MENÜ

Buldozer

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Fenerbahçe taraftarının ve yönetiminin aklındaki, gönlündeki ideal takım, rakibini mücadelesiyle, kondisyonuyla ezen, yıldıran ve taraflı tarafsız herkese ‘helal olsun’ dedirtebilen, her yönüyle takım olabilen bir takım.
Bu özelliklere yetenek, hız, klas ve tecrübe de eklendiğinde ortaya seyrine ve heyecanına doyum olmayan bir futbol çıkacağı kesin. Bugüne kadar eldeki yağ, un ve şeker bir türlü dengeli, disiplinli bir formüle oturtulamadı. İyi futbolun skoru getirmediği, iyi mücadelenin yetenek eksikliğinden sonuca ulaşamadığı yıllar ve yıllar. Bazen de tam tersi keyifsiz ve mücadelesiz futbolla hedefe ulaşıldığı oldu. Görüntü ve ses senkronu birbirine yaklaştı ama senkron hiçbir zaman tam olarak örtüşmedi.
Yönetimin bu seneki tercihleri ve yaptığı bütün hamleler bu arayışı yakalamaya yönelik. Ancak malzemesi ‘insan’ olan her alanda olduğu gibi, futbolda da beklenmedik olaylar ve negatif etkiler hedefleri saptırabilir, şaşırtabilir, takımı ve hatta kulübü yörüngesinden çıkarabilir. Sakatlıklar, uyumsuzluklar, futbol dışı ve hesaplanamayan faktörler bir takımı doğrudan ya da dolaylı olarak sabote edebilir.
Aragones’in tavizsiz ama babacan disiplini, La Liga antrenmanları ve yeni oyun anlayışına alışmak, Fenerbahçeli futbolcuları fiziksel yönden olduğu kadar beyinsel olarak da bir hayli yoracak. Bu da değişime adaptasyon sürecinde, kaçınılmaz bir sonuç.
Ancak, çağdaş futbolun odağında basan, koşan, yardımlaşan, hızlı ve uyumlu bir orta sahaya sahip olmak gerektiği gerçeğini bugün kimse inkâr edemez. Bu açıdan bakıldığında Aurelio’nun bıraktığı boşluğun doldurulması mutlak şart. Sadece Selçuk Şahin yetmez. Kaldı ki, bu oyuncunun çok ciddi bir istikrar sorunu olduğu muamma değil. Bir maçta olağanüstü iyiyken, bir sonraki maçta tanınamayacak halde olabiliyor. Deivid bence Aurelio’dan daha büyük bir kayıp.
Başkan Aziz Yıldırım Divan Kurulu’nda “1-2 transfer daha yapabiliriz” diyerek taraftarların yüreğine su serpti. Artık ne olacaksa olmalı. Hangi hamle gerekiyorsa bir an evvel yapılmalı; riskse risk, fedakârlıksa fedakârlık! Çünkü Fenerbahçe Süper Lig’de bu yılı bırakın heba etmeyi, riske edecek lüksü bile yok. Devler Ligi’ndeki çeyrek finalin altına düşmek, zaten kendini inkâr etmekle eşdeğer.
O halde iki üst düzey transfer mutlak şart. Kulübün hedeflerini, futbol takımının hedeflerinden her zaman daha öncelikli gören ve daha heyecan verici bulan ve savunan biri olarak diyorum ki; gözü karartmanın tam da zamanıdır!

YORUM YAZ