MENÜ

Böyle taraftar olmaz!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Meşale tribünlerde kullanılmak için üretilmiş bir ürün değil, farkındayım. Ancak kabul edelim ki, yakıldığında muhteşem gözüküyor. Hele bir de gece maçıysa... Bizim memlekette “bir sorunu çözemiyorsan yasakla” mantığı geçerli olduğu için burada yasak olmasına rağmen, bazı ülkelerde kontrollü meşale yakmak serbest. Çünkü meşale, artık tribün kültürünün vazgeçilmez unsurlarından biri olarak görülüyor. Ben de gerekli önlemlerin alınması ve tribünlerde meşale yakılması taraftarıyım.

Ancak! Salonda değil

Geçen cumartesi Karşıyaka-Beşiktaş basketbol, pazar günü de Buca-Beşiktaş futbol maçı vardı İzmir’de. İzmir ve çevre illerdeki Beşiktaşlılar, basketbol ve futbolseverler için ne güzel bir hafta sonu. Üstüne üstlük Passolig derdi de yok. Karşıyaka kulübü de maç biletlerini 1 lira yapmış. Gitmemek ayıp artık.

Yüzlerce Beşiktaş taraftarı da gitmiş maça. Aralarına da takıma destek olmak yerine, kendi şovunu yapmak isteyenler karışmış. Bunlar kendilerine taraftar derler, ama taraftarlıkla alakaları yoktur. Ancak onlara sorsan, kimse onlardan çok sevemez takımını(Adım gibi eminim ki, bu yazıdan dolayı bana da ne hakaretler edecekler). İşte bu arkadaşlar salonda meşale yakmış, sis bombası atmış. Haliyle duman yüzünden maç durmuş, bütün Beşiktaş taraftarı da salondan kovulmuş. Takıma desteğe gidenler, takımı yalnız bırakmış.

Salonda meşale yakamazsınız!

Her oyunun ritüelleri farklıdır. Futbolunki futbola has, basketbolunki basketbola. “Her sporun seyircisi farklıdır, futbol seyircisinin basketbolda işi yoktur” saçmalaması yapmayacağım, merak etmeyin! Ama her oyunun yazılmamış kurallarının ayrımına varmak ve bunlara uymak gerekir. Futbol seyircisi, elbette basketbol maçına gidebilir. Eskiden de gidiyordu. Ama futbol tribün ritüellerini basketbol salonlarına sokamaz. Her basketten sonra “gol” diye bağıramaz, kapalı alanda meşale yakamaz, sis bombası atamaz. O atmosfere uygun, yaratıcı yeni yöntemler bulmak gerekir. Salonda meşale yakamazsınız!
Sporcunun da, salondaki izleyicilerin de sağlığıyla oynayamazsınız. Çocuğu var, yaşlısı var, astım hastası olanı var. Sadece kendinizi değil, diğer insanları da düşünmek zorundasınız.
Salonda meşale yakmanın takımı desteklemekle, oyunu güzelleştirmekle hiçbir alakası yoktur. Bu, sadece her şeye rağmen kendi şovunu yapma derdidir.

Bir film: Bhaag Milkha Bhaag (Koş Milkha Koş)

Başrollerini Sonam Kapoor ve Farhan Akhtar’ın paylaştığı film, Hindistan’ın gelmiş geçmiş en başarılı ve önemli sporcusu “Uçan Sikh” de denilen Milkha Singh’in çarpıcı yaşam öyküsü. 1947’de Hindistan ve Pakistan bağımsızlıklarını kazanıp birbirinden ayrılınca, yaşadığı köy Pakistan sınırlarında kalan Milkha Singh’in hayatı, hep acılardan kaçmak için koşması üzerine kurulu aslında. Ailesinin Pakistanlı askerler tarafından katledilmesi üzerine köyünden kaçan, mülteci kampında dayaktan kurtulmak için çeteye katılan ve görevlilerle köşe kapmaca oynayan Milkha Singh’in hayatı askere gitmesiyle değişmiş. 50-60’lı yılların efsane 400 metre koşucusu olan Milkha’nın ailesi, askeri ve spor yaşamı, atletizmdeki başarı öyküsü, aşkı ve Hindistan’ın bağımsızlık tarihinin anlatıldığı filmden etkilenmemek imkansız. Bence izlenecekler listesine mutlaka ekleyin.

*****
Günaydın!

Eto’o’nun bu kadar dünya yıldızı olduğunu bilmiyorduk. (Antalyaspor Kulübü Başkanı Gültekin Gencer)

***
Kafası karışık yönetim

Dursun Özbek: Burak Yılmaz için hiçbir teklif gelmedi.
Fatih İşbecer: Burak Yılmaz için kiralık teklifi geldi.

***
Saat markası önemli

Atınç Nukan burdan giderken Swatch marka saat takıyordu, şimdi Rolex takıyor. Aradaki fark bu. (Menacer Ahmet Bulut)

***
Bravo!

Teknik direktörlük kariyerimde iki maç üst üste aynı kıyafetle sahaya çıkmadım. (Mustafa Denizli)

***
Estağfurullah!

Sinan Engin: Espriyi anlamadın mı Rasim?
Rasim Ozan Kütahyalı: Ben bir öküzüm, özür dilerim.

YORUM YAZ