MENÜ

Ana dilim Türkçe!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

İki gün evvelki yazımda, Rıza’ya, Rizesporlu oyuncularla fazla ilgilenmemesi konusunda sitemde bulunmuştum. Bu görüşüm hala geçerli. Değişen tek şey, Koray’ın ‘tefe - tüfe’ sorunlarının halledilmesinden sonra salı günü akşamı saat 19.00 itibariyle lisansının Beşiktaş’a teslimi. Rıza’yı kutlamak lazım... UEFA ve Türkiye Kupası’ndan kopan, ligdeki ümidi kaybolan Beşiktaş’a geldiği günden bu yana, bir çok teknik adam gibi enkaz edebiyatı yapmadı. Biz de zaten aylardır, oyuncuların kalitelerinden şüphe etmediğimizi, ancak Del Bosque’nin bu sistemi mevcut oyunculara uygulatma isteğinin Beşiktaş’ı bugünlere getirdiğini söyledik. Rıza faktörü, işte burada ortaya çıktı. Sisteme göre oyuncular değil, oyunculara göre sistem belirleyip büyük cesaret örneği göstererek takımı sahaya sürdü. Olması gereken buydu. Ancak Rıza’nın bu sistemde 2 önemli problemi var. Birincisi; 3’lü defansın önünde Tayfur’un partneri, yani ‘100. yıldaki Giunti’ kim olacak? Koray bu işi çok rahat görecektir. Eğer Rıza bu alandaki sıkıntıyı çözemezse 3’lü ya 13’lü defans farketmez, yine başı ağrır. Ancak görülen o ki, Koray bu açığı kapatacak. 3’lü defans demişken, Ronaldo’ya ayrı bir paragraf açmak istiyorum. O, Beşiktaş’ın duruşuna ne kadar eşdeğer bir oyuncu. Konyaspor atkısıyla resimler çektirdi. Döndü, PAF Takımı’nda idmana çıktı, Fulya’da tek başına çalıştı. Ama ağzından Beşiktaş ile ilgili en ufak kırıcı bir söz çıkmadı. Allah da ona yardım etti ve mükemmel bir top oynadı. Ancak, bu başarının arkasında gizli bir kahraman var. O da, aynı Rıza gibi Şeref Stadı’nın fareleriyle büyüyüp, Akaretler’in hemen yanında oturan, futbolu bıraktıktan sonra da Fulya’dan çıkmayan, Beşiktaş’a PAF’ta bir Türkiye Şampiyonluğu, Süper Gençler’de de iki Türkiye Şampiyonluğu kazandıran Ömer Gülen’di. Malatya maçını tribünden beraber izledik. Ronaldo’nun her topa girişinde ayağa fırlayıp, “Hadi koçum, hadi aslanım” diyordu. Bu durum, beni ve yanımdaki, sağımdaki solumdaki, önümdeki arkamdaki herkesi rahatsız etti. Rıza’nın başarısı için (tabii ki bu aynı zamanda Beşiktaş’ın başarısı olacak) eski takım arkadaşlarının hepsi, görevde olsun olmasın seferberlik ilan etmiş durumda. Çünkü Rıza’nın ve dolayısıyla Beşiktaş’ın başarısı arkasındaki gruba da gelecekte çok kapı açacaktır. Onun içindir ki, ‘Rıza şans olabilir’ değil, şu dönemde Beşiktaş için şans. Ve kimsenin ağzından da ‘acaba’ kelimesinin çıkmaması gerekir. Aynı Ömer’in tribünden bağırdığı gibi, herkes tek vücut olmalı. İdmanlara bakıyoruz. Rıza hocayı bir kenara bırakın. Gökhan Keskin, Bülent Albayrak ve Cengiz hoca sahanın dört bir yanına dağılmış durumda. Ve bir de sağlık ekibinden Tuncay ile Cem... Herhangi bir sıkıntısı olan kafasını kaldırdığında ‘Türkçe’ derdini anlatacak biri başının dibinde. Yani Ümraniye’de artık herkes derdini çok rahat anlatabiliyor. Aracı kimse kullanmıyor. Çekinmeden konuşabiliyorlar. Beşiktaş’taki asıl problem de buydu. Konuşamamak, derdini anlatamamak... Son sözüm de Okan Buruk’a... Dikkat ediyor mu, 1 maçta en az 40-50 sefer hep yerde. Her topta ayaklara dalıyor. Futbolcunun makbulu yerde yatan değil, ayakta kalandır. Dikkat etmezse bu geniş kadroda işi çok zor olur. Kulübede bile oturamaz.

YORUM YAZ