MENÜ

'Haydi Kara Kartallar, hücum edin Kara Kartallar'

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Tamam, her şey güzel. Şenol Güneş, Monaco karşısında büyük bir kesimi ters köşe yapıp Talisca’sız başladı. Belli ki orta sahanın daha geniş bir alana yayılmasını istemiş. Monaco’nun kontratak oynama ihtimalini, orta sahayı geniş ama birbirine yakın tutarak kesmeyi düşünmüş. Oğuzhan’ın yaratıcılığı ve hızıyla da “topu ileri taşırım” demiş. 6. dakikadaki (gol olmayan) paslaşmayı maç diye tekrar tekrar izleyenler vardır eminim. Güzeldi. Hem de çok... Adriano, topu kaptırmasına rağmen oyunun her anında vardı. O yüzden de kendisine değil kızmak, sitem etmek bile imkansızdı. Monaco’nun golü, Beşiktaş’ın planının işe yaramadığını değil, konsantrasyon yüklemesinin yoğunluğunu gösteriyor. Bu planı bozan ise sakatlıklar oldu aslında; zorunlu değişiklikler olmasa Talisca’nın daha erken gireceği ve Negredo’nun tercih edileceği bir ikinci yarı izleyebilirdik. İkinci yarının bazı bölümlerinde bu iki futbolcuyu da aradı Beşiktaş.

Monaco, belli ki bu maçı nihai bir son görmemiş. Oyun bir ara sürekli bir şekilde aktı. Bir o kalede, bir bu kalede oynanan oyunda yaşanan birkaç sahne, Beşiktaş’ın sonraki oyunlar için alması gereken dersleri de barındırıyordu. Beşiktaş’ın kalesinde Fabri’nin ellerinde sonlanan pozisyonlarda Fabri o kadar acele oynadı ki, Beşiktaş doğal olarak kontratak oyununa döner gibi oldu. Lakin kontratak oyunu da belli bir ezberi gerektiriyor ve belli ki Beşiktaş bu ezberden uzaklaşmış.

Benim anlamadığım maçın bazı bölümlerinde seyir zevkini artıran pas trafiğinin, yani yardımlaşma arzusunun final tercihlerinde aynı coşkuyla uygulanmayışı. Quaresma ve Babel bu konuda biraz aceleci davrandılar. Hele Quaresma gibi oyuncular geometri çözen öğrenci gibidir; başardıkça keyiflenir. Quaresma da başaramadığı ya da tatmin olmadığı her hamlede sinirlendi ve bu siniri tekmelerine yansıdı ki; kırmızı kart görmediyse çok şanslı.

Kendini kabul ettiren Beşiktaş!

Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde gerçekten önemli bir başarıya imza atıyor. Skorlardan bağımsız olarak rakibine kendini kabul ettirmesi bile Beşiktaş’ın emeklerinin karşılığını alması ve geleneksel Beşiktaş hırsını göstermesi açısından son derece önemli.

Mehmet Galin “Haydi Kara Kartallar, hücum edin Kara Kartallar” ve Vedat Okyar “Beşiktaş, Beşiktaş gibi oynarsa” dediğinde skordan çok Beşiktaş’ın kendini, varlığıyla kabul ettirmesini anlatıyorlardı yüksek ihtimalle. Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi seviyesinde gruplardan sonra karşılaşacağı yeni atmosferde, stres düzeyi yüksek maçlarda ne yapacağını bilen Pepe, Adriano ve Quaresma dışında elindeki en büyük silahı bu olacaktır.

Bu arada kıymetli varlıklarıyla halkın stadı Şeref Bey’i onurlandıran, Beşiktaş’ın sergilediği güzel oyunu ve bu oyunu şenlendiren Beşiktaş taraftarını alkışlayan kadirşinas UEFA heyetine, Beşiktaş’ın dünyaya açılma projesinde desteklerini esirgemeyen yabancı basın mensuplarına teşekkürü bir borç biliriz. Bu onurun gerçek sahibi halkın takımı Beşiktaş’ın, halkın stadı Şeref Bey’de yaşattığı güzel gece için de ayrıca teşekkür etmek lazım. İyi ki varlar!

YORUM YAZ