MENÜ

Hoşgeldin hocam!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Beşiktaş aşkı ile doğup büyüyen Denizli’nin kesinlikle en iyi tercihlerden biri olduğuna ve Siyah-Beyazlılar’ı şampiyonluğa taşıyacağına inanıyorum
Mesleğin ilk yıllarında tanıştık Mustafa Denizli ile. Derwall ve Sigi Held’in ‘Alman’ bakışlarının ardında içimizi ısıtan biriydi. O zamanlar henüz özel TV kanalları olmadığı için, sayımız bir elin parmaklarını geçmiyordu. Tesislerin içinde, soyunma odasında, hatta sahanın ortasında olurduk idmanlarda. Sadece biz değil, bütün ülkeye ‘rüya’ gibi gelen başarıları Denizli ile yaşadık. ‘Yüzde 51’ ve ‘Fevkalede’ sözlerini kazıdı akıllara...
Denizli her şeyden önce inanılmaz bir motivasyon uzmanıdır. Kuruyan ağacı canlandıracak kadar etkili hem de. Bilgisi, konuşması, yaşadığı şampiyonluklar, karizması, hümanist yönü her şeyin önündedir. Bunu yaparken de; olması gerektiği kadar sert de davranır, olması gerektiği kadar yumuşak da.
Beşiktaş aşkı ile doğup büyüyen hocanın, kesinlikle en iyi tercihlerden biri olduğu ve bir ilke imza atıp; Galatasaray ile Fenerbahçe’nin ardından, Beşiktaş’ı da şampiyon yapacağına inanıyorum.
Geç de olsa yuvana hoşgeldin sayın Hoca!

Başkan’ın adamları

Son günlerde ‘Başkan’ın adamları’, ‘Başkan’ın özel muhabiri’ gibi çeşitli yakıştırmalar yapılıyor isim verilmeden. Hatta bir internet sitesine ismimiz konuldu bile. Bu sitenin başındaki isim Tuğrul Yenidoğan. Kendisi her dönem farklı başkan adaylarının yanında yer aldı.
Son seçimde Demirören’in, Etiler’deki ofisinde haftalarca uykusuz kalarak çalıştı. Şimdi ne oldu da karşısına geçti!
Daha önce de karşı olduğu Serdar Bilgili’den, 100. Yıl belgeselinin yapımını almış, ‘U dönüşü’ yaparak en büyük destekçisi olmuştu.
Şimdilerde Haluk Ulusoy’un emrinde!
Kendi bileceği iş de, insan hiç aynaya bakmaz mı!
Konumuza dönelim. Beşiktaş’ta Süleyman Seba, Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören dönemlerinde görev yaptık. Ne hikmetse her gelen ‘Başkan’ın adamı’ diye lanse edilmeye çalışıldık. Bir kaç kişi tarafından; Seba’nın yeğeni, Orhan Bilgili ve Demirören’in adamı yapıldık.
Adını koyalım. Bu gazetede kimsenin adamı olunmaz, olunamaz.
Yayın Yönetmeni Necil Ülgen, Yazı İşleri Müdürleri Tolga Umay, Zafer Büyükavcı, Mehmet Demircan, Koordinatör Tamer Bağlan, Haber Müdürü Serdar Dinçbaylı, Danışman Hakan Can ve İstihbarat Şefi Hüseyin Sakarya. Bu isimler her Allah’ın günü gündemi takip ederler. Ve en küçük bir ayrım olsa, hesabını sorarlar. Yani istesek de, kimseye ayrıcalık yapamayız. Yaptırılmaz.
İyi gördüğümüzü iyi, kötüyü de kötü diye yazarız. Kaldı ki, Seba ve Bilgili’den sonra Demirören ile Kıvanç Oktay, patronaj katında beni şikayet eden iki isimdir. Yöneticileri saymıyorum bile.
Son örnek Kenan Öner. Kulübün en çok tekzip yayınladığı kişi de benim. Nasıl oluyor da, birilerinin adamı oluyoruz hâlâ, anlamış değiliz. Herhalde isteniyor ki, ne etliye dokunalım ne sütlüye. Ama yok öyle yağma!

‘O gazeteci benim’

Tigana, Sağlam’ın ayrılışından sonra bazı açıklamalar yapmış. ‘Mış’ diyorum, doğru olup olmadığından emin değilim. Çünkü Fransız, basına konuşmayan bir yapıda. İki muhabiri suçlamış kendince. Beni kast ettiğini tahmin ediyorum. Zira, eski menacerlik şirketindeki ortağı Bettoni aracılığı ile içeriden Burak ve Serdar Kurtuluş, dışarıdan ise başta kaleci Runje olmak üzere her transferde başroldeydi. O’na inanmış özel arkadaşı olabilir! Bir de Bettoni, Ümraniye tesislerine yerleşmişti Milliyet’in haberine göre; ki, doğruydu. Bunları yazınca kötü olduk. Oysa, diğer gazeteciler saha kenarına giremezken, beni sahanın içine çağırır, kampta otobüse alıp sohbet ederdi. Hem de bütün futbolcu ve medya mensuplarının önünde. Asıl konu ise başka. Halen mahkeme süreci devam ettiği için yorum ve açıklama yapmayı yüce yargıya saygımdan uygun bulmuyorum.

Yol göster Şansal abi!

Şansal Büyüka duayenlerimizden... “Hayatımda alkışlarla biten bir basın toplantısı görmedim” diye yazdı. Överek. Evet, doğru. Çünkü basın toplantılarına sadece gazeteci kimliği ile giriliyor(du)... Goygoyculuk için değil.
Sağlam’ın toplantısında alkışlayanlar kimler?
Türkiye, Zaman, Sabah, CHA, Samanyolu, Kanal 24 ve Kanal 7 çalışanları...
Bunları alt alta koyup toplayın.
Bir de ertesi gün Hakan Şükür’ün açıklamalarını ekleyin.
Çıkan sonucu çok rahat tahlil edebilirsiniz.
Sizin mantığınız ile gidersek; yarın birileri toplantıda ‘yuh’ çekerse ne olacak?
Belki de yanılıyorum, yol gösterip aydınlatırsanız sevinirim Şansal ağabey.

YORUM YAZ