MENÜ

Köyün delisi

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Pahalı takım elbiseler, pahalı saatler, lüks otellerde krallar gibi yaşamak varken... İçindeki köye döneceğini söylüyor Mustafa Reşit Akçay... İnsan, bu kadar boş adamın var olduğu spor dünyasında, onun gibi ezber bozan isimleri görünce bırakmak istemiyor. Gidersen eğer, kaçtın kabul ederim!

“Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var. Daha geniş otoyollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz. Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz. Çok az okuyor çok fazla televizyon izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık. Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz. Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşturmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir.

Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlâki değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız. Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.” (George Carlin, Amerikalı bir komedyendi. 11 Eylül saldırısı ve eşinin ölümü üzerine bu satırları yazmıştı. Ben de daha önce size aktarmıştım. Fakat bir kez daha yazmak şart oldu.)

Hayatın her alanında olduğu gibi, sporda da iyi ve içi dolu insanları arıyor gözlerimiz. Bulduğumuz zaman da bırakmak istemiyoruz. Çünkü İtalyan takım giyip, kameralar önünde şov yapan... Yaptığı iş bir adım iken, kilometrelerce yol kat etmiş gibi davranan... Kendini, kapasitesinin çok daha üstünde gören ve bunun farkına bile varmayan... O kadar boş adam var ki buralarda...
“Endüstriyel futboldan ayrılacağım. Duygusal biri olmam nedeniyle çalıştığım bu sektör, bende oldukça fazla tahribatlar yaptı. Ancak bu mesleği çok sevmem nedeniyle üretken yanımı altyapı faaliyetleri ile sürdürme kararı aldım. ”

Bu sözler, dün UEFA’nın resmi sitesinde yer aldı. Sahibi; Mustafa Reşit Akçay... Geçmişte de şunlar dökülmüştü dudaklarından...

“Afaki konuşmamak, popülist olmamak lazım. Türk Futbolu’nun içine bunlar etti zaten.”
“Hümanist yanı olup insanlara karşı olan sevgisi üst düzey olan inançlı bir anarşistim.”
“Rüzgârlar eserken aptallar duvar örermiş. Akıllılar yeldeğirmeni yaparmış. Şu an yeldeğirmeni yapma zamanı.”

UEFA, “Aranızda bu teknik direktörün ismini söyleyebilecek biri var mı? Avrupa’da 19 maçtır kaybetmiyor..” diye sundu senin röportajını... Ezber bozan bir adamsın sen... Bu nedenle bırakıp gidemezsin. Gitmemelisin...

YORUM YAZ