MENÜ

Kişisel algılama başkanım...

Abone Ol Google News

Mehmet Demircan, 2016’ya son noktayı koyuyor: ‘Katakulli’ dedik; ‘Adamlar bizi istemiyor’ dedik; ‘Oylama hikaye, Fransa kazandı’ dedik; ‘Yüzünüze gülenler, sırtınızdan vuracak’ dedik; inanmadınız!

Haberin Devamı

‘Haklı çıktım demekten nefret ediyorum’ demeyeceğim. Maalesef 1 yıldır yazdıklarım ‘bire bir’ oldu. Çünkü UEFA’da işler böyle yürüyor, biliyordum?

Gelelim ‘Sinek 2’li’ ye... Bu kişi Sayın Şenes Erzik... Bunu ben değil, Türk Futbolu’nda söz sahibi isimler söylüyor. Yanlış anlamayın, bu kişisel bir şey değil.

UEFA Başkanı Michel Platini, TSİ 14.00’te zarfın içinden çıkardığı kartonu yavaşça çevirirken, Türk heyetini ve Türk halkını büyük bir hayal kırıklığına uğratacağını kuşkusuz biliyordu; Ama bir bildiği daha vardı, bu sadece işiydi, kişisel bir olay değildi...
***
Espace Hippomene Sergi Sarayı’nın sağ köşesinde Fransızlar sevinç çığlıkları atarken, salonun sol ön tarafında önce derin bir sessizlik vardı, büyük bir şok yaşanıyordu, neye uğradığını şaşırmış Türk heyeti şaşkınlık içinde birbirlerine bakıyordu. Platini sahneden indi, önce kadim dostu, dava arkadaşı Şenes Erzik’e sarıldı. Bıraktı, sonra bir kez daha sarıldı ve Erzik’in kulağına bir şeyler fısıldadı. O anı görünce belki de 3 bin 500 kez izlediğim Baba (The Godfather) filmi aklıma geldi; Herkesin bildiğinin aksine bu filmde ana tema ‘Aile Sevgisi’dir. O dönemin Amerikası’nda, ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı muhteşem bir eserdir. Filmde sık sık dile getirilen konu ise, kim ne yaparsa yapsın, karşı tarafın bunu kişisel algılamaması gerektiğidir. Filmde kötüleri oynayanlar, Corleone ailesine zarar verip Michael ve Sony kardeşlere hep aynı cümleyi kullanır; Sakın bu olayı kişisel algılamayın, bunu bir iş olarak görün; Dont take this personally, its stricktly business!
***
2016 olayını gurur yapmıştım. Çünkü bu Türk Futbolu’nda bir devrim yaratabilirdi. Kötü alışkanlıklarımızı yok edebilir, Avrupa Futbol kültürünü benimsememiz daha kısa sürede gerçekleşebilirdi. Bu yüzden tam 1 yıl önce gizliden gizliye istihbarat ağımı devreye sokarak araştırmalarıma başladım. Çoğunluk gibi ‘Ben haklı çıktım demekten nefret ederim’ demeyeceğim. Dürüst olmam gerekirse, 1 yıldır yazdığım yazılarda, yaptığım uyarılar ve verdiğim bilgilerin ‘bire bir’ doğru çıkması, UEFA’da işlerin nasıl yürüdüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Burada ‘katakulli’ var dedik, gülüp geçtiler. ‘Adamlar bizi istemiyor’ dedik, ciddiye almadılar. ‘Son oylama hikaye, şampiyona çoktan Fransa’ya verildi’ dedik, hak, hukuk ve etikten bahsedip dedikodu yaptığımızı ima ettiler. En önemlisi ‘yüzünüze gülücük atanlar, bize güvenin oyumuz size diyenler sizi sırtınızdan vuracak ilk ülkeler olacak’ uyarısında bulunduk, işi ‘garantiye’ aldıklarını ima ettiler.
***
Gelelim ‘Sinek 2’li’ benzetmesine. O zarfın içinden Türkiye çıkmazsa, bu ismi açıklayacağımı beyan etmiştim. Bu isim herkesin de tahmin ettiği gibi Sayın Şenes Erzik. Aman ha başkanım, yanlış anlaşılmasın! Bu benzetmeyi ben yapmıyorum. Bu benzetmeyi Türk Futbolu’nda söz sahibi bir çok teknik direktör, yönetici ve Türk Futbolu’na uzun yıllar hizmet vermiş değerli spor adamları yapıyor. O yüzden size sormak istiyorum Başkanım; “Evet, Platini’nin Fair-Play’e yakışmayan davranışlarına sitem ettiniz. Karardan sonra çok öfkeliydiniz. Açıkça belirtmeliyim, ben sizi hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Ama başkanım, nasıl olur da aile dostunuz Geoff Thompson size ihanet eder? Nasıl olur da ailece görüştüğünüz bu şahıs, oyunu Fransa’dan yana kullanır? Her fırsatta Türkiye’yi sevdiğini, ailece tatile geldiğini, size büyük saygı duyduğunu belirten bu İngiliz vatandaş, nasıl olur da sizi sırtınızdan hançerler? Hiçbir seçimde oy endişesi olmayan Thompson bu ihanetini size nasıl açıklayacaktır?” Beni oylamadan sonra hayal kırıklığına uğratan olay budur. Evet Sayın Başkan; 20 yıla aşkın tecrübenizle aile dostunuz Thompson’dan o oyu söke söke almalıydınız. Alsaydınız şimdi 72 milyon insan bayram yapacaktı. Alamadınız, o yüzden özeleştiri yapma zamanı gelmedi mi sizce?
***
Bana göre bu yarışta galip gelmeliydik. Rakipler, Fransa ve İtalya daha önce bir çok şampiyonaya evsahibi yaptığı için çok şanslıydık. 2005 Şampiyonlar Ligi ve 2009 UEFA Finalleri’nde iyi bir sınav vermiştik. Devletimizin 1 milyar Euro’luk garantisiyle aslında diğer evsahibi ülkeleri geride bırakmıştık. Hep düşünmüştüm; “Bu defa kazanmayacağız da ne zaman kazanacağız?” Herkesin düşüncesi buydu, UEFA Başkanı Michel Platini’nin bu kadar yanlı olacağını ise kimse hesaba katmamıştı. İnanın bundan sonra işimiz daha zor. Çünkü muhtemel 2020 yarışında İskoçya ve İrlanda gibi 2 dev rakip karşımıza çıkacak. Onlarla mücadele etmek daha zor olacak. Yine de Sayın Mahmut Özgener ve Proje Sorumlusu Orhan Gorbon’a şimdiden 2-3 önerim olacak. Kim nasıl düşünürse düşünsün; Fatih Terim, Hakan Şükür, Tugay Kerimoğlu gibi enternasyonal üne sahip değerlerimizi es geçmeyin, kullanın. Hatalarınızdan, eksiklerinizden ders alın, asla pes etmeyin. Zira insan kaybedince değil, pes edince tükenir.
***
Son olarak 2-3 cümle de sunumu yapan Defne Samyeli’den bahsetmek istiyorum. Önceki yazımda önyargılı davranarak kendisinin bu olay için yanlış bir seçim olduğunu ifade etmiştim. Yanılmışım, zaten Cenevre’de şahsen de özür diledim. Samyeli, mükemmel İngilizcesi ve akıcı anlatımıyla taraflı tarafsız herkesin beğenisini topladı. Bu vesileyle kendisini bir kez daha tebrik ederim.

Haberin Devamı
YORUM YAZ