MENÜ

Şenol Güneş beni neden aradı?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Geçen Çarşamba akşamı Şenol Güneş aradı. Antalya'da Ocak 2018'de yapılan Uluslararası Teknik Direktörler Seminer'inde görüşüp ayak üstü sohbet etmiştik. Hal hatır sormak için aradığını söyledi. Bir de herhangi bir gazetede yazıp yazmadığımı sordu. Fanatik'te yazdığımı söyledim. Hakkında onca yazı yazdığım bir büyük takım teknik direktörünün yazılarımdan haberdar olmaması garip geldi bana ama Şenol Güneş'e inanmak zorundaydım. Saat 20.00 sularında yaptığımız bu telefon konuşması sırasında biraz da Güneş'in sık sık vurguladığı hak, hukuk, adalet konularında sohbet ettik. Buraya kadar her şey normal. Birbirini 30 yıldır tanıyan ve teknik direktörlük kursunu birlikte bitirmiş iki futbol insanının arada bir konuşması doğaldır.

Aradan beş gün geçtikten sonra ikimizin ortak bir dostu ile karşılaştım. "Yazılarınla Şenol Güneş'i çok üzmüşsün" dedi ve ekledi "Şenol Güneş diyor ki, Metin bilmeden, anlamadan neler yazıyor öyle". Şenol Güneş'in egosu öylesine şişmiş ki, 40 yıllık futbol akademisyeni için rahatça "bilmeden", "anlamadan" diyebiliyor. Oysa ben bildiklerimi ve anladıklarımı Şenol Hoca'nın çok yakınında olan birine uzun uzun anlattım Antalya'da. Daha o günlerde takımın tepetakla gittiğini, bu oyunla bir yere varamayacağını anlatmıştım yakınına.

Bunlar çok önemli değil; yazmak, uyarıda bulunmak, gerektiğinde yol göstermek bizim görevimiz zaten. Ancak, benim nerede yazdığımı bildiği, yazılarımı okuduğu halde bilmiyormuş gibi bir tavır içine girmek hatta yok saymak ne Şenol Güneş'e ne de Beşiktaş teknik direktörüne yakışır. Sakın ola ki, Şenol Güneş'in nerede yazdığımı bilmiyormuş gibi davranmasını masum bir kaçış olarak algılamayın. Çünkü Beşiktaş teknik direktörü herhangi biri değildir. Beşiktaş teknik direktörü kaçmaz. Telefonu açtığı zaman karşısındakine gereği ne ise takır takır söyler. Fikrini söylemekten kaçınmaz, düşüncelerini aktarmak için aracı kullanmaz.

Bugüne değin Fatih Terim'e yönelttiğim eleştirilerin belki de yüzde birini bile Şenol Hoca için yazmadım. Ama Fatih Hoca yazdıklarım için bir tek söz söylememiş her gördüğü yerde de "sen yazıyorsan doğrudur" diyerek beni onurlandırmıştır. 35 yıldır çalakalem yazdıklarımın doğruluğu, yanlışlığı bir yana ama bir yazı yazıp altına imzamı koyuyorsam, bu yazılar yasalara ve kişi haklarına aykırı değilse, yazılanlar bana ait fikirlerdir. Her zaman tartışmaya açıktır. Doğruluğu, yanlışlığı insanların bakış açısına, duygularına ve bilgi birikimlerine göre değişkenlik gösterebilir. Sonuçta biz bir bilimsel makale yazmıyoruz, günceli takip edip o anı değerlendiriyoruz.

Teknik direktör ile yazar diyaloğu böyle olmaz! Fikirlerinizi direkt olarak söyleyemiyorsanız mektup yazarsınız, e-posta gönderirsiniz. Yazar da onu köşesinde yayımlar. Yaklaşık 15 yıl önce Haluk Ulusoy federasyon başkanıyken, Futbol Geliştirme Direktörü Gündüz Tekin Onay için Fanatik'te bir yazı yazmıştım. Yazı rahmetli hocamın hoşuna gitmemiş. Fikirlerini yazdı, köşemde yayımladım. İlk karşılaştığımız yerde de boynuma sarıldı. Hatta 2002 Dünya Kupası'nda derece yapan futbolcular için, 2006'da açılan özel antrenörlük kursunda hocalık yapmam için görev de verdi. Kursiyerlerin diplomalarının verileceği törene beni de davet edip, Emre Aşık'a diplomasını vermemi sağladı.

Genç bir basketbol yazarı Anadolu Efes'in alt yapıdan oyuncu yetiştirmediği konulu bir yazı yazar. O günlerde Efes'in idari menajeri olan Engin Özerhun yazara bir mektup gönderir. Efes'in yetiştirdiği oyuncuların nerelerde oynadığının dökümünü yapmıştır mektubunda. Altına da bir not düşmüş: "Bunları sizin düşüncelerinizi etkilemek için değil bilgi vermek için yazdım". Bilmem derdimi anlatabildim mi?

YORUM YAZ