MENÜ

Beşiktaş'a adanmış bir ömür

Haftanın filmlerini Abbas Bozkurt yazdı... Beşiktaş ruhunun cisimleştiği isimlerden “malzemeci Süreyya”nın hayatı bir belgesele konu oldu. Değerlerin şimşek hızıyla değiştiği bir dünyada, taraftarlığın, tutkunun, vefanın özünü hatırlatıyor Süreyya.

Beşiktaş'a adanmış bir ömür

Bu hafta başınızı nereye çevirseniz bir “Kayhan” afişiyle, Şahan Gökbakar’ın yeni komedisinin sinemalara geldiğini çığıran ilanlarla karşılaşacaksınız. Gökbakar’ın bu yeni nesil, “modifiye” Recep İvedik’i muhtemelen yine milyon tane insana bilet aldıracak, iyi ya da kötü adından her yerde bahsettirecek. Bu sulu, kaba komediye gönül indirmek istemeyenler için, sessiz sedasız salonlara konuk olacak güzel bir alternatif var: “Güzel Adam Süreyya”. Neredeyse 40 yıla yakın süredir Beşiktaş’a emek veren, uğruna tezahüratlar düzülen Süreyya Soner’in öyküsü, Beşiktaş’ın farklı döneminden futbolcular ve spor dünyasının ünlü isimlerinin sözcükleriyle dile geliyor. Yılmaz Erdoğan’ın seslendirdiği belgesel, endüstriyel futbol döneminde bile, duygu ve sporun kol kola gidebildiğini gösteren mütevazı, eşine az rastlanır bir gönül adamını anlatıyor. “Güzel Adam Süreyya”yı sevmek için Beşiktaşlı olmaya gerek yok. Spor tutkusunu ve renklere gönül vermenin anlamını sahiden anlamak için gidilmesi, desteklenmesi gereken bir belgesel.

Özgürlüğün Elli Tonu

Tüm dünyada en çok satanlar listelerine giren roman serisi “Grinin Elli Tonu”nun beyazperdede aynı oranda ses getiremediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Sadomazoşist eğilimlere sahip milyarder bir işadamının edebiyat düşkünü sıradan bir genç kadına aşık oluşunu anlatan seri, kitaptaki erotizmi perdeye yansıtamamakla sıkça eleştirildi. Serinin son halkası “Özgürlüğün Elli Tonu” lüks mekânlar, jilet gibi arabalar, kusursuz dünyalar ekseninde geçen, ne romantizmin ne de erotik gerilimin hakkını verebilen bir yapım.

Haberin Devamı
YORUM YAZ