MENÜ

Yavru Kartal, Fener'in elinde

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Gençlerbirliği maçından sonra hakemle falan idare edildi ama Denizli deplasmanı keyifleri iyice kaçırdı. Buna rağmen genç başkan Yıldırım Demirören, moralini bozmamaya çalışarak kulübü için çalışmaya devam ediyor. Beşiktaş TV yayın hayatına geçmek üzere, stat harıl harıl hazırlanıyor. Bu arada beni en çok mutlu eden ayrıntı gibi gelecek gelişme ise Beşiktaş’ın minik taraftarlarına sunduğu Yavru Kartal dergisi. Minik Beşiktaşlılar’a kulüplerini sevdirmek, potansiyel genç taraftarlara Beşiktaş’ı anlatmak için yapılan süper bir çalışma. Beşiktaşlı analar, babalar çocuklarına artık bu sevgiyi daha kolay aşılayabilecekler. Bu fikri ortaya atan, sahip çıkan ve emeği geçen herkesi tebrik ederim. Ancak, bir konuda da Siyah-Beyazlı yönetimi eleştirmemek mümkün değil. Yavru Kartal’ın tüm isim hakları öğrendiğime göre Mehmet Karasu’ya ait. Mehmet Karasu kim; Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi. İyi bir işadamı olan Karasu, pek çok “domain name” gibi Yavru Kartal’ı da şirketi adına tescil ettirmiş bundan iki yıl kadar önce. Yani şu anda Beşiktaş yönetimi başkası adına tescilli bir isme dergi çıkartıyor. Yalnız dergi değil, bu isimde ne internet sitesi açabilirler, ne başka ürün piyasaya sürebilirler. Başkasının elinde olsa bu hakkı Beşiktaş’ın alması çok pahalıya patlayabilir, bunu da genel kurullarına anlatmaları bayağı zor olabilirdi. Ancak, Karasu, Beşiktaş yönetimine istedikleri anda bu isimlerin hakkını karşılıksız devretmeye hazır. Onların yapması gereken başvurup, bir de teşekkür etmeleri, bir daha da tescil araştırmasını yapmadan böyle bir işe kalkmamaları. 2 büyük haksızlık Medyada yorum yapan iki gazeteci, 2 büyük haksızlığa imza attılar geçen haftasonu ve bu haftanın başında. İlkini Erman hoca yaptı, TMSF Daire Başkanı Mehmet Akif Yaşın’a, İstanbulspor maçından sonra gazetesinde yorum yaparken. Diyor ki, Erman hoca özetle, “Yaşın, medyada kendisini göstertmek için İstanbulspor’u satmıyor, bunlar memur kafalı adamlar niye bıraksınlar ki. Egolarını tatmin ediyorlar”. Herkesin bir fikri olabilir ama bildiğim kadarı ile şu anda TMSF’nin elinde 17 televizyon, 15 radyo kanalı, 1 gazete ve 6 dergi bulunuyor. Yaşın ise 5 televizyon, 5 radyo ve 1 derginin yönetim kurulu başkanı. İstediği anda istediği kanala çıkıp kendini gösterecek gücü var yani... Bir de bilgi; şu anda Türkiye’de emsal bir satış olmadığı için İngiltere’den bu işin uzmanı bir ekip çağırıldı üniversiteden. İstanbulspor’un değerini en ince ayrıntısına kadar belirleyip en kısa zamanda satmak için. İkinci haksızlığı Fatih Altaylı yaptı geçen gün gazetesinde: O da diyor ki, özetle, “Aziz Yıldırım’a sataşanların başına hep birşey geliyor. Eleştirenlerden Feridun Niğdelioğlu, Engin Verel, Abdullah Çevrim hep dayak yediler”. Yani diyor ki, Başkan, kendisini eleştirenleri ya vurduruyor ya dövdürüyor. Her üç arkadaşımızın olaylarının başkan ile alakası olmadığını nerdeyse herkes