MENÜ

Hariçten gazel

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Yazık, hem de çok yazık. Fenerbahçeliler’in tamamı, sınırları da, sinirleri de allak bullak eden, kabir azabına benzer bir süreçten geçiyor. Hem de hiç olmaması, hiç yaşanmaması gereken bir dönemde...
Öylesine vahim bir görüntü var ki ortada; sabotaj olsa bu kadar bariz ve fütursuz olamaz. Mesele içeride, dışarıda ya da farklı yenilmek değil, mesele kötü oynamak da değil, mesele yarıştan kopmak da değil. İtirazımız kavganın haricine düşmeye, ya da bilerek oralara konuşlanmaya...
İnsanların kanına dokunan, canını acıtan, öfkeyi tetikleyen takımın sahadaki çaresizliği, korkaklığı ve aciz çırpınışlarıdır. Formadan, hedeften, birbirlerinden ve futbolun temel öğretilerinden kutup kadar uzak zihin ve dağınıklığıdır.
Bu zenginliği üreten sabır ve özveri rezervlerini hortumlayan da, yeniden iç savaş senaryoları üreten de işte bu utanç tablosudur. Fenerbahçe’deki zihniyet devriminin tasfiye ettiği gerici zihniyeti hortlatıp, elverişli koşulları hazırlayanlar da bu görüntüdür. Kabul edilebilir bir şey mi?
Kimse masal da maval da anlatmasın! Milyon milyon Eurolar alan futbolcuların, sahada en temel futbol gerçeklerini bile yerine getirememesinin hiçbir mantıklı gerekçesi olamaz; ne hoca değişikliği, ne alacak-verecek, ne küskünlük, ne kızgınlık, ne gelenler, ne gidenler.
Bu çözüm üretememe sancısı, zehir gibi kavuruyor bütün Fenerbahçeliler’in içini... Yönetiminden, taraftarına herkes çok kötü bir sınav veriyor bu sene...
Diyelim hocayı günah keçisi yapıp gönderdin. Peki Aragones’i haklamak, futbolcuları aklamak anlamına gelmez mi? Bir futbolcu kötü oynayabilir ama kötü koşamaz, kötü mücadele edemez, kötü yardımlaşamaz, kötü dayanışamaz. Hiçbir oyuncunun böyle bir mazereti ya da özrü olamaz.
Bu takımın omurgası sakat. Çağdaş futbolun gereği olarak oluşturulan ‘ezici orta saha üstünlüğü’, bir yılda ‘orta saha zavallılığı’na gerile(til)di. Üstelik Fenerbahçe bu tercihi, zorluktan ya da zorunluluktan değil, özgür iradesiyle yaptı. Yokluğun yapamadığını, bolluk yaptırdı.
Durum ironik, dramatik ve hatta travmatik. Kulüp kimsenin cebine bağlı olmadan kendi olanakları ile ayakta dururken, takım ayakta duramaz hale dönüştü. Bu olanaklarla tank gibi, mücadele ve kondisyonuyla rakibin kimyasını bozan zırhlı bir takım hayali kuruyordu herkes.
Yönetimi, hocası, futbolcusu, tribün grupları ve gönülden bağlı oldukları ‘abi’leri el ele, hep birlikte Sarı-Lacivert’i imha planı uyguluyorlar sanki.
Ve bu unsurların, hiçbir gücün, düzenin, düzeneğin ve ittifakın başaramadığını başaracağından zerre kadar da kuşkunuz olmasın!

YORUM YAZ