MENÜ

Arda Galatasaray Kaptanı olamaz

O, yazılmaz denileni yazan adam... O, son yıllarda Türk gazeteciliğine gelmiş en korkusuz adam... O, kimilerinin söylemekten bile korktuğu çok şeyi, satır satır köşesine koyan adam... Türk basın dünyasının cesur kalemi Yılmaz Özdil'den bahsediyoruz. Hürriyet gazetesinin 3. sayfa yazarı, Fanatik gazetesinde görev birliği yaptığımız Yılmaz ağabeyi kastediyoruz.

Arda Galatasaray Kaptanı olamaz

Bundan sonra bu köşede hep birlikte olacağız ve her olayın üzerine gidecek, onun müthiş analizlerini sizlere aktaracağız. İşte ilk buluşmamız. Haber müdürlerimiz Zafer Büyükavcı ve Mehmet Demircan sordu, Yılmaz Özdil yanıtladı. Çok söze gerek yok, buyrun söyleşiye...

Arda Galatasaray Kaptanı olamaz
Metin Oktay’ın formasını vereceksin, 10 numarayı giydireceksin, koluna pazuband takacaksın. Hepsi, “Fenerbahçe’ye gider mi” korkusu yüzünden... Gencecik çocuğa bu kadar yük yüklersen, elbette travma geçirir. Yönetim onu kaptan yapmamalıydı!

Son derbiyi konuşalım. Kadıköy’deki maç hakkında ne söylemek istersiniz?
Maça gidemedim maalesef, televizyondan izledim. Herhalde orada bir ‘papaz büyüsü’ var! Çünkü Avustralya’dan da Kongo’dan da futbolcu getirsen, dizleri titreyerek sahaya çıkıyor orada. Bence Galatasaraylı futbolculara, Kadıköy maçları öncesinde teknik direktör değil, psikolog lazım. Ancak yöneticiler, bu kadar profesyonel değil.

Fenerbahçe de yıllardır kupayı alamıyor!
Aynı şey onlar için de geçerli. Çünkü milyon dolarlar harcayıp ligin tozunu atması beklenen kadrolar oluştururken, aynı rezaleti yaşıyorlar. Aynı sendrom, kupada da Fenerbahçeliler’de oluşuyor. Bu, komik bir şey. Fenerbahçe’nin kupada, Galatasaray’ın Kadıköy öncesinde psikolog desteğine ihtiyacı var. Çünkü top oynayıp kaybetseler tamam, ama pas veremiyorlar, ayaklarındaki topu taca atıyorlar. Sonuçta derbiyi özele alalım. Fenerbahçe’nin sahaya kiminle çıkacağı belli. Alex varsa nasıl oynayacağı belli. Kalecisinin zaafiyetleri belli. Orada taktiksel olarak yapabileceğin hamleler kısıtlı. Elindeki kadronda da eksiğin yok, sorun tamamen psikolojik.

Peki derbi oynanmalı mıydı?
Maçın başlaması ve devamı konusunda Erman Toroğlu’na katılıyorum, altına imzamı atarım. Galatasaray ve Fenerbahçeliler’den korktukları için oynattılar. Dünyanın hiç bir gelişmiş ülkesinde o maç başlamazdı. Her şey bir yana, hakem polis! Peki hakem olarak böyle yaptı, polis olarak aynı inisiyatifi gösterebilir mi? Bu bir miting de olabilirdi mesela. O zaman hastaneye de gaz bombası atmayacaksın demek ki! Polis olarak kanunlara, yönetmeliklere, genelgelere uyuyorsan; hakem olarak da uyacaksın. Korkuyorsan, yanlış yaparsın.

Arda’nın derbide yaptıkları neydi?
Metin Oktay’ın formasını vereceksin, 10 numarayı giydireceksin, pazubandı koluna takacaksın. Hepsi; Arda’nın Fenerbahçe’ye gideceği korkusu yüzünden. Futbolcun gidecekse göndereceksin, gitmiyorsa da oynatacaksın. Bunun için ekstra yükler yüklersen Arda’nın üzerine, (Bu Hagi, Metin Oktay olsa bile) işte böyle psikolojik travma geçirir. Peki; Arda, bir Metin Oktay olabilir mi? Olamaz, hiç kimse Metin Oktay olamaz.

