Fanatik yazarlarının Beşiktaş - Fenerbahçe maçı yorumları
Ne dönüş ama (Mehmet Demirkol)
İlk 25 dakikada sadece Dorukhan Fenerbahçe’nin baş edemediği bir pres gücüydü. Tolgay ve Topal’ı Güven’in yardımıyla kullanılmaz ve takımları için zararlı hale getirdiler.
Gökhan Gönül’ün çıkışları, Moses’ın takip edememesi sebebiyle hep tehditkar oldu. Bunların üzerine Burak ve Kagawa’nın ekstra oyunları gelince ilk 25 dakikada sadece kalite değil, seviye farkı oluştu.
Başka liglerin takımları gibiydiler. Bu dönemde Fenerbahçe’de hiçbir uyumlu ikiliden bahsedemeyiz ama Beşiktaş birden fazla üçgen kurabildi.
Ersun Yanal 20. dakikada orta sahanın tamamını değiştirse kimse bir şey diyemezdi. Risk aldı. Orta sahayı değil oyunu en enine genişletecek ön alan değişiklikleri yaptı.
Ayew ve Valbuena’yla çizgiden çizgiye genişleterek orta saha baskısını kırdı. İşler tersine döndü. 3-0 yenik ve dağılmış takım Beşiktaş gibiydi artık.
Sonra 11 dakikada gelen 3 gol. Burak’ın direkten dönen topuna rağmen Fenerbahçe için fazlası da mümkündü. Ne başlangıç ve geri dönüş ama...
Gecenin sorusu (Mehmet Demirkol)
İlk yarı planlamasıyla Şenol Güneş mi, orta sahayı değiştirmeden istediğini alan Ersun Yanal mı? Kim kazandı? Ya da kim kaybetti?
Maçın starı (Mehmet Demirkol)
Kagawa top daha ayağına gelmeden en uygun opsiyonu buldu. Bu arkadaşlarını da hareketlenmeleri konusunda hep itti. Opsiyon bulmadığında topu sakladı faul aldı. Fenerbahçe’de ise en yararlı oyuncu Dirar’dı diyebiliriz.
Kısa mesaj (Mehmet Demirkol)
Fenerbahçe deplasmanlarda 5 gol atabilmişti. Derbide 3-0 yenikken 3 gol attı.
Zevkli ama zaaf dolu bir maç! (Cem Dizdar)
Fenerbahçe’nin ofansif görünümlü dizilişinin Beşiktaş’ı iştahlandıracağı öngörülebilirdi. Demek öngörülemedi!..
Beşiktaş önce defansın göbeğine uzun oynayıp, dönen toplarda yüzünü kalesine dönmek zorunda kalan Mehmet Topal üzerinden oyunu rakip alana yıktı.
Bu nedenle ilk 25 dakika Fenerbahçe şaşkın, arzu içindeki Beşiktaş ise kıpır kıpırdı.
Devrenin sonuna doğru gol aramaya çıkan Fenerbahçe, Kagawa’nın alan görüşüne takılınca devre onlar için ürkütücü bitti.
Ancak ilk devre şıkır şıkır oynayan Beşiktaş gitti yerine Fenerbahçe geldi. Valbuena ve Ayew’le takımın topla oynamasına izin verince maç bir anda dengeye geldi.
Her yanıyla tuhaf, eğlenceli, izlenir ve zaafiyetlerle dolu bir maç oldu.
Gecenin sorusu (Cem Dizdar)
İki takım için de söylemek gerekirse bir maç bu kadar kolay elden kaçırılır mı? İlk devre Fenerbahçe ikincisinde ev sahibi.
Maçın starı (Cem Dizdar)
Maçın hemen başında oyunun takımının eline geçmesine büyük katkı veren Gökhan Gönül ile Beşiktaş için top kaybetmeden oyunu çekip çeviren Kagawa. Fenerbahçe’de ise Zajc ve Valbuena.
Maçın olayı (Cem Dizdar)
İlk devrenin en sorunlu oyuncuları Sadık ile Hasan Ali’nin ikinci devre maçı çeviren oyuncular olması.
