MENÜ

Mesele Olcan değil

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bunun yönetimle, teknik heyetle de alakası yok üstelik. Mesele şu: Trabzon kenti İstanbul’a göre dezavantajlı. Kentin en zenginleri de cazibe merkezi İstanbul’da yaşıyor, iş yapıyor, sosyalleşiyor. Kağıt üzerinde ve haritada Ankara görünebilir ama Türkiye’nin sosyal ve finansal merkezi İstanbul’dur. Bunu hamasetle, bunu başka akıl oyunlarıyla da değiştiremezsiniz. Trabzon kenti ve kulübü önce dezavantajlarını kabullenmeli. Finansal olarak kentin ekonomik gelir seviyesi ve kalabalıklığından ötürü sponsoru azdır, bilet geliri yavandır. Bunlar İstanbullular’ın kasasını doldururken, Trabzon’da ancak yaraya pansuman olur. Gelelim oyuncu ayağına... Trabzon son yıllarda çok yıldız ve olmaya aday oyuncu buldu. Birçoğundan da üst düzey verim aldı. Tolga sakatlanınca Onur, Umut gidince Burak, orta alan dağılınca Selçuk, savunma çökünce Egemen, şimdi de kanatlar kırılınca Yusuf ve Olcan... Buraya kadarki adımlar hep doğruydu, gidenlerin yeri doldu ve hiçbir yıldız aranmadı. Ancak şimdi 3. kuşakta Selçuk ve Buraklar dönemi ile beraber yerine koyamama, seviye düşürme başladı. Tersi olsa, Selçuklar, Buraklar burada emekli olur algısı ve öngörüsü yerine, yarın gidebilirler diye düşünülse, buna uygun yapılanma olsa Trabzonspor asla bu psikolojik çöküntüyü yaşamaz. Mesele Olcan’ın gitmesi değil, yerine koymakta. Ve kentin dezavantajlarını kabullenerek, oyuncuları hor görmeyerek, Trabzon’un çok iyi bir vitrin olabileceği avantajını, kentin futbol aşkını gözeterek yürümek eminim çok daha fazla artı sağlayacaktır.

TFF’nin fırsatçılığı

Üzerinden biraz vakit geçti ama bu işin geç kalması, erken yazması olmaz. Soma acımızın başkenti oldu, ne desek boş. Herkes seferber oldu, imkanlar ölçeğinde yardım aktı. Ancak şu bir gerçek ki, o madende yaşamını
yitirenlerin tek derdi para olsa o rakamlara hayatlarını karartmazlardı. Dertleri alın teriyle, az ama öz paraydı. Onları eş seçenlerin de öyle. Umarız yardımlar yerini bulur ve bir sonraki kuşak biraz daha rahat yaşar. Futbol
ailesi de bu yardımlaşma işinde tek renk olabildi, güzel bir sınav verdi. Peki ailenin reisi TFF ne yaptı? Toplantıda açıklanan yardım parası dışında, duygusu, geleceği olan sıfır refleks. Sıfır organizasyon kabiliyeti. Birçok oyuncu ve teknik adam vardı eminim, davalı olduğu kulüplerden federasyon aracılığı ile alacağı paradan bağış yapacak... Birçok kulüp vardı, ‘Gelin bir kısa turnuva yapalım gelirini bağışlayalım’ deseniz koşacak... Ama nerede... Tam tersine fırsatçılık yaptılar. Soma gündemini kullandı TFF, günlerce konuşulacak birçok konuyu art arda sıraladı o toplantıda. Kimsenin soru sormayacağını, durumu sorgulamayacağını bile bile. Spor medyasının bile bunu tartışacak gücü olmadığını bile bile... Yabancı ve taraftar yasağı polemiklerine çok açık Süper Kupa’nın kararı konusunda, zam için büyük ekşın bekleyen hükümetler gibi davrandı TFF. Ne diyelim... Bunları da unutmayacağız.

Manyak ve işbirlikçiler

E-Bilet ve beraberindeki kart meselesini bir zahmet edip medyaya, yani taraftarların doğru haber alacağı mecraya olayın sonunda bile lütfen bir açıklama yapan yetkililer ortaya o az önce bahsettiğim toplantı paralelinde bir şey
attı: Gelecek sezon ceza işi değişebilir, küfür eden tribünlere ceza gelebilir! Güzel. Zaten Amerika’yı keşfetmek yerine en akıllıcası başından beri söylüyoruz, içinden çıkamadığımız uygulamaları Almanya, İngiltere gibi bu konuyu çözmüş yerlerden uyarlamak. Ancak burada yine bir sıkıntı var! Zaten Fenerbahçe’nin cezasını ilk resmi maç olan Süper Kupa yerine lige havale edip olası keşmekeşin önüne geçmek o kaotik Soma günlerindeki bir hamleydi. Fakat önümüzdeki günlere dair sezon başlamadan belirsizlik başladı. Passolig ve e-bilet uygulamalarında ne olacak, taraftarlar bilmiyor... Tribün kapatma yasağı bize nasıl uyarlanacak kimse bilmiyor... Arena’da, Olimpiyat’ta, Kadıköy’de bir küfür oldu, ceza vereceksiniz, tespiti yaptınız, sonraki maça almadınız o taraftarı. Peki deplasmanda küfür olduğunda iç sahada hangi tribün kapanacak? Deplasmanda küfür ya da diğer eylemler
serbest mi olacak? Ve daha birçok soru. Her şey havada. Bu ülkenin futbolu takım elbiseliler olmadan da yönetilir ama işin asıl unsuru taraftar olmadan asla... Ve her şeyi bir grup manyak, çıkarcı ve takım elbiselilerle işbirlikçiye göre uyarlamak da milyonlarca normale en büyük saygısızlık.

YORUM YAZ