Arda’nın üzerine gidiyorlar. Arda da bilinçaltında, “Ben Fener’e gitmeyeyim diye bunları yapıyorlar” diye düşünüyorsa, elbette travma geçirir. Neticede gencecik çocuklar bunlar. Karakterleri ne kadar düzgün olursa olsun, sonuçta duygusal iniş çıkışlar yaşarlar. Buna göre bu operasyon, tamamen Galatasaray Yönetimi’nin yanlışıdır. Arda, Galatasaray kaptanı olmamalıydı.

O halde Aziz Yıldırım sezona 1-0 galip başladı diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Neticede kulüplere ticari birer şirket gibi bakmak lazım. Patron ya da yönetici, kendi müessesini yukarı çıkarmaya çalışırken, rakibi de indirmeye çalışır. Aziz Yıldırım çok doğru bir hamle yaptı. Aslında burada kötü niyet de yok: Adam ‘Para var, isterseniz vereyim, isterseniz vermeyeyim’ dedi. O halde siz de Arda’nın üzerine duygusal yükler yükleyeceğinize, cebine para koyacaksınız. Sonuçta futbolcular da ‘kızılay mensubu’ değil kardeşim!

Ligin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben Göztepeliyim ve bu benim için büyük avantaj. Çünkü daha objektifim. Bu sene ligde, seyrederken heyecanlandığım bir takım yok. Galatasaray’ın sezon başındaki bir-iki maçı haricinde, futboldan zevk aldığım maç yok. Mesela son derbide bile futbol kötüydü. Eskiden kördük, sadece kendi ligimizi izleyip kendimizi kandırıyorduk. Ancak şimdi İngiltere, İspanya, Almanya liglerini de takip ediyoruz. Bu sene ligi forse eden birkaç takım var; mesela Bursaspor... Fakat onlarda da geçen seneki Sivas’ın havası yok. Belki puan olarak daha iyiler, ama aynı havada aynı keyfi vermiyorlar.

Türkiye’de hangi futbolcu size keyif veriyor?
Canı isterse Alex’i çok beğeniyorum. Galatasaray’da da Kewell. Ne yapacaklarını bilmiyorum çünkü. Mesela Türkiye’nin şu an en pahalı futbolcusu Arda, ama ben seyrederken Arda’nın ne yapacağını biliyorum.

Bu federasyonun sadece memuru!

Biraz da Sayın Mahmut Özgener’den bahsedelim...
O, bir başbakan ya da emniyet müdürü değil. Makamında oturarak sorunları çözme zorunluluğu yok. Cep telefonu varsa, tabii ki tatilini yapacak. Bence Futbol Federasyonu Başkanı olma zamanı yanlıştı. İktidar tarafından getirilmiş bir başkan vardı, herkes iktidardan korktuğu için onun önünde takla atıyordu, adamcağız rahmetli oldu, yerine ‘tak’ diye oturdun. İstersen dünyanın en iyi Federasyon Başkanı ol, hikayesin. Sen federasyonun memurusun. Bunları toplumsal algılama olarak söylüyorum. Krizlere bakın; Ankaraspor, Diyarbakır, Milli takım... Erbakan, bu iktidar için ‘at yarışı spikeri’ diyor. Bizim Futbol Federasyonu da at yarışı spikeri gibi. Doğru hamlelerde bulunmuyorlar. Futbola emek vermesine rağmen, yanlış zamanda başkan oldu Özgener ve bence özgür iradesiyle karar veremiyor.

Aziz Yıldırım mı, Adnan Polat mı?

Aziz Yıldırım’ın medyayla ilgili tavrı nasıl sizce?
Aziz Yıldırım medyayla problemli bir insan, bu doğru. Ama bizim medya da problemli. Ben Uğur Dündar’ın programında; Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Sadri Şener’i bir arada gördüm. Üçünün içinden birini seçme derseniz, Adnan Polat’ı seçmem. Çünkü, Yıldırım ve Şener’in sohbeti ve gazeteciye yaklaşımları, Adnan Polat’tan çok daha iyiydi. Kendimi de bunun dışına koymuyorum, yalan yazıyoruz! Ya kıytırık yöneticilerin ya da kıytırık menacerlerin aleti oluyoruz. Kimi zaman bilerek, kimi zaman bilmeyerek. Onlar önemli kulüplerin yöneticileri ve bu nedenle karşılarında önemli gazeteciler, saygın insanlar görmek istiyorlar karşılarında. Palavrayı kim sever kardeşim!