Kısa mesaj (Cem Dizdar)
3-0 önde soyunma odasına giren Beşiktaş’ın 12 dakikada oyunu elinden kaçırması hayli tuhaf kaçtı.
Gecenin kazananı Fenerbahçe oldu (Erman Özgür)
Maça büyük bir baskı ile başlayan Beşiktaş takımı, Kagawa’nın şiir gibi oynadığı ilk yarıda Fenerbahçe’ye karşı dönen topları kazandı, faulü aldı, duran toptan ve akan oyundan goller yaptı ve rüya gibi bir skor ile içeriye girdi.
İkinci yarıya bu skorun rahatlığının yanı sıra Avrupa yorgunu Fenerbahçe, değişikliklerle geldi.
Beşiktaş tempo yapmaktan vazgeçip bütün bir oyun oynamayı tercih edince bırakın Fenerbahçe’nin yorgunluğunu değerlendirmeyi, 3-0’ı bile koruyamadı.
Özellikle Valbuena ve Ayew’in oyuna girmesiyle Dirar’ın müthiş performansı, Fenerbahçe’nin geri dönüşündeki en önemli ayrıntı oldu. 3-0’dan veren Beşiktaş, gecenin kaybedeni olurken, ne kadar kötü bir sezon geçirirse geçirsin, derbi kaybetmeyen Fenerbahçe de gecenin kazananı oldu.
Gecenin sorusu (Erman Özgür)
Bu sonuçların ardından takımların hedefleri doğrultusunda ne değişir? Beşiktaş takımı, bu dakikadan itibaren şampiyonluk şansını bu beraberlikle mucizelere bıraktı. Fenerbahçe ise aldığı bu puanın yanı sıra kazandığı özgüven ile bir çıkış başlangıcını yapmış olabilir.
Maçın starı (Erman Özgür)
Maçın adamı konusunda Fenerbahçe’de Dirar, Beşiktaş’ta Kagawa, Gökhan Gönül ve Burak Yılmaz, birbirlerinden çok ayrılmadan gecenin iyisiydiler.
Maçın olayı (Erman Özgür)
Şenol Güneş’in, ikinci yarının 20-25 dakikasında maç ben gidiyorum diye bağırırken, yaptığı her müdahelenin karşılıksız kalması ve özellikle Quaresma’yı oyuna geç kalması gecenin olayıydı.
Kısa mesaj (Erman Özgür)
Fenerbahçe takımı, özellikle elindeki kadroya bakınca Valbuena’sız olmamalı.
Büyük geri dönüş ve düşüş (Ali Ece)
İlk gol öncesi Vida’nın asist öncesi göğüs kontrolü klastı. Gökhan Gönül’ün yıllarca ekmeğini yediği takıma attığı golden sonra abartılı sevinmekten kendini sakınması daha da klastı. Hasan Ali’nin telaşlı müdahalesinde Gökhan Gönül penaltıyı kazandırırken Burak da son derece soğukkanlı bir vuruşla penaltıyı gole çevirdi.
Fenerbahçe ilk yarının sonuna doğru biraz toparlanırken devrenin son dakikasında Sadık-Tolgay ortak yapımı hatada kaptırılan topta farka 3’e çıktı: Kagawa klas bir asist yaparken Burak bir kez daha son vuruşta yetenek ve soğukkanlılığını ustaca harmanladı.
İlk yarıda Fenerbahçe ne kadar kötüyse ikinci yarıda o kadar iyiydi. Ersun Yanal’ın oyuncu değişiklikleri maçın kaderini kökünden değiştirdi.
Zajc’ın golüyle devreye başlayan Fenerbahçe önce Valbuena’nın duran top ustalığı sonucu sonra da Hasan Ali’nin müthiş golüyle büyük bir geri dönüşe imza attı.
Gecenin sorusu (Ali Ece)
3-0 öne geçip maç vermenin sorumluluğunu Beşiktaş’ta kim üstlenecek?
Maçın starı (Ali Ece)
Oyuncu değişiklikleriyle büyük geri dönüşün mimarı olan Ersun Yanal.
Maçın olayı (Ali Ece)
Hasan Ali’nin muhteşem şutuyla attığı gol.
