MENÜ

Kendine çıkan yokuş

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Fenerbahçe’nin kendi kendini düşürdüğü şu hallerin yenilir yutulur, anlatılabilir, anlaşılabilir bir tarifi var mı? Durumun kendisi dramatik ama, sorumluyu dışarıda arama gayretkeşliği gerçekten gülünç... El birliğiyle geri götürüldü takım. Kulüp Mersin’e, takım tersine... Ne yaman çelişki!

Yöneticisinden teknik direktörüne, futbolcusundan taraftarına hiç kimse kendisi dışında sorumlu aramasın. Herkes kendini sorgulasın. Bunu yapmak, halının altına süpürmektir. Sadece geri gidişi daha da hızlandırır. Tıpkı daha önce defalarca yaşandığı gibi. Yani ibret alınmayan tarih tekerrür ediyor. Ortada sürpriz falan da yok.

Hakikaten ne dayanılabilirliği ne de katlanılabirliği kalmayan, iler tutar yanı olmayan saçma- lıklar ve sorumsuzluklar silsilesi buraya kadar getirdi. Takımın maliyeti ile mevcut tablo arasındaki fark, uçurum kavramıyla da anlatılamaz.

Dağın fare doğurduğu, hatta prematüre doğum yaptığı gün gibi ortada... Fenerbahçe kendi üretimi yanlışlarda, sorunlarda boğulur ve bocalarken, fareler gürbüz gibi dağ doğurdu. Hem de sıradağ.

Yok farz ederek, görmezden gelerek, inkar ederek, yalanlayarak takım yapılamıyor işte. Keşke bu kadar kolay olabilseydi.

Chelsea’den deplasmanda bile korkmayan takım, evinde Diyarbakır’dan korkuyor. Sevilla’ya sahayı dar eden takıma, sıradan takımlar dünyayı dar edebiliyor. Fenerbahçe’nin 3 yılda göz göre göre sıradan bir takıma dönüşmesi, sıra dışı bir durum değil mi? Normal mi kabul edelim?

Bu sorumsuzluğun faturası elbette yine birilerine kesilecektir. Tamam da manevi tahribatı, derin maliyeti nasıl karşılanacak. Bence Fenerbahçe ligi Galatasaray maçıyla bitirmiştir. Tribündeki ve sahadaki abartılı sevinç, bu ‘eskiye dönüş’ tehlikesinin erken habercisiydi zaten. Kim ne derse desin, devrim ağır yaralıdır. Kimsenin vermeye cesaret edemeyeceği kadar ağır bir hasarı, Fenerbahçe kendi kendine hem de mazohistçe vermiştir. Yine eski kısır döngüsünün, lanet çemberinin içinde kapana kısılmıştır. Fenerbahçe kendisinin en azılı, en baş edilmez, en vicdansız, en korkunç düşmanıdır. Yani baştan yeniktir. Bunu anlamadıkça da, işi zordur. Özdemir Asaf’ın durumu özetleyen şiiri ile bu faslı noktalayalım:

Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
O’nu vurmaya gittim kendimle vuruştum

YORUM YAZ