Hazırlayanlar: Zafer Büyükavcı - Mehmet Demircan

HER FENERBAHÇELİ GALATASARAYLI’YA, HER GALATASARAY’LI DA FENERBAHÇELİ’YE KÜFÜR EDER!

Ercan Saatçi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle, çıkıp özür dilemesi doğru bir davranış. Her gazeteyi yapan insanlar, her gazetenin genel yayın yönetmenleri, her yazarın mutlaka gönül verdiği bir takım var. İnsanlar, onları; yazdıkları yazılar veya yaptıkları gazetelerle değerlendirir. İşin özünde Ercan Saatçi’nin Fenerbahçeli olması kimseyi ilgilendirmez. Fakat bu saatten sonra; Ercan Saatçi’nin yapacağı her sayfa akıllarda ‘acaba’ sorusunu oluşturacak ve ‘acaba altında bir şey mi var mı’ cevabı aranacak.

Olayın bir de şu yönü var... Ercan Saatçi, Galatasaray’a küfretti diye kızanlar; Sami Yen’de koro halinde “Ercan a... g.... s....” diye tezahürat yaptılar. Bu bir çelişki değil mi?
Çok yanlış. Fakat şu da bir gerçek; biz ne kadar Fair-Play durursak duralım, ne kadar yuvarlak laflar söylersek söyleyelim, her Galatasaraylı Fenerbahçeli’ye, her Fenerbahçeli de Galatasaraylı’ya küfreder. Küfür maalesef bizim kötü bir alışkanlığımız. İşte bu nedenle Ercan’ı ‘günah keçisi’ haline getirmek çok doğru değil. Görüyoruz; yöneticiler, başkanlar, gazeteciler, iş adamları, politikacılar bile tribüne çıktığında başka bir adam oluyor. Olayın Galatasaraylılar tarafından organize edilmesi de gereksiz bir abartı. Sonuçta böyle bir şey mutlaka onların da başına gelecektir ya da gelmiştir. Herkesin başına gelebilir. Aksini söyleyen yalan söyler. Bunu Hürriyet gazetesi yazarı, Fanatik gazetesi yazarı ya da bu kurumun bir personeli olarak söylemiyorum; Ercan’a yapılanı doğru bulmuyorum.

BEN OLSAM, BU DİYARBAKIRSPOR’U HEMEN LİGDEN DÜŞÜRÜRÜM...

Diyarbakırspor ile ilgili yaşanan olaylara nasıl bakıyorsunuz?
Siyasetçiler futbolu oya dönüştürebileceğini düşünüyor. Yani bir takıma, taraftara şirin gözükerek bundan menfaat sağlayabileceğini düşünüyor. Başbakan bile mitinglere, takımların atkılarıyla çıkıyor. Ama son seçimde gördük ki; Başbakan Antalyaspor atkısı taktı, Antalya gitti CHP’ye oy verdi. Eski spor bakanının oğlu, Kastamonuspor’da asbaşkandı, ama Kastamonu MHP’ye geçti, bakan koltuğunu kaybetti. Eskişehir’e futbol üzerinden devasa yatırımlar yaptılar, ama Eskişehirliler DSP’de ısrar etti. Başbakan Fenerbahçeli diye herhangi bir Fenerbahçeli onun partisine oy verir mi?

Paris Belediye takımı var mı?
İşin ikinci boyutu da; her şeyi ele geçirme hırsı... Bürokrasi kanadı da medya kanadı da iş dünyası da benden olsun derken, federasyon da, spor kulüpleri de benden olsun diye çabalıyorlar. Kulüpleri ya da başkanları birebir etkileyemeyecekleri için yönetimlerini ele geçirmeye çalışıyorlar. İngiltere’de Londra Belediyespor diye bir takım var mı? Veya Paris Belediye diye bir rezalet olur mu? Orada, “Benim vergimi sen hangi hakla kulübe veriyorsun” diye hesap sorarlar.