biliyor ama bence bazıları bilmek istemiyor. Aziz Yıldırım’ı eleştirecek, gazetecinin elinden fotoğraf makinasını aldırıp, basına yasak getirmesine kadar onlarca madde varken, yalanlarla eleştirmek ya da iftira atmak Fatih Altaylı’ya bile yakışmıyor. Başkan’dan bir alıntı Fenerbahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, uzun süren sezsizliğini geçen hafta bozarak aralarında Fanatik Gazetesi’nin de bulunduğu bazı yayın organlarına röportaj verdi. Bazı bölümleri çok sıradan olsa da, çarpıcı açıklamaların da yer aldığı bu söyleşiyi başkanın diyalog kurması açısından çok olumlu buluyorum. Bu röportajda sayın başkanın bazı söylediklerine her ne kadar katılmasam da, özellikle bir bölüm çok dikkatimi çekti. Bir süre önce yeniden gündeme gelen Rüştü’nün dövülmesi olayında, milli kaleciye vuranlardan birinin kongre üyesi yapıldığını yazmıştım. Daha sonra bu haberin takibi medyadaki genç arkadaşlar tarafından yapılarak bir gündem oluşturuldu. Bu konu ile ilgili olarak sayın başkan, söyleşide, “Ben nasıl bilirim kim kim. Önüme balotaj kurulundan üye olabilir onayı alan yüzlerce isimlik bir liste geliyor. Ben de bakmadan imzalıyorum. Ben ne bileyim Mehmet bilmemne kim. Sadece listede tanıdıklar var mı diye bakıyorum”. Başkan bence yüzde yüz haklı. Nasıl bilebilir, ya da tanıyabilir Fenerbahçe’ye her üye olanı. Ama şeref tribününe beraber girdiği insanları da bana göre tanımalı. Medyadaki genç arkadaşlara bir tüyo daha. Hadi göreyim sizi. Unutulan Apak Türkiye’ye olimpiyatlarda gurur yaşatan sporculardan biri de Eşref Apak. Çekiç atmada büyük bir başarı göstererek 4’üncü sırada yer aldı. “Hani madalya?” demeyin gerçekten büyük başarı ve eminim ki, henüz 22 yaşındaki Apak daha büyük başarılara da imza atacak. Sporcumuz Fenerbahçe’de lisanslı ve kulübüne de pek çok başarı kazandırdı. Ama gelin görün ki, Atina’da, başkanından bir tebrik telefonu bile alamamak onu çok üzmüş. Haklı.Ya sizce.. Türk sporu Olimpiyatlarda şu ana kadar üç altın bir bronz madalya aldık. Hepsi de halterde. Türk sporunun bu hantal yapısıyla sporcularımız halterden başka ne kaldırabilir ki! Ama diğer alanlarda kaybolduk şu ana kadar. Atletizmde tek madalya umudumuz Etiopya’dan ithal Elvan’dı, o da şanssızlık veya değil başaramadı. Yüzmede yokuz, yelkende yokuz, atıcılıkta yokuz, okçulukta yokuz, judoda yokuz.. Orada var ama yokuz. Takım sporlarında yok kere yokuz. Şimdi gözler boks, teakvondo ve atasporumuz güreşte. Hayırlısı ama şu olimpiyatlardan sonra Türk sporu ne halde ciddi ciddi bir gözden geçirmek gerekiyor. 8 Eylül Çok az kaldı çok... 4’ündeki Gürcü maçı da önemli ama onu peşinen kazanırız diye kendimizi inandırmaya çalışıyoruz. Peki ya ondan dört gün sonraki Yunanistan maçı, işte o gerçekten şüpheli. Milli takıma güvenmediğimi zannetmeyin, ben bu federasyona güvenmiyorum. Ersun’un kafasını yeni rahatlattılar, Can’ın maaşını ortaya yem diye atıp suni gündem yarattırdılar, sonra da bu ekipten 2006 için süper başlangıç bekliyorlar. Mı acaba?

YORUM YAZ