MENÜ

Dramatik iki Dünya Kupası

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Dünya Kupası’nı, güzel oyun futbolun güzellik yarışması olarak değerlendirir üstat Halit Kıvanç. İlk güzellik yarışması, bugün bizim coğrafyamızda bulunan Kaz Dağları’nda, Antik çağda yapılmış, futbolun güzellik yarışması da 1930’da Uruguay’da düzenlenmiş. 1924 Paris ve 1928 Helsinki olimpiyatlarında altın madalya alan Uruguay futbol takımı ilk Dünya Kupası’na bu başarılardan dolayı ev sahipliği yapmış, ilk kupanın da şampiyonu olmuş.

Dünyanın her ikliminde futbol büyük bir tutkudur. Ancak bu tutkunun boyutları hiçbir yerde Brezilya kadar coşkulu ve dramatik sonuçlar için neden değil. Brezilyalı Nelson Rodrigues, 1950’de Dünya Kupası’nı kaybeden Brezilya için şöyle demiştir: “Her yerde yaşanan ulusal felaketler var. Örneğin Hiroşima. Bizim ulusal felaketimiz de 1950 yılında Uruguay karşısında aldığımız yenilgidir”.

16 Temmuz 1950’de oynanan ve Uruguay’ın Rio’da 2-1 kazandığı maçın etkileri bugüne kadar gelmiştir. Bugün bile bazı futbol tutkunları 16 Temmuz günü sabit telefonlarını fişten çekiyor, o günü anımsamamak için.

Maracana Stadı, Rio de Jeneiro’da tasarlanmış en görkemli yapılardan biri olarak kabul ediliyor. Dünya Kupası finalinin oynanması ve Brezilya’nın şampiyon olacağı düşünülerek hem cüretkar hem de insanı coşkulandıran bir yapı olarak tasarlanmış. 16 Temmuz 1950’deki finali 173.750 biletli seyirci izledi. Stadyumda bulunan hiç kimse Brezilya’nın kaybedeceğine inanmıyordu. Maç öncesinde Eyalet Valisi Angelo Mendes de Moraes oyunculara hitaben şöyle sesleniyor: “Siz Brezilyalılar, sizi turnuvanın galibi olarak görüyorum. Çok değil birkaç saat içinde milyonlarca vatandaşınız sizin şampiyonluğunuzu kutluyor olacak. Yarımkürede bir eşiniz yok… Ben sizi şimdiden fatihler olarak selamlıyorum.”

Kaybedilen finalden sonra Brezilya’da tam bir dram yaşanıyor. Bu dramatik durumun izleri uzun yıllar unutulamıyor. Kaybedilen finalden 20 yıl sonra final maçının kalecisi Barbosa ile bir mağazada karşılaşan kadının oğluna onu göstererek “Bak, bu bütün Brezilya’yı ağlatan adamdır” dediği anlatılır. Barbosa 2000 yılında ölümünden kısa bir süre önce ”Brezilya’da en fazla hapis cezası otuz yıl ama ben elli yıla mahkum edildim.”demiştir.

***
1974 Dünya Kupası TRT tarafından canlı yayınlanan ve bizim kuşağın izlediği ilk şampiyonadır. Hepimiz Hollanda ve Cruyff hayranıydık. O Hollanda takımının hiçbir maçı kaybetmeyeceğine inanırdık. Grup maçlarından sonra ileriki turlarda Hollanda, Arjantin’i 4-0, yarı finalde ise Brezilya ile adeta alay edercesine bir futbol oynayıp sambacıları 2-0 yendikleri maçları nefesimizi tutarak izlemiştik. Finali Almanya ile oynayacaklardı. İki takımın iskeletini de altışar oyuncuyla Bayern Münih(Beckenbauer, Breitner, Uli Hoeness, Meier, Gerd Müller, Schwarzenbeck) ve Ajax(Cruyff, Haan, Krol, Neeskens, Rep, Suurbier) oluşturuyordu. Finalden iki yıl önce Bayern Münih ile Ajax Münih’te bir hazırlık maçı oynamışlar, Ajax 5-0 yenmişti.

Her şey, her türlü veri Hollanda’dan yana olmasına karşın futbol yine yapacağını yapmış ve Hollanda 1-0 öne geçtiği maçı 2-1 kaybetmişti. Total futbolun öncüleri yenilmişti. Sadece Hollandalılar değil biz de dahil tüm Hollanda gönüllüleri düş kırıklığına uğramıştık. Ancak “tüm futbol hayatım savunmaların nasıl açık vereceğini gözlemekle geçti” diyen olağanüstü bir golcüye sahipti Almanlar. Bayern Münih formasıyla 628 maçta 365, 62 milli maçta da 68 gol gibi inanılmaz bir istatistiğe sahip olan Gerd Müller. Müller iki Dünya Kupası’nda 14 gol attı. Pele ise 4 kupada sadece 10 gol atabildi.

YORUM YAZ