MENÜ

Futbol asla futbol değildir

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta İngiltere’deydim... Tugay Kerimoğlu’nu ziyaret ettim, bu sezon Blackburn Rovers’ın sahasındaki son maçını izledim. Ada’da onlarca karşılaşma takip ettim, bu sürede ders alınacak çok olaya şahit oldum. Ama, bu son Blackburn-Derby County mücadelesinde Premier Lig’in neden önemli olduğunu, dünyanın bu lige neden hayran kaldığını ve bizlerin, herkesin, neden özellikle bu ligi örnek almamız gerektiğini daha iyi anladım. Anlatacağım: Herkese bilgi var, anlayan anlar...

Yöneticilere...
Blackburn Yönetimi, futbolcularına birçok jestle sezon boyunca gösterdikleri performans için teşekkür etti. Maç öncesi oyuncular çeşitli ödüller aldı, taraftar grupları yılın oyuncusunu seçti. Kısacası emeğin karşılığı alındı. Maç bitiminde ise anons yapıldı: “Lütfen tribünleri terk etmeyin, takımımız tur atacak, onları burada son bir kez daha alkışlayın...” Evet maç bitti. Futbolcular çocuklarıyla birlikte tribünleri selamladı, taraftara sezon boyunca desteklerinden dolayı teşekkür etti... Saha içinde mükemmel bir görüntü, takım, yönetim, seyirci elele, birlikte sezonun yorgunluğu atıldı. Çocuklar babalarıyla gurur duydu, futboldan sıkılan küçükler ise, stadın içindeki kreşte zaman geçirdi...

Futbolculara...
Biliyorsunuz, Premier Lig’de toplam 42 maç yapılıyor. Milli maçlar, Avrupa kupaları, Lig Kupası ve Federasyon Kupası derken, ortalama bir oyuncu sezon boyunca yaklaşık 60-70 karşılaşmada görev yapıyor. Ama o gün yine dikkatimi çeken, oyuncuların özverisi. Blackburn’ün kaybedeceği bir şey yoktu. Derby’nin küme düşmesi haftalar öncesi kesinleşmişti. Bütün futbolcular iyi niyetli ancak, konsantre, kıyasıya bir mücadele ve 90 dakika hiç değişmeyen bir tempo. Maçın önemini herkes biliyor, ama sezon sonu gelmiş, tatile çıkılacak anlayışı kesinlikle yok. Profesyonellik bu olsa gerek!

Hakemlere...
Maçı Uriah Rennie yönetti. Premier Lig’de maç yöneten ilk siyahi hakem. Ada’nın en tecrübeli hakemlerinden. Nasıl maç yönetirse yönetsin, kimsenin gıkı çıkmıyor. İngiltere’nin Collina’sı yani...Sahada iyi niyetli oyunculardan kurulu iki takım. Fakat aynı zamanda Fair-Play çerçevesinde dişe dişe mücadele eden, tabiri caizse “tekmeye kafa sokan” futbolcular vardı... Bir ara Derbyli Savage, Blackburnlü Vogel’e öyle sert girdi ki, eminim Türkiye Süper Ligi’nde sarıyı, belki de kırmızı kartı görür oyundan atılırdı... Rennie, faulü verdi, ikili ile kısa süren bir görüşme yaptı ve daha sonra maçın “temiz” geçmesini sağladı, 90 dakika boyunca hiç kart göstermedi! Bana göre hakemlerimizin haftada en az 3-5 Premier Ligi maçı izlemeleri gerek!

Seyircilere...Şimdi sıkı durun...Dedim ya, Derby’nin küme düşmesi haftalar öncesi belliydi! Ama adamlar futbolu seviyor ya! Lig bitiyormuş, küme düşeceklermiş, rakip kazanmış, gol yemişler kimsenin umrunda değildi. Ewood Park Stadı’na yaklaşık 6-7 bin Derbyli seyirci gelmişti. Kale arkasının tamamı konuk taraftarlara ayrılmış... Derby 1-0 öne geçti: Böyle coşkuyu hayatımda görmemiştim. Sanki takım Avrupa Şampiyonu olmuştu. Nedir o sevinç öyle, tribünler bayram yerine dönmüştü. Hiç durmadılar... Durum 1-1 oldu, bir şey değişmedi. Eğleniyorlar! Ama buna çok şaşıracaksınız! Blackburn’ün 2. ve 3’üncü golünde bile adamlar çılgınca sevindi. Bir ara kendimden şüphelendim. Yoksa golleri konuk takım mı atmıştı, ben rüya mı görüyordum? Hayır! Adamlar gole seviniyor. Kimin attığı önemli değil onlar için. Çünkü futbolu seviyorlar. Futbolu eğlence olarak görüyorlar. Keşke Türkiye’de futbol böyle sevilse, böyle yaşansa...

YORUM YAZ