Devletin mi, örgütün mü?
Futbol sosyal bir ihtiyaç. Mesela hem Süper Lig hem de Bank Asya’da bir takımı olmayan Doğu Anadolu’da bir yatırım yapsalar, anlayış gösterilebilir. Fakat en büyük kulüpler İstanbul’dayken, İstanbul Belediyesi için ne hakla para harcanır? Aynı şey Ankara için de geçerli. Sen böyle burnunu sokarsan, örgüt de burnunu sokar. Diyarbakırspor’u kendinden göstermeye çalışır. ‘Devletin takımı mı’, ‘örgütün takımı mı’ ikilemine sokar. Tribünler zaten fırsat kolluyor. Sportif sloganlar siyasi sloganlara dönüşür. Yani Diyarbakırspor rezaletinin altında yatan sadece PKK ya da tribün terörü değil. Temelde bu rezalet, sporu siyasete alet etmeye çalışan siyasetçinin eseridir. Hassas bir dönemden geçiyoruz ve bana sorsalar Diyarbakırspor’u ligden atarım.

Bursa, Ermenistan yatırımı!
Sen herhangi bir etnik kökene ait olduğun için küfürü hak etmediğin gibi avantajı da hak edemezsin. Hiç kimseye etnik kökeni nedeniyle küfür edilemez. Fakat ben, Diyarbakırspor’un yaptığını da iyi niyetli bulmuyorum. Özellikle Bursa’da yaşananları, kısa süre sonra Türkiye-Ermenistan maçına ev sahipliği yapacak bu şehrin provoke edilmesi olarak düşünüyorum. Bursa’da yaşanan olaylarda, en masum insanlar kimdi dersen, Bursaspor taraftarları derim. Olaylar, Ermenistan maçı düşünülerek yapılan bir hesaptı. Ve milli maçta gördük ki, iş Azerbaycan bayraklarının yasaklanmasına kadar gitti.

Hazırlayanlar: Zafer Büyükavcı - Mehmet Demircan

Bizim çakma İtalyanlar’a ihtiyacımız yok...
‘Karizması yok’ diyen kazmadır! Ayakkabıya bakan geri zekalıdır.



Milli takıma yerli hoca mı yabancı mı?
Biz, Mustafa Denizli ve Fatih Terim dışında bileği sağlam teknik direktör yetiştiremedik. Bu, onların suçu değil. Belki bugün milli takımı çalıştırabilecek 30 tane hoca var. Ama şöyle de bir gerçek var, bunu Terim’in tercihlerinde bile gördük. Milli Takım Teknik Direktörü eğer Türkse, kadro tercihi yaparken Üç Büyükler dengesini gözetiyor. Kazım Fenerbahçe’de oynadığı için Milli Takım’da, Antalya’da oynasa alırlar mı? Aynı şeyi Mehmet Topuz’da kabak gibi gördük. Hayatının futbolunu oynarken alınmadı, sahada balerin gibi gezerken Milli Takım’da. Milli Takım’a; bu tercihlerden kendini koruyacak, kulüplerden etkilenmeyecek, Üç Büyükler’de ikbal aramayan bir teknik direktör lazım. Geçiş dönemi nedeniyle bu da ancak yabancı olabilir.

Avrupa’da neden böyle değil?
Komplekssiz bir teknik direktöre ihtiyaç var. Son örnek Şenol Güneş’ti. Dönemin Galatasaray’ını aldı, Hagi’nin yerine Yıldıray’ı, Popescu’nun yerine Tugay’ı, Taffarel’in yerine Rüştü’yü koydu ve Dünya Kupası’nda maksimum derecede yararlandı. Güneş komplekssiz, bu ülkenin insanı ve futboluna katkı sağlamak isteyen bir futbol adamı olduğu için gereğini yaptı. Yoksa o da ‘aman Trabzon’dan da bir adam alayım’ diyebilirdi.

‘Karizması yok’ dediler!
Güneş’e karizması yok diyen kazmadır. Bir hocayı giydiği ayakkabıyla değerlendiren adam gerizekalıdır. Bizim çakma İtalyanlar’a ihtiyacımız yok abi! Meseleye milliyetçi çizgide yaklaşıyoruz. Oysa telefonunu Arap’a, İngiliz’e, limanlarını İsrail’e vermiş bir milletin, futbolda milliyetçilik yapması saçma.

3

Haberin Devamı
YORUM YAZ