MENÜ

Devrimci

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

10 yıl önce hedeflerini söylediğinde, Don Kişot gibi baktı herkes O’na. Kimi dudak büzdü, kimi küçümseyen gülümsemelerle alaycı bakışlar fırlattı. Bu zor camia ne uçuk vaatler dinlemiş, ne hayaller, ne rüyalar başlamadan bitmişti. O’na oy verenler bile inanmıyordu söylediklerinin gerçekleşebileceğine...
Bir rönesans başlatmak, Fenerbahçe’nin Orta Çağı’nı kapatıp, Yeni Çağı’nı açmak istiyordu. Ancak asırlık kulübü oyuncağı haline getiren, geleceğine ipotek koyan, ayakbağı olan grupçular, kongre ağaları ve rantiyeler Engizisyon Mahkemesi gibi tepesinde sallanıyordu. Farkındaydı, biliyordu ama, enseyi karartanlara inat o gözünü karartmıştı. Üstelik bu kongre ağalarının, medyaya konuşlanmış, kursak bağımlısı militanları olduğunu bile bile.
Çok belliydi, eğer bir devrim olacaksa, kirli, sinsi ve belaltı bir savaş da beraberinde gelecekti. Grupların ve medyanın Fenerbahçesi ile Fenerbahçeli’nin Fenerbahçesi savaşacaktı. Teşhisi koymuştu, tedavinin hastalıktan bile daha acımasız olacağını bildiği halde, işe koyuldu. Çünkü zafer, sadece kaybetmeyi göze alabilenlerindi.
Fenerbahçe’nin en büyük düşmanının içerde olduğunu, kendisini yenmeden kimseyi yenemeyeceğini öğrenmişti. Ve güçlü olmayana asla barış yoktu. Kaostan beslenenlerin devrime geçit vermemek için her türlü sabotajı ve tezgahı yapmaktan çekinmeyeceğini de, yoluna mayınlar döşeyeceğini de...
Nitekim hepsi yaşandı. Buna bir de ağır ihanetler eklendi. Hançer kültürünün esir aldığı camiada vefa tedavülden kalkmış, ihanet sıradan bir vaka haline getirilmişti çoktan. Ama aydınlanma için, karanlığa da meydan okuyabilmek gerekiyordu.
Caimanın büyüklüğünü, çapını, potansiyelini çok iyi biliyor, bulunduğu yeri ve durumunu ‘sevda’sına hiç yakıştıramıyordu. Elbette dönenler, sönenler, yılanlar, yalanlar olacaktı bu yolda. Umursamadı, kervanın yolda düzeleceğini biliyordu. İçerden ve dışardan ağır saldırılar altında başladı Büyük Yürüyüş. Sarı lacivert ideallerin peşine düşmüş, devrime inanmış bir avuç taraftarla birlikte. Eğilmeden, bükülmeden, teslim olmadan, biat etmeden, en zor koşullarda, en ağır kayıplarda bile dimdik ve gururla durarak, ufuk açarak. “Derin kuyu yoktur, kısa ip vardır” felsefesinden hareketle.
Sonuç ortada; 90 yılda yapılamayanlar 10 yılda gerçekleşti. Dilenmeden, direnerek ve Yeniden Diriliş destanı yazarak. Hakları da asla teslim edilmediği, zerre kadar takdir görmediği halde. İdealler artık çok daha büyük. Çünkü her şey asıl şimdi başlıyor. Devrimci’nin bundan sonraki hedefi, hayatını adadığı Fenerbahçe’sini, dünyanın en güçlü, en zengin ve en büyük kulübü haline getirmek. Kafasında yol haritası ve projeler hazır. Hepsinden daha önemlisi bunun artık bir hayal olmadığını herkese öğretmiş olması.

YORUM YAZ