Kısa mesaj (Ali Ece)
Fenerbahçe sezonun kalanında ikinci yarıdaki oyununu tekrarlarsa rahat eder. Beşiktaş için bir puan kaybından daha çok büyük bir kayıp.
Tarihe geçer (Serkan Akcan)
Öyle bir derbi ki, Beşiktaş ilk yarıda 3- 0’ı buluyor, Fenerbahçe dönüyor 3-3 yapıyor, maçta tam 41 faul var ama her saniyesi futbolla geçiyor.
Son yıllarda izlediğimiz en iyi, zevkli, çekişmeli ve temiz derbilerden biriydi gerçekten. Klişedir, ‘Maça fırtına’ gibi başladı demek.
Ama Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısındaki başlangıcını ve Fenerbahçe’nin ikinci yarı dönüşünü tarif etmek için ‘fırtına’nın üzerinde bir tanım bulmak gerek.
İlk yarıda Kagawa Beşiktaş’ı rakip sahaya beyniyle, paslarıyla yerleştirdi ve tüm baskıyı yönetti. Gökhan Gönül’ün golü ve 7 dakika sonra kazandırdığı penaltı tabelayı 2-0’a çok erken taşıdı.
Kagawa- Burak işbirliği derbi tarihinde az rastlanır bir senaryoyu doğurdu. Yanal, Dirar’ı sağ beke çekip, Valbuena ve Ayew’le maçın kaderini değiştirdi.
Fenerbahçe, Galatasaray’dan sonra Beşiktaş derbisinde de öyle bir geri dönüşe imza attı ki uzun yıllar unutulmaz.
Maçın starı (Serkan Akcan)
Kagawa ve Dirar. İlk yarıda Japon yıldız beyniyle oynadı, müthiş paslar attı, asist yaptı. İkinci yarıda sağ beke geçen Dirar fırtına gibi esti.
Maçın olayı (Serkan Akcan)
Fenerbahçe’nin, oyununu topa sahip olmak üzerine kurgulayan Beşiktaş’tan topu alması hatta Dolmabahçe’de yüzde 60’ın üzerine çıkması...
Kısa mesaj (Serkan Akcan)
Tarihe geçecek bu 3-3’lük derbi Beşiktaş’ın şampiyonluk şansını azaltırken, Fenerbahçe için hem oyun hem moral anlamında büyük bir kazanım olacağa benziyor.
Bir derbiden ne beklersen... (Umut Eken)
Futbol tarihinde iki farklı devrenin bu kadar farklı oynandığı maç enderdir. Dünya futbol tarihinde böylesi siyah-beyaz bir maçı arşivlerde zor bulursunuz. Skor kastım değil. Saha içinde olan bitenden bahsediyorum.
Fenerbahçeli oyuncuların acemilikleri saymakla bitmezdi. Beşiktaş'ın erken golü sonrası korkak, teslim olmuş, ayakları titreyen bir topluluktan ibarettendi Fenerbahçe.
Zajc özellikle. Atmosfer fena vurmuştu onu. Rengi benzi atmış, sahada dolaşır haldeydi. 10 numaranız böylesi bitikken, ilk yarıdan farklı bir sonuç çıkması beklenemezdi.
Beşiktaş, Vodafone Park'ın klasik büyüsüyle kabus olmaya devam ettikçe Fenerbahçe çırpına çırpına can çekişir hale geldi. Fener savunmasının skandal hataları, Burak Yılmaz'ın klası, tribün enerjisi 3-0'ı yarattı.
İkinci yarıda ise bir teknik adam bir maça ne kadar müdahale edebilir, onu gördük. Uluslararası tecrübeli, ayağı düzgün, sorumluluk alabilecek iki oyuncuyu sahaya sürdü Yanal. Saha içindeki dizilişi de korkusuzcaydı. Tandemi göbekte koruyup, iki bekini dahi ileri sürerek oynadı kumarını.
Tüm sağ kanadı Dirar'a teslim etmek ve hücumlarının çoğunu onunla yapmak gerçek bir gövde gösterisiydi. Dirar deparlarıyla o bölgedeki, ortalarıyla savunmadaki Beşiktaşlılar'ı dövdü! Ve hatta dozajı ayarlı kısa süreli bir kavga çıkararak maçın yıldızı oldu.
