MENÜ

Biz bu b.ku niye yedik?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Hikayeyi biliyorsunuzdur, ama duruma öyle uyuyor ki, kısaca hatırlatmadan edemeyeceğim: Maraba ile ağa, ağanın arabasıyla kasabaya giderlerken yolun yarısında, arabayı çeken hayvan yola pisler. Yol uzundur. Ağa, marabasının eskiden beri arabada gözü olduğunu bildiğinden bir oyun oynamak ister. Maksat hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmektir: “Üle Memo! Şu b.ku yersen, arabayı sana verecem” der. Maraba, düşünür taşınır taze at pisliğini yer. “Tamam” der ağa “araba senin”. Bizimkinin midesi dönmüş, gururu çiğnenmiş, kendinden iğrenir. Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına yanar. Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmaz. Tam marabanın pislik yediği noktaya geldiklerinde ağa dayanamaz; “Üle Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna araba elden gitti, b.k yemenin ederini vereyim, arabayı geri alayım” der. Memo’nun genzinde, ağzında, yüreğinde hâlâ pislik tadı vardır. “Olur Ağam” der, “olur ama bir şartla: sen de şu kalan kurumuş b.kları yiyeceksin ki ödeşelim”. Ağa arabadan iner ve bir miktar pislik de o yer. Çiftliğe yaklaşırlarken, Memo düşünceli, kederli sorar: “Ağam, araba giderken de senindi, dönerken de senin. O zaman biz bu b.ku niye yedik?”
***
Aylardır Fatih Terim ve bazı futbolcular arasındaki soğuk savaş ve şimdi yaşananlar, ister istemez bana yukarıdaki hikayeyi hatırlattı. Onca tumturaklı lafın, onca yüksek perdeden gürlemenin ardından şimdilik ateşkes sağlanmış gözüküyor. Yüzlerinden anladığımız kadarıyla ise aralarında sert rüzgarların estiği antrenmanlarla Kosova maçına hazırlanıyorlar.
Ne değişti?
”Benim kimseyle kişisel problemim yok” dememiş miydi Terim, üstelik işin içine şerefi de katarak, “Hata benim üzerimden Türk halkına yapılmıştır. Özür makamı ben değilim, Türk halkıdır” diye de eklemişti.
Eee şimdi kimse kimseden özür dilemediğine, kamuoyuna da bir açıklama yapılmadığına göre; aylardır gündemi meşgul eden ve “eksik” kadroyla maça çıkıp sadece 2 puanla yetinmemize neden olan o karşılıklı afra tafra da neyin nesiydi?
Madem sonunda Arda ve arkadaşları Milli Takım’a alınacaktı, neden baştan alınmadı?
Madem şimdi hiçbir şey yaşanmamış gibi bu futbolcular Milli Takım’a alındı, kaybedilen puanlar ne olacak?
Söz konusu ettiğimiz 100 gr kabuklu fıstık meselesi değil ki. Milli Takım’ın kaybettiği prestiji, puanları. Milli Takım, Fatih Terim ve futbolcuların tapulu malı mı, birilerinin egosuna, kaprisine göre yönetilsin/oynansın?
Bu Milli Takım sadece onlarınsa, tamam istedikleri gibi taht oyunlarına devam etsinler. Ama hepimizinse lütfen artık daha fazla kriz üretmesinler. Herkes sorumluluğunun, büyüklüğünün farkına varsın ve ona göre davransın! Bir takımın görevinin futbol oynamak, bir hocanın da oynatmak olduğunu bilmem ne zaman anlayacaklar?

Milli Takım, Terim’den büyüktür!

Fatih Terim’in Galatasaray’a ikinci gelişi, 33. haftaya kadar kıyasıya devam eden ve Beşiktaş’ın şampiyonluğuyla biten yarışın olduğu 2002-2003 sezonuydu. 2003-2004 sezonu ise, Sarı-Kırmızılı ekibin maçlarını Olimpiyat Stadı’nda oynamasının da etkisiyle Mart ayında sona eren 2. Dönem.
Fatih Terim, Galatasaray’ın başında son kez çıktığı Çaykur Rize maçı sonrası şöyle konuşmuştu: “Artık veda ediyorum. Bu veda tekrar dönülebilecek bir veda değil. G.Saray etiğinden öğrendiğimi uyguluyorum. Benim için tamamen bitmiştir ve artık dönüşü yoktur. Başkanlık gibi bir lüksüm olamaz ama teknik direktör olarak dönmeyeceğim. Elbette G.Saray’a hizmet için döneceğim ama teknik direktörlük ceketini astım. G.Saray camiası içinde her zaman gurur duydum. 8.45 itibariyle teknik direktörlük ceketimi astım. Türkiye’de teknik direktörlük yapmayacağım.” (21 Mart 2004 - Hürriyet)
Ancak ertesi yıl Terim, Ersun Yanal’dan boşalan Milli Takım’ın başına geçti. Hatta o zamanlar, göreve gelirken, “Ben ‘Türkiye’de takım çalıştırmayacağım’ demiştim” dediğinde çok çok ünlü bir yorumcunun kendisine, “Milli Takım’ı kast etmemiştin” diye telkinde bulunduğunu da işittim.
2009’da Milli Takım’dan ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamada da bir kez daha Türkiye’de takım çalıştırmayacağını üstüne basa basa belirtmiş ve “Avrupa’da takım çalıştıracağım” demişti Terim. Sonra 2011 yılında tekrar Galatasaray Teknik Direktörü olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bir tür deja vu...
Ve şimdi yine, büyük büyük cümleler kurduktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam etmek...
Ne diyeyim?
Belki de az konuşup, işini yapmak en doğrusudur.
Belki de bu, sadece biz faniler için değil, İMPARATORlar falan için de geçerlidir...
Hatta belki de en çok onlar için geçerlidir!
Nihayetinde Milli Takım, Terim’den büyüktür!



YORUM YAZ