MENÜ

Herkes kendine Müslüman

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Spor Toto Süper Lig’in 6. haftası geride kaldığında geçtiğimiz hafta Beşiktaş’ın Fenerbahçe’yi yenmesiyle zirve yarışı kızıştı. Beşiktaş, sadece şampiyonluk yolundaki en büyük rakiplerinden birini yenmekle kalmadı, liderlik koltuğuna da oturdu. Neyse, oynamaya değilse de yazmaya yerim dar, esas konuya geçeyim (Baştan belirteyim, yazılarımı takip edenler bilir ki, Beşiktaşlı’yım. Fenerbahçe’yle oynanan maçta ilk gol ofsayt ve hakem Fenerbahçe aleyhine daha çok hata yaptı).

Aziz Yıldırım ve Şekip Mosturoğlu basın toplantısı yaptı çarşamba günü, Beşiktaş’a kaybedilen maçla ilgisi olmadığını özellikle dile getirerek.

Başkan ve sevgili dava arkadaşı, TFF’yi suçladılar kendilerince. Oysa TFF seçimleri 3 ay önce yapıldı ve Yıldırım Demirören 219 delegenin 214’ünün oyunu alarak başkan seçildi. Ben de o zaman şöyle yazmıştım, “Sevgili kulüplerimiz hallerinden gayet memnun demektir. O sebeple de önümüzdeki sezon ‘TFF, hakemler aleyhimize çalışıyor’ demezler herhalde” diye.

Son maç üzerinden yapmadıklarını iddia ettikleri basın toplantısında dedi ki Aziz Yıldırım, “Halis Özkahya, geçmişte Ankara’da 4 dakika uzatılan maçı 5 dakika oynattı. 30. haftaydı. Fenerbahçe yense, 2 puan öne geçiyordu ve sezonu şampiyon bitirebilirdi. Ama o gün, Ankara’da berabere kaldık ve biz şampiyon olamadık”. Oysa ki uzatmalarda şöyle anons edilir, “maça en az ... dakika eklenmiştir”. Özkahya’nın fi tarihinde oynanan maçta 1 dakika fazla oynatmasını dert edinen Yıldırım, bu sezon oynadıkları Antalyaspor maçında 5 dakikalık uzatma 7 dakikaya çıktığında ve çoğu kişiye göre faul olmayan pozisyonda Nani galibiyet golünü attığında neden konuşmadı acaba?

Çakır hakem değilmiş!

Dedi ki Yıldırım, “Cüneyt Çakır hakem değil”. Oysa ben, arama motoruna “Aziz Yıldırım, Cüneyt Çakır” yazdığımda karşıma çıkan ilk haber, Aziz Yıldırım’dan Cüneyt Çakır itirafı: Futbolda şike soruşturması kapsamında sorgulanan Fenerbahçe Başkanı, Beşiktaş maçı için Mahmut Özgener’den Cüneyt Çakır’ı istediğini doğrularken, “Türkiye’nin en iyi hakemi olduğu için görevlendirilmesini talep ettim” demiş.

Sadece Aziz Yıldırım değil, bütün spor camiası böyle... Kendine Müslüman olmak, artık bir ideoloji bu topraklarda. Ortada futbol mutbol yok. Oyunun kendisini önemseyen, başka bir futbol özlemindeki bir avuç insan dışında herkes de tüm bu olan biteni alkışlıyor, “hep bana, hep bana” diyor. Kulüpler haksızlık lehlerine olunca görmüyor, duymuyor, konuşmuyor. “Ben kazanırsam adalet var, kaybedersem yok” ideolojisi geçer akçe bu memlekette...
Peki, biz ne yapalım? Önümüzdeki maçlara bakmaya devam edelim mi? Hem de sonucu bile bile...

Çocuklara kıymayın efendiler!

Kaybedilen maçlardan sonra milyon Euro verilen futbolcular ve teknik heyeti eleştirmek zor. Çünkü onları bizim takım elbiseliler getiriyor. En kolayı hakemlere yüklenmek. Oysa unutulan bir nokta var ki, o hakemlerin bir çevresi ve çocukları var. O hakem çocukları, yöneticilerin suçlamaları sonrası okullarına gidiyor. Ve okulda Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Trabzonlu arkadaşlarının, “baban hakkımızı yedi” sözlerine maruz kalıyor. Çıkarlarınız için çocuklara bunu yaşatmayın efendiler!

Oyunun fıtratında var

Zamanında derbilerden sonra biz çok ağladık “hakem” diye. Bırakın biraz da onlar ağlasın. (Beşiktaşlı futbolcu Olcay Şahan)

Mars’ta su da varmış

Muhabir: Hatalar böyle devam ederse Fenerbahçe’nin sonraki hamlesi ne olur?
Aziz Yıldırım: Uzaya çıkacağız.

Haksızlıktır o

Galatasaray bu maçı kazansa Astana’ya ŞANSSIZLIK olurdu.
(Hasan Şaş)

Al sana yanıt!

Muhabir: Quaresma ile ilgili probleminiz var deniyor.
Şenol Güneş: Benim yok, sizin var sanırım.

Beyaz yalancık

Beşiktaş yetkilileri Split’te bana stadın bir yıl içinde biteceğini söylediler. Ama çocuk değilim, bunun olmayacağını biliyordum.
(Eski Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic)

YORUM YAZ