Dakikalar ilerledikçe Şenol Güneş gibi bir ustanın kariyeri boyunca yaşamadığı bir çaresizlik belirdi kulübede. Caner-Güven değişikliği dahi Dirar'ın isyanını dizginleyemedi. Valbuena'nın mükemmel organizasyonu, Soldado'nun santrfor nasıl oynar dersi, darmadağın etti Güneş'i de Beşiktaş'ı da.
İki hoca, futbolcular, taraftarlar ve spor yazarları için dersler çıkan bir mücadeleydi. Tekrar tekrar izlenecek, her seferinde aynı hazzı verecek bir 90 dakikadan bahsediyoruz.
Gazetemin maç anonsu başlığı, "Yok böyle derbi" idi. Hikaye tam da öyle gerçekleşti.
Ve hala hakem konuşmak isteyenlere; Yapmayın, ayıp edersiniz!
Kararlar doğru (Deniz Çoban)
Dün akşam oynanan maçta futbol adına konuşulacak o kadar çok şey vardı ki en son konuşulacak olanın hakem performansı olduğunu düşünüyorum. Maç Bülent Yıldırım için şanssız başladı.
Beşiktaş’ın ilk golünden önce Burak-Sadık mücadelesinde çaldığı faul düdüğünde, bulunduğu açıdan Sadık’ın Burak’ı çektiğini gördü. Fakat öncesinde Burak Sadık’ı çekmişti ve açısı ters olduğu için bunu göremedi.
Faulün Sadık’ın lehine verilmesi daha doğru olurdu. Maçın 14. dakikasında Hasan Ali’nin Gökhan Gönül’ün alt baldırına kontrolsüz darbesini Yıldırım değerlendiremeyince VAR devreye girdi ve doğru bir penaltı kararı verildi.
Oldukça başarılıydı (Deniz Çoban)
Hasan Ali’nin sarı kart görmesi gerekirdi ancak Yıldırım bu kartı atladı. 39’da Lens’in yerde kaldığı pozisyonda penaltı yoktu, devam kararı doğruydu.
62’de Sadık’ın golü temizdi, faul yoktu. Bence tartışılacak tarafı da yoktu. “Var neden müdahale etti?” diye sorarsanız; tahmin ediyorum kararı onaylamak için bu pozisyona müdahale etti.
Oyunun genelinde Yıldırım’ın kararları oyuncular tarafından kabul gördü, göstermediği iki sarı kart dışında disiplin uygulamalarında da başarılıydı.
Nefes kesen derbi (Orhan Yıldırım)
Haftanın maçı büyük heyecana sahne oldu. İlk yarı rakibini sahadan silen Kartal, devreyi üç farklı önde bitirdi. İkinci yarı Fenerbahçe inanılmaz bir dönüş yaptı. Üst üste bulduğu goller ile skora denge getirdi.
Burak 2'ye çıkardı (Orhan Yıldırım)
10’da Gökhan akıl dolu vuruş ile takımını öne geçirdi. Ardından Hasan Ali’nin Gökhan’a yaptığı sert hamle VAR penaltısına dönüştü!. 18’de Burak farkı ikiye çıkardı.
Her geçen dakika oyundan düşen Fenerbahçe, uzatmada Burak’ın ayağından bir gol daha yiyip içeri 3-0 yenik gitti. Bu yarıda Kagawa müthiş oynayıp bir de asist yaptı.
Burak, Gökhan ve Japon yıldızın öne çıkması Kartal’ın yüksek uçmasına yetti. Beşiktaş karşısına, sadece savunma ağırlıklı kadro ile çıkmanın bedeli ağır oldu.
Yanal ikinci yarıya iki doğru hamle yaparak çıktı. Valbuena ve Ayew’in girmesi ile goller üst üste geldi. 55’de Zajc, 61’de Sadık ve 67’de Hasan Ali ile skora denge geldi: 3-3.
