MENÜ

Almanya, beyanlar ve yalanlar...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

ALMANLAR: Her ne milletten olursa olsun yabancı hayranlığına sonuna kadar karşıyım. Her milletten, memleketten Mevlana da çıkabilir, Hitler de... “Vay Alman hayranı” ile başlayıp küfürle devam edecek maillerin önüne geçme amacıyla bu ön açıklama. Gelelim yazının Almanlar’la ilgisine. Ocak ayına damga vuran, son dönemin iki dost kulübünü birbirine kırdıran Tolgay Arslan transferi mevzu. Ve tabi ki Almanlar’ın duruşu. Türkiye’deki ‘açık artırma’ atmosferini bilmelerine, oyuncunun kendi ücretinin 3-4 günde 4-5 katına tırmanmasını izlemelerine rağmen sıfır fırsatçılık yaptı Almanlar. Hatta 500-600 bin Eurolar’dan başlayan pazarlıklarda fiyat bile kırıp 450 bin
Euro’ya düştüler. “Sezon sonu mukavelesi bitecekti” diyenleri de duyar gibiyim. Peki ben de size şunu söyleyeyim; eğer Tolgay bir Türk takımında olsaydı, bırakın yarımsezonu, 1 ay sözleşmesi bile kalsaydı o 500 bin Euro ‘ederine’ sizce kaç para ‘gider’ istenirdi. Serbest piyasa da diyebilirsiniz ama eğer bir genel ahlak oluşturacaksak ya da oluşturamıyorsak bunun adı fırsatçılıktır. Benim ya da benim gibi düşünenlerinki ütopyadan bile öte
biliyorum ama en azından belki 1’e bin isteyenlerin, “ne götürsek kâr” diyenlerin, üzerine alabilenlerin az biraz yüzü kızarır.

BEYANLAR:

Erkan Zengin ile başlayıp, Tolgay Arslan ile polemik-kaos-beyan-yalan sürecinde Trabzonspor kanadı adına gelişmeleri yakından izlemeye, beyanları da sayfalara, sosyal medyaya, sanal dünyaya taşımaya çalıştım. Burada özellikle ve doğal olarak Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun beyanları ortamı sarstı. Başkan Hacıosmanoğlu’nu 10 yılı aşkın süredir tanırım. Sadece yöneticilik yaptığı dönemlerde değil, kulübün dışında olduğu zamanlarda da görüşmüş bir insanım. Belki bizim piyasa için biraz fazla ağırdı ilk konuşmaları ama yavaş yavaş herkes onu tanımaya başladı. “Değişir, sustururlar, daha ileri gidemez” diye düşündüler ama ne değişti, ne sustu
ne de ileri gitmekten geri kaldı. Benim de eleştirdiğim, kesinlikle yanlış bulduğum beyanları da oldu ama hiç değişmedi. O nedenle ortada bir beyan kirliliği var ise ben şahsım adına İbrahim Hacıosmanoğlu için, kendisinin beyanını yüzde yüz doğru olarak kabul ederim.

YALANLAR:

Uzun sayılabilecek süredir spor basınındayım. Çok yalan-dolan duydum, gördüm. Her seferinde artık daha fazla şaşırmam diye tahmin ediyordum. Ancak her zaman bir fazlasını yapmayı başaranlar çıkıyor. Ve işin en ilginç yanı tüm bunları yapan insanların çok dar bir alanda yaşıyor olması, en uzun 1 ay içinde bir kez daha karşılaşma ihtimalinin yüzde 100’e yakınlığı... Yani karşılıklı o kadar laf söyleyen, arkasından iş çeviren, birbirlerinin ekonomilerini ve imajlarını zedeleyen kişiler birbirinin yüzüne bakma zorunluluğu olan insanlar. Yüzlerin kızarmaması, kaçacak yer aranmaması ya da o kadar hakaretten sonra birbirlerine bir şiddet uygulamamaları tek şeyle açıklanabilir: Menfaat dünyası!

YORUM YAZ