile top arasına Livakovic girdi.
10’da Zagrep’in ilk şutu Stojanoviç’ten geldi, zor da olsa top Harun’da kaldı. 18’de Valbuena-Eljif ve Benzia’nın ortaklaşa başlattıkları atağın sonuçsuz kalması Kadıköy’ü üzdü. 28’de İsla kaleye paralel topu gönderdi, arka direkte Frey’den önce kademeye Theophile girdi.
41’de Frey şutladı, Livakovic’den seken topa Benzia kötü vurdu. 43’te Barış’ın kale dibinde golü kaçırması, hemen arkasından Valbuena’nın şutunun gol olmaması şanssızlıktı. Ataklar sonuç getirmeyince ikinci yarıya golsüz geçildi.
Başladığı 11’le... (Mehmet Ali Sabuncu)
53’te soldan Valbuena’nın ortasında kale önünde Frey’in kafa vuruşu kötüydü. 75’te Petkovic uzaktan şutladı, topu bloke etmede rüzgar Harun’u şaşırtmadı.
Bir dakika sonra çaprazdan Barış’ın şutu kötüydü. 87’de Stojanovic’in şutu tehlikeli ama isabetsizdi. Maç bu sonuçla bitti.
Ligde kötü durumda olan Fenerbahçe, UEFA Ligi’nde yoluna devam etti. Koeman maç boyunca oyuncu değiştirmedi, 90 dakika bittiğinde istenilen sonuç alındı.
Soğuk ve fırtınaya rağmen stadın yarısını dolduran taraftarın desteği görülmeye değerdi, golsüz maçın galibiydi.