MENÜ

Kağıttaki sahaya yansırsa...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Fenerbahçe için ilk 11 haftalık bölüm, içinde büyük dersler barındıyor. İlk 7 hafta yediği 8 gol de, son 4 haftada kalesinde gördüğü 1 gol de çok şey anlatıyordu. Vitor Pereira’nın Akhisar maçından sonra Topal-Souza’lı merkeze dönüşü ‘atamıyorum bari tutayım’ın tedirginliğiydi. Tedirginlik diyorum çünkü Fenerbahçe forvetleri bu düzende Mersin’e gelene kadar Galatasaray maçının 60 dakikası hariç çok geniş alanlarda oynamak zorundaydı ve hep yalnızdı.

Alper ile akıcı oyun

Pereira’nın Mersin’de kadrosu aynı, sistemi aynı ama taktiği farklıydı. Bu farkı yaratan bir kaç unsur vardı. Birincisi; hafta içinde futbolcuların para krizi yüzünden idman boykotunun Mersin’e üç as oyuncusunu kaybettirmesi.
İkincisi; Alper’in daha ilk 45’te 4 top çalıp, 6 ikili mücadele kazanması ve 2 gollük pas verip, 3/2 şut isabetiyle oynaması.

Üçüncüsü ve en önemlisi; Topal ile Souza’nın baskısız oyunda öne çıkmaları. Öyle ki, 10’uncu dakika dolduğunda Fenerbahçe bir gol, bir de net pozisyonu bu iki oyuncusuyla buldu.

Topal takımı öne itti

Fenerbahçe Mersin’e gelene kadar Topal ve Souza’nın statik oyunu yüzünden orta sahada çok vakit kaybediyordu. Oyun merkezi rakip kaleye hayli uzakta kalıyordu. Mersin’e karşı Topal’ın ileri çıkışları Fenerbahçe’nin oyununa müthiş bir akıcılık kattı. Mehmet, takımın aktarma istasyonu. Her topa değiyor, tüm toplar ondan çıkıyor. İki asistini bir yana koyuyorum, oyun merkezini 10 metre öne kurarak forvet ile orta saha arasındaki mesafeleri daraltması sanırım maçın anahtarıydı. Persie ilk kez bu kadar oyunun içinde kaldı, topla buluştu ve tehditkar oynadı.

Bu sezon ilk kez bir maçta takımının 3 gol attığını gören Pereira’nın Aragones’e dönüşmemesi için bu oyunu sürdürülebilir hale getirmesi şart.

YORUM YAZ