Burak’ın kafa şutu yan direkte patladı!. Heyecanın tavan yaptığı bu yarıda müthiş futbol şöleni vardı. Eljif de yan direği geçemedi.
Fenerbahçe’nin ligde aldığı sonuçlar nedeniyle moral değerleri büyük bir maçın üstesinden gelecek düzeyde olmasa da, geleneksel rakibinin karşısında çaresiz kalması salt psikoloji ile açıklanması oyunu da ilk yarıdaki üç farklı sonucu da eksik bırakır.
Sanki psikolojik duruma korku ve kaygı da eklenmiş durumda. Peki, ne oldu da Fenerbahçe bu zorlu ortamdan ve altından kalkılamayacak skordan sonra galibiyeti kaçıran takım konumuna geldi?
18 dakikada iki farkla geriye düşen Fenerbahçe ikinci yarının 20. dakikasında skoru eşitledi. Beşiktaş kalesine ilk ataklarını, ilk yarının sonlarına doğru geliştirebilen Fenerbahçe’ye beraberliği Şenol Güneş kendi elleriyle teslim etti.
Bugüne değin Beşiktaş ve Trabzonspor’un başında hiçbir krizi yönetemeyen Güneş, skor 3-1 iken oyuna Caner Erkin’i aldı. Bu değişiklik hem Beşiktaşlı hem de Fenerbahçeli futbolculara verilen bir mesajdı. Şenol Güneş maçı kaybetmemek için bir hamle yapmıştı.
Derbi gibi derbi (Haşim Şahin)
Müthiş bir derbi izledik açıkçası. Tam bir heyecan fırtınasına tanıklık ettik. Goller havada uçuştu, mücadele ve stres tavan yaptı. İlk yarıda evsahibi, ikinci yarıdaysa konuk ekip düdük öttürdü desek yeridir hani.
Fenerbahçe hayati maça bana göre biraz "Cüretkar" bir 11 sahaya sürdü dün akşam. Bunun da faturasını daha ilk 20 dakikada 2 farklı geriye düşmekle ödedi zaten. Tek pozisyon yaratmadan hem de.
Bana kalırsa Ersun Yanal ya rüya görmüş yada düş kurmuş. Dolayısıyla gözlerinde gözbağıyla gerçeğe sırtını dönmüş resmen.
Tabii böylesi bir psikoloji sizi kumanda ediyorsa çok doğaldır ki, hem gücünüzü hem de rakibinizin neler yapabileciğini enikonu analiz etmeniz mümkün olmuyor doğal olarak.
Tolgay, Zach, Moses ve Soldado...Sayın Yanal, siz de kaç kez henüz takım olamadığınızı dillendirdiniz, öyle değil mi? Bu da resmen zaaf demekken, yukardaki dörtlüyü hem de deplasmanda aynı sahaya sürmek biraz lüks değil mi? Nitekim tercihin ve analiz yetersizliğinin böylesinden ötürü doğru dürüst pozisyon yaratmadan ilk 45 dakikayı 3_0 lık skor dezavantajıyla tamamlamak zorunda kaldı Fenerbahçe.
Açıkçası, Sayın Yanal ilk yarı adına sahaya sürdüğü 11'le ya rakibin yada kendi takımının neler yapacağını veya yapamayacağını analiz edememiş ki, buda taktik zaafiyet demekti tek kelimeyle.
Şu gerçeğin de altını çizelim. Aksi halde haksızlık yapmış oluruz. Sayın Yanal ilk yarıdaki yanlışlarından dönmekle takımının ilk yarıdaki performansından ötürü mahçup olduğunu kanıtladı resmen. Dolayısıyla, ikinci yarıya Valbuena ve Ayev'le iki değişiklik yaparak takımını sahaya sürdü.
Tercihin böylesi de Fenerbaçe'yi ayağa kaldırdı ve müthiş bir geri dönüşün yolunu açtı. Şu bir gerçek, yıllarca unutulmayacak bir maçın altına imza koydu Ersun Yanal ilk yarıdaki yanlış ve ikinci yarıdaki tercihleriyle. Elbette tam tersi şeyleri de Sayın Şenol Güneş için söylemek zorundayız açıkçası.