MENÜ

#ComeToBeşiktaş

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Beşiktaş’a gönül verdiğim yıllarda forma aşkı, kazanma hırsı, takım ruhu gibi kavramlara; modern futbolun gerekleri, endüstriyel kulüp işletmeciliğinin rasyonel kaçınılmazlıkları gibi şatafatlı kelamlar henüz bu zamanlar kadar bulaşmamıştı. O yüzden de kulüplerin dertleri başarı (şampiyonluk) ve sporcuların ücretlerini ödemekten öteye geçmiyordu. Ne yazık ki, artık öyle bir dünya yok. Süleyman Seba’nın 2000 yılında borçsuz devrettiği kulüp bugün 2 milyar TL’ye yakın borçla cebelleşiyor. Ve yine ne yazık ki, bu borcu Türkiye ile sınırlı imkanlarla azaltmak imkansız. Fikret Orman’ın da dediği gibi global strateji planlamak gerekiyor.

Beşiktaş Yönetimi, taraftarın sloganı olan “Come to Beşiktaş”ı iyi değerlendirip tüm dünyada Beşiktaş ile özdeşleştirmeyi başardı. Pazartesi tanıtımı yapılan “Come To Beşiktaş” projesi de Beşiktaş’ın dünyada bir marka haline gelmesi için iyi bir vizyon. Proje Beşiktaş’a kaynak yaratmanın yanı sıra, Türk futbolunun yerlerde sürünen marka değerini de yukarılara taşıyabilir.

Nasıl olacak bu işler?

Tanıtım filminin ana amacının tanınmak, bilinirliği artırmak olduğu aşikar. Bunun hedeflenen 100 milyon taraftara ve maddi gelire dönüşmesi için ise altının çok iyi doldurulması lazım. Bir Uzak Doğulu Barcelona, R. Madrid, B. Münih, M. United vb. varken neden Beşiktaş’ı izleyecek, sevecek, taraftarı olmak isteyecek? Beşiktaş’ı diğer kulüplerden ayıran ne olacak? Aidiyet duygusunu tatmamış, yeni heyecan arayan insanlar çağrıya kulak verip geldiklerinde bu insanlara forma ve stadyum turundan başka ne verilecek? Başımızda bir Passolig belası var ki, maçlara gelemezler. Öyle bir tüzük var ki, kulübe üye olamazlar (Gerçi memleketteki Beşiktaşlılar bile üye olamıyor). Bu sorunlar çözülecek mi?

Maçların Çin’de canlı yayınlanacak olması çok önemli. Ancak Çin ile saat farkı 5. Yani Beşiktaş’ın 19.00’daki maçı Çin’de gece 00.00’da yayınlanacak. Sırf bu sebeple bile Beşiktaş’ın oynayacağı maçların saatleri Premier Lig’deki gibi gündüze çekilmeli, ki orada gece değil, akşam saatinde yayınlansın. Yayıncı kuruluş bunu kabul edecek mi?

Başarı için para, para için başarı

Ve en önemli konu! Sportif başarının olmadığı kulübe taraftar kazandırmak çok zor. İnsanlar bizim gibi deli değil ki, “sevinmek için sevmedik” ya da “kazanınca sevgilimiz yenilince sadakatimiz artar” desin. Tanıtım filminin, 100 milyon Beşiktaşlı hedefinin gerçek olması için sürekli Şampiyonlar Ligi’ne -UEFA değil- gitmek lazım. Şampiyonlar Ligi’ne gitmek için ligi ilk iki sırada bitirmek lazım. Ligi ilk ikide bitirmek için transfer lazım. Transfer için para lazım. Bu bir kısır döngü elbet: Başarı için para, para için başarı lazım. Ama ilk önce, Vida’nın bir forvete “Come to Beşiktaş” demesi lazım...

***

What is hundered?

Reklam filmini çok başarılı buldum ve kaç kere izledim sayısını bilmiyorum. Emeği geçenlere sonsuz teşekkürler. Çok emek harcanmış belli. Ama keşke biraz daha harcansaymış. Türkiye’ye değil; ana dilleri, ikinci dilleri İngilizce olan insanlara yönelik yapılan bir videoda tashih var. Süper olmayan İngilizcemle ben bile fark ettim ki, “hundred” (100-yüz) yerine “hundered” yazılmış. Mükemmel bir şölende yemekten sinek çıkması gibi küçük ama keyif kaçıran bir hata olmuş.

Gazete ve internet sitelerinin 4-5 yılda bir “Şok, şok, şok! ‘Gel gel, ne olursan ol yine gel’ diye başlayan şiir meğerse Mevlana’ya ait değilmiş” diye verdiği bir haber vardır. Meşhur rubainin Mevlana’nın değil, ondan üç asır önce yaşamış Ebu Said Ebu’l-hayr’ın olduğu halk arasında pek bilinmese de Mevleviler, edebiyatçılar, akademik çevreler ve meraklılar tarafından bilinir. Ki, dediğim gibi 4-5 yılda bir, bu konu bir şekilde basına yansır. Lakin balık hafızalı olduğumuz için, bu haberi yapan basın da, okuyan halk da çabuk unutur. O kadar unutur ki; Mevlana’yı Konya ile özdeşleştiren -hatta Mevlana diye pide yapan- Konyalıların bir kısmı bile dörtlüğü Mevlana’nın zannedip “Mevlana bizim, kullanamazsınız” der, yapılan muazzam işi rezillik olarak niteler. Doğrudur, halk arasında pek bilinmez. Ancak dünyaya ulaşmaya çalıştığınız bir reklamda, çok emek harcanan bir işte ana temayı oluşturan rubainin Mevlana’nın olmadığını kimsenin bilmemesi ayıp olmuş.

YORUM YAZ