MENÜ

Engizisyon

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Fenerbahçe, dışarıdan ve içeriden ağır kuşatma altında... Yoğun bir psikolojik harekâtın, bel altı muhalefetin her türlüsüyle, en çirkini en pespayesi ile baş başa... Hem de yıllardır. Bu koşullar altında şampiyon olmaması değil, son haftalara kadar yarıştan kopmaması, mutlu sona ulaşmasıdır aslında anormal olan.
Yönetim gitsin, Daum gitsin, Zico gitsin, futbolcular gitsin! Yıllardır değişmeyen terane, bitmek bilmeyen kelle avcılığı... Hem de engizisyonun en rezili, en aymazı, en arsızı, en acımasızı ile abluka altına alınmışken... Pekii, istenen kelleler, bu seslere kulak verenler tarafından teslim edildiğinde ne olmuş? Bakın yakın tarihe görürsünüz.
Pekii, kelle isteyenler haksız çıktıklarında ne yapmışlar? Hiç. En küçük bir özeleştiride bulunmuşlar mı? Kulübe nasıl bir darbe vurduklarını, kaç yılını heba ettiklerini düşünmüşler mi? Bu görüntüleriyle kimleri üzüp, kimleri güldürdüklerini hesaba katmışlar mı? Nereleriyle güldüklerine dikkat etmişler mi? En küçük bir sorumluluk üstlenmişler mi? Yoksa kendilerinin dışında herkes potansiyel sahtekâr mı? Kovulan teknik direktörleri, yıkılan yönetimleri, ‘ruhsuz’ ilân edilen futbolcuların başarılarını ve kariyerlerini gördüklerinde, duyduklarında neler hissediyorlar?
Bazıları da içeriğini bilmeden, sığ algılamalarla ya da kulaktan dolmalarla geviş getiriyor. Yumruğu çakıp kaşıyor, yangına benzin taşıyor, birilerinin eline çakmak kibrit tutuşturup gaz veriyor.
Buyurun! Madem futbol futbolcuyla, teknik direktörle, teknikle, taktikle, yetenekle değil de taraftarla oynanıyor, madem maçlar desibel oranıyla, fon müziğiyle kazanılıyor, hadi kurtarın takımı! Madem yönetimler tribünlerin isteği üzerine gelip gidecek, hadi kurtarın kulübü. Hadi şu gidişatı düzeltin! Öyle ya, siz olmasanız ne şampiyonluklar olurdu, ne de Devler Ligi’nde çeyrek final! Kim ki onlar sizin yanınızda?
Bağırarak, çağırarak, ıslıklayarak, yuhlayarak, eğlenerek, göbek atarak, ses tellerinizi yırtarak, tribünde kendi maçınızı oynayarak, gereğinde de tehdit ederek motive edin futbolcuları! Yönetimi titretin ve kendine döndürün ya da dönüştürün! Herkes Fenerbahçe ile uğraşırken, siz de Fenerbahçeli ile uğraşın. Fenerbahçelilik ile değil Fenerbahçe siyaseti ile uğraşın. Size benzemeyenleri, biat etmeyenleri aşağılayın, itham edin, yıldırın!
Ne demişti Süleyman Seba; “Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını da her zaman kandırabilirsiniz ama her zaman herkesi kandıramazsınız!”
Atatürk’ten, Cumhuriyet’ten ve devrimlerinden bile intikam almaya çalışanların ülkeyi ele geçirmeye başladığı bir dönemde, Aziz Yıldırım da neyin nesi ki? Ve-ga’nın şarkısındaki gibi: “Bir gün gelir bir gün geçer, bazı şeyler hiç ama hiç değişmez.”
İnsan yaşadığı ‘an’a miyoptur ve gözün en büyük zaafı da kendi kendini görememesidir!

YORUM YAZ