MENÜ

Drama bak!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Seksenlerle birlikte insanlığın hayatında hayati önemi bulunan çokça kavramın içi boşaltıldı ne yazık ki. Zaten “globalleşme” adı altında asıl hedefi de bu sonuca ulaşmaktı dünyaya yön vermek isteyen çağımız muktedirlerinin. Bu gerekten yola çıktığımızda “devşirmek” denilen olgunun Türkiye’yi teğet geçmesi de beklenemezdi kuşkusuz.

Ama her zaman ve her konuda olduğu gibi ne yazık ki, devşirme konusunda da işin suyunu çıkardık biz maalesef.

Ülkemizi yürekten benimsemiş, geriden kalan hayatını burada yaşamaya karar vermiş Omerović, Aurelio, Datcu gibilere lafım olamaz, haşa. Sonuçta içtenlikle Türk vatandaşı olmayı seçmiş bu sporcular.

Ama Didier Six, Mirsad (Güneş) Kovacevic, ülkemizde futbol oynamış en saygı değer yabancı olarak sonradan ülkesine yerleşen Deniz Uygar, yani Fenerbahçeli meşhur Uche... Bunlar sadece futbol alanındaki popülizmimiz.

Bir de amatör sporlarda kendimizi, ülkemizi kandırmamızı anlatan tercihlerimiz var ki, adeta söyleyecek söz bulamıyorum ve çaresizce acıyan içime kapanıyorum. Yanlış anlamayın lütfen, bu tablonun asıl sorumlusu kesinlikle kulüplerimiz değil.

Misal, basketbol erkek milli takımımızda Ali Muhammed (Bobby Dixon), bayan basketbol ulusal takımımızda Lara Sanders, Kuanitra Holingsvorth…

Atletizmde Elvan Abeylegesse, Polat Kemboi Arıkan, Yasmani Copello Escobar…

En ilginci de masa tenisinde milli takımımız adına forma giyen iki sporcunun da Çin asıllı Melek Hu ve Bora Vang olması, ne yazık ki…

Peki bu iç acıtıcı tablonun altındaki ıslak imza kimin biliyor musunuz? Lafı eğip bükmeye gerek yok. Kesinlikle bu imza ülke sporunu uzun yılları kapsayacak şekilde planlamasıyla yükümlü olduğu halde işi Allah’a havale eden politikacı ve onların izdüşümü olan federasyonlarımızındır.

Ve bu tablo bana bereketli toprağı, gürül gürül akan suları olduğu halde yan gelip yatmış bir çiftçinin komşusunun bahçesinden domates, biber ve hıyar çalmasını anımsatıyor.

YORUM YAZ