MENÜ

Sonrası körebe!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Devler Ligi’nde gruptan çıkma umudu bir yana, UEFA’ya kalma şansının sürmesi bile bu maçtan alınacak galibiyete bağlıydı. Koca bir ilk yarıda rakibe kendi ayağıyla teslim ettiği 2 net gol pozisyonu dışında sadece bir korneri vardı Fenerbahçe’nin... Bir de kaderine terk edilmiş Güiza’nın ‘isyankâr’ deparları...
Bu sezon içerde dışarıda izleyenlere tuhaf bir his veren takım, daha doğrusu 11 var sahada; silkinmek yerine giderek çözülen; efervesant haplar gibi...
Sanki rakipleri hep 14-15 kişi, Fenerbahçe ise 8-9 kişi ile oynuyor. Sanki saha 2-3 kat büyüyor. Bu çarpık görüntünün nedeni çok basit. Adam ve alan paylaşımındaki sıkıntı, yardımlaşamama, yanlış yer tutma, rakibin arkasında kalma yüzünden her maç gerilimli bir ‘saklambaç’ oyununa dönüyor. Bazen de panik yüzünden ‘körebe’ye...
Yardımlaşma, boşa çıkma olmayınca, tek hamlede yapılması gereken şey, düşüne düşüne 2-3 hamlede yapılınca ortaya kekeme, dengesiz ve izleyeni de yoran bir futbol çıkıyor. Ya da herkes ‘darbeli matkap’ rolüne soyunmaya mecbur kalıyor. Karar pasları bile kararsızlık ve kargaşa paslarına dönüşüyor.
Üç dört akıllı pası arka arkaya izleyebilmek, bir hamle sonrasını düşünen, doğru koşu, doğru hamle yapan bir iki futbolcuyu görmek bile ‘mucize’ ve ‘keramet’ hissi uyandırıyor.
Hızlı olması gereken yerde yavaşlayan, sakin olması gereken yerde panik atağa dönüşen ürkek ve güvensiz haller, rakibi cesaretlendirip üzerine çekmekten başka bir şeye yaramıyor. Kiev, futbolun en basit ve en temel gerçeklerini uygulayıp, Fenerbahçe’yi kör kuyuya yuvarladı.
Sahi ‘En büyük risk, risk almamaktır’ sözü, kimselere bir şey hatırlatıyor mu? Özellikle de ‘riZico’ ahâlisine...

YORUM YAZ