MENÜ

Geleceğe bakış

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Türk sporu Rio ’da yeni bir “sınavdan” daha geçti. Henüz yola çıkmadan, yarışmalar başlamadan, mücadele etmeden “bizden bir şey olmaz” bakış açısı önce de olduğu gibi “standart hale gelmiş” bir yaklaşımın yansımasıydı. Karamsarlık ruhumuza işlemiş olmakla birlikte bazı uygulamaların verdiği yılgınlıklar da bilinçaltında farklı olumsuz düşünceler yaratmış olabilir. Bu durum temel bakışımızdaki “nasıl olsa yapamayız” fikrini aklımızdan silmeye yetmiyor.

Bu tespitle birlikte kazandığımız 8 madalyanın ardından artık farklı değerlendirmelerin yapılacağını inkar edemeyiz. Aslında “değişen ne ” sorusunu cevapsız bırakmayacak bir yönetim anlayışına sahibiz. Gençlik ve Spor Bakanlığı kamuoyuyla derinlemesine paylaşılmamış olmasına karşın uzunca bir süredir önemli toplantılar, araştırmalar ve uygulamaları hayata geçirerek geleceğe dair önemli planlamalar yaptı, yapmaya da devam ediyor. İsteyen 8 madalyayı “güreş, halter, taekwondo ” branşlarından geldi diye eleştirebilir. Ama ilk kez katıldığımız 21 farklı branşta yer alabilme başarısı sıradan mı sizce? Peki 20 yaş altı sporcularımızdan Tutya’yı, Emre’yi, Yasemin’i, Nida’yı, Mete’yi ve Zeynep’i yok mu sayacağız?

Konuyu farklı bir taraftan incelediğimizde ortaya çıkan bazı dikkat çekici tespitleri sizlerle paylaşmak istiyorum;

Spor bilimlerinde “bilimsel destek” olmadan başarı elde edilebilmesi ve bu başarının sürdürülmesi imkansızdır. Burada sporcuya özgü yaklaşımlar ortaya koyacak özel bir bilimsel destek olmazsa olmaz koşuldur. Japonya, Avustralya, Amerika örneklerinde olduğu gibi, farklı disiplinlerdeki bilim insanlarının birlikte çalışarak sporcuya özgü özel analiz ve değerlendirmeler yapabilecek üniversite ile işbirliği içerisine girmesi ve bu bağlamda “Spor Bilimleri Enstitüleri’nin’’ kurulması kaçınılmazdır.

Söz konusu enstitülerinin yanı sıra üniversitelerle etkin işbirliği içerisinde değişik illerde merkezler kurulması, kamp ve antrenman yapılabilecek ortamların sağlanması gerekmektedir. Bu yapı farklı bölgeler ve farklı spor branşları için özelleşebilir. Bir örnek vermek gerekirse bisiklet için üst düzey analizler rüzgar tünelinin olduğu Spor Bilimleri Enstitüsü’nde yapılabilirken, veledromun bulunacağı antrenman merkezi bisiklet sporunun daha yaygın bulunduğu bir ilde kurulabilir ve buradaki üniversitenin desteği alınabilir.

Sporcunun eksikliklerini saptayacak, özel antrenman yöntemleri geliştirilecek böyle enstitülerin yanı sıra, sporcu ve ilgili branştaki sporcu grubunun birlikte çalışacağı ve bu enstitü ile iletişim halinde olacağı bir destek ekibinin (antrenör, hekim, spor psikoloğu, diyetisyen, fizyoterapist) bulunması gerekmektedir.

Yetenek seçiminde bilimsel yöntemler uygulanmalıdır. Her ne kadar genetik testler çekici görünse de farklı yöntemlerle de yetenekli çocukların saptanması mümkün olabilir. Spor Bilimleri Enstitüleri’nden bu konuda da yararlanılabilir.

Japonya örneğinde olduğu gibi her spor branşının ilgili üniversite ile işbirliği içerisinde kaynaşması sağlanarak başarı için yeni yöntemler geliştirilebilir.

Kulüpler sporun en önemli paydaşlarındandır. Sporcu yetiştirilmesinde ciddi görevler üstlenmektedirler. Ancak bu kulüpler antrenman sahası ve mali kaynak bulmakta sıkıntı yaşamaktadırlar. Devletin bu kulüplere yardımcı olması gerekir. Bu nedenle Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü, federasyonlar ve kulüpler arasında koordinasyon birimi kurulmalıdır.

Okul sporları desteklenmelidir. İlkokulda beden eğitimi öğretmenlerinin derslere girmesi sağlanmalıdır.

Beden Eğitimi derslerinin spor kültürünün yaygınlaştırılmasından yetenekli sporcunun saptanmasına kadar önemli bir rolü vardır. Bu derslere gereken önemin verilmesi bir devlet politikası olmalıdır.

Doping bir halk sağlığı sorunudur. Bu konuda toplum bilinçlendirilmelidir. Özellikle küçük yaştaki sporcularda saptanan doping vakaları ciddi bir sağlık ve etik sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu konuda yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Doping maddelerini üretenler ve ticaretini yapanlarla ilgili yasal düzenlemeler gerekmektedir.

Spor yasası, spor kulüpleri, spor federasyonları ve paydaş kurumları da kapsayacak şekilde acilen çıkarılmalı, federasyonlar kanunla tekrar düzenlenmelidir.

Devlet kurumları ve yerel yönetimler profesyonel spor kulüpleri kurmamalı ve üst yöneticileri kulüp yönetiminde yer almamalıdır.

Antrenörlük eğitimi programları standart hale getirilmeli, bütün yapı gözden geçirilerek yeni bir model oluşturulmalıdır. Antrenörlük eğitimi için merkezi eğitim ve merkezi sınav sistemine geçilmeli, antrenörlük eğitiminde teorik derslerin uzaktan eğitim modeliyle yapılmalıdır.

Federasyon mali genel kurulları, federasyonların verimliliğine katkı sağlamadığı gibi mali yük getirdiği düşünülmektedir. Bu yapının kaldırılması ve yerine işlevsel bir mali denetim sisteminin getirilmesi uygun olacaktır.

Bu başlıkların hepsi başlı başına veri ve tartışma konusudur şüphesiz. Ve mutlaka değerlendirilmelidir. 8 madalyayı “unutarak” yakın hedef 2020 Tokyo, ana hedef 2024 Olimpiyat oyunları diyerek yola çıkılmalıdır. Bu noktadan geri dönme şansımız yoktur. Devletimiz spora ve sporcusuna uzattığı eli daha sıkı tutarak meşakkatli ve zor yolda desteğini Cumhurbaşkanımız’ın himayelerinde artırarak sürdürmektedir. Bu uzun ve oldukça masraflı bir yoldur. Başarı için hep birlikte yürekten özveriyle çalışarak belirlenen hedeflere ulaşılacağına olan inancım tamdır. Önemli olan tek yürek olmaktır. O da bizim asil kanımızda mevcuttur.

Belirlenen hedeflere en kısa sürede ulaşmak, nice başarıların mutluluğunu birlikte yaşamak dileğiyle...

YORUM YAZ