MENÜ

Dünya Kupaları ve futbolun evrimi

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Rusya’da devam eden Dünya Kupası benim 13. finalim. 1970’de Meksika’da yapılan Dünya Kupası finalinin görüntülerini sinemalarda film aralarında izlerdik. Çünkü Türkiye’de henüz televizyon yoktu ya da İTÜ televizyonu kapalı devre yayın yapıyordu. Futbolcu olmak için ilk adımlarımızı attığımız günlerdi. Finalde Brezilya’nın İtalya’yı 4-1 yendiği kadroyu hepimiz ezbere bilirdik. Felix, Alberto, Brito, Piazza, Everaldo, Clodoaldo, Rivelino, Jairzinho, Tostao ve Pele’den oluşan 11’i bilmeyen yoktu o yıllarda. İstanbul’un semt sahalarında Felix’e özenen yüzlerce kaleci, kendini Jairzinho gören bir o kadar kanat oyuncusu ve frikik ustası Rivelinolar vardı. Pele gibi olmak bir düş olduğundan kimse ona cesaret edemezdi.

Sonra, Türkiye’de ilk kez TRT 1974 Dünya Kupası’nı yayınladı. Dünya gözüyle izlediğimiz ilk kupaydı. Finalde Almanya ile Hollanda karşı karşıya geldi. O yıllarda Bayern Münih ve Ajax Avrupa futbolunun zirvesindeydiler. İki ülkenin Dünya Kupası kadrolarının iskeletini de bu iki takım oluşturuyordu. Benim için bugüne kadar oynanan finallerin en görkemlisiydi. Bir daha hiçbir finalde o kadar heyecanlanıp o denli futbol tadı almadım. “Ordu” gibi disiplinli ve “orman” gibi birlikte olan Almanlarla, yaşadığı toprakları “denizden” alıp yurt edinen ve bütün yaşamları, denize karşı setler kurarak yurtlarını korumakla geçen, özgüveni doruktaki Hollandalıların mücadelesi kanımca Dünya Kupaları tarihinin zirvesidir.

Futbol o zirvenin hemen arkasından değişmeye ve dönüşmeye başladı. 1974’ün büyük finalinde futbolcular ortalama 4-5 kilometre mesafe kat edebiliyorlardı. Bugün neredeyse üç katına çıktı. Bu nedenle artık estetik ve yaratıcı futbolun yerini fizik mücadele, koşu temposu ve mesafesi ile duran top taktikleri aldı. Bugün öylesine hızlı maçlar oynanıyor ki, topu kaybeden takım bir anda savunmaya 7-8 oyuncusunu getirebiliyor. Dolayısıyla savunma güvende ve boşluk olmuyor. Bu futbol, 1958 ve 1962 Dünya Kupalarının en büyük oyuncusu, Brezilya’da Pele’den daha çok sevilen çalım ve top sürme ustası Garrincha’ların çıkmasına izin vermiyor. Bugünün Brezilyasının en büyük oyuncusu Neymar olarak kabul ediliyor. Oysa o da öncelikli olarak bir atlet. Sanki Usain Bolt’un futbol oynayan versiyonu. Defans arkasına attığı deparlar öldürücü. Eski Brezilya’dan esintiler sergileyen sadece iki futbolcu var; Douglas Costa ve Philippe Coutinho.

Almanlar son 20 dakikasını 10 kişi oynadıkları İsveç maçını disiplin, koşu ve duran top taktiğiyle kazandılar. Geriye düşüp bir kişide eksilmelerine karşın uzatma dakikalarında bile oyun anlayışından ödün vermeden mücadeleyi sürdürdüler. Toni Kross tam bir duran top ustası ve bugünün futbolu artık koşu, tempo, disiplin ve duran top ustalarına ihtiyaç duyuyor. Sonuçta bilimsel devrimlerin bir ürünü olan teknoloji değiştikçe futbolda bundan payını alıyor. Eski yaratıcı, topla oynama becerisi yüksek oyuncuları özlesek de, futbol bizim duygu ve beğenilerimize göre evrim geçirmiyor. Kendi yolunu buluyor ve er geç herkesi o yolda ilerlemeye mecbur edecek…

YORUM YAZ