MENÜ

Sabotaj gibi

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Her şey birbirine girdi. Takımın abuk sabuk, mantık dışı iniş çıkışları yüzünden neredeyse bütün Fenerbahçeliler’de şizofronik bir hâl oluştu. Diyelim bu takımın başında hoca falan da yok; futbol bu mudur peki? Bu milyon Euro’luk ayakların futbol diye öğrendiği, bildiği, sunduğu ve sunacağı şey bu mu? Yetenekleri, algıları, futbol namusları Gençlerbirliği karşısında ‘mahalle karması’ görüntüsü sergileyecek kadar sınırlı mıdır? Giydikleri formayı unutmak, takım olduklarını, mücadeleyi unutmak, her maçta farkın eşiğine getirir insanı. Rakip kim olursa olsun fark etmez.
Eğer Gençlerbirliği futbolcuları, Sarı-Lacivert forma karşısında heyecanlanıp strese girmese, son vuruşlarda acele etmese, Hacettepe’den beter olurdu Fenerbahçe. Hem de kaç maçta birden. Bu kadar dangıl dungul gidişle, ligden bin kere kopmuş olması gerekirdi. Ancak rakiplerinin durumu da ondan farklı değil. Sırf bu nedenle hâlâ zirveden kopmadıysa, hâlâ potanın içindeyse yatıp kalkıp dua etmeli futbolcular. Fenerbahçe havlu attıkça, rakipleri ‘olmaz’ diyor. Beşiktaş’tan 8 puan gerideyken, 6 puan öne geç ve 4 maçlık periyotta tekrar 2 puan geriye düş. Bu saçmalık değil, saçmalığın daniskası. Ötesine geçiyorum ya sabotaj ya ihanet!

Şimdi sırada Sivas maçı var. Fenerbahçe için bu sezon içinde bilmemkaçıncı kez tekrarlanan ‘tamam ya da devam’ maçlarından biri. İki takımın da, en büyük rakibi kuşkusuz zemin ve hava koşulları olacak. Sarı-Lacivertli futbolcular geçen haftaki gibi oynarsa (yani oynamazsa), Sivas büyük ölçüde şampiyonluğunu ilân ederek çıkar Kadıköy’den. Fenerbahçe kazanırsa, can çekişme sancıları birkaç hafta daha devam eder. Çünkü galip gelmesi umut açısından hiçbir şey ifade etmez. Çünkü taraftar ne zaman ümitlense, yüzlerine yumruğu indirip yerine oturtmayı ihmal etmediler. Her şeye rağmen kendilerine inananları bile, ‘şampiyonluk ateist’ine çevirdiler. Coşku gitti, kuşku geldi. Anlaşılan o ki; müdahale olmadan mücadele de olmayacak. Bırakın Aragones’i falan kardeşim. O formanın, kazandığınız paranın hakkını verin. Kulübü geçtik, en azından kendi kariyerinize ihanet etmeyin. Sahadaki zavallı, aciz, gülünç, darmadağın ve utanç verici durumun hiç ama hiçbir mazereti olamaz.

Ha, derdiniz eğer hoca falan göndermekse, bunun için bir gizli ve ortak bir tavır varsa; o devirler çoktan geçti. Bu kulüp, bu tavırlar yüzünden hiç hak etmediği çok bedel ödedi, ama er ya da geç en ağır bedeli ihanet edenler ödedi. Bu sonuçlar bile kendilerine getirmeye yetmiyorsa, birilerinin hocayı da futbolcuları da şoklaması, sarsması ve kendine getirmesi lazım. Oynanan masum bir çelik çomak oyunu değil. Hayatlarını bu kulübün parasıyla kazananlar, kaprisleriyle bu camianın kaderiyle oynuyor.

Ayıp oluyor beyler! Kimse sizden mucize beklemiyor, sadece futbolun, ekmek paralarının ve yeteneklerinin hakkını namusluca vermeye çabalayın yeter!

Sert ve keskin bir müdahale şart! Radikal mi olur, yoksa medikal mi, orasını bilemem!

YORUM YAZ