MENÜ

Beşiktaş'ın son şansı Mustafa Denizli'dir

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Önce Beşiktaş yandaşları için rahatsız edici birkaç soru soralım: Beşiktaş Türkiye’nin kaçıncı büyüğüdür? Ezeli rekabette gerek sportif, gerek idari, gerekse tesis bakımından rakipleriyle aynı düzeyde midir? Eğer değilse rakiplerinin ne kadar gerisindedir? Çok geride kaldıysa rakiplerini yakalama şansı nedir? Şayet bu şansı varsa veya yaratabilirse ne kadar zamanda rakiplerini yakalayabilir? Son 13 senede sadece 1 şampiyonluk alınması tesadüf müdür? Ve en önemlisi, Beşiktaş kurumsallaşabilmiş midir? Yoksa hala kişilerin, legal-illegal menfaat gruplarının ve tribünlerin tahakkümünde midir? Yıldırım Demirören gitse ve bu sistem içinde elini cebinden çıkarmayacak yeni bir Yıldırım Demirören gelse her şey düzelecek mi? Elde edilecek bir şampiyonluk geçmişe sünger çekip yapılan bütün hataları örtbas mı edecek, yoksa ileriye doğru atılımın fitilini mi ateşleyecek?

Biliyorum, cevabı zor sorular bunlar. Ve cevaplar kişiden kişiye göre değişir. Ancak fiili durum, tüm bu sorulara verilecek cevapların olumsuz olduğu yönündedir. Şu, herkesin kabulleneceği bir gerçek: Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın gerisindedir. Adı hep üçüncü büyük olarak anılmaktadır. Bunun şampiyonluk ve taraftar sayısıyla ya da popülariteyle de ilgisi yok. Beşiktaş yıllardır bir semt takımı zihniyetiyle yönetilmektedir. Bir türlü dışa açılamamaktadır. Beşiktaş’ı yönetenler, yerel düşüncelerden, demode alışkanlıklardan, kısır çekişmelerden, sığ tartışmalardan kurtulamamakta ve haliyle kulübü evrensel normlara oturtamamaktadır. Bu tespitlerle zaman zaman ortaya çıkan ve çeşitli çareler üretmeye çalışan eğitimli, çağdaş, vizyon sahibi yöneticiler de kısa zaman içinde tasfiye edilmektedir. Bütün bu çalkantılar, tribünlerdeki gel-gitler, futbolcu ve teknik adam sirkülasyonları boşuna değildir.

Denizli gerçek bir devrimci liderdir
Böylesine büyük yapısal sorunları olan bir kulübün kurtuluşunu bir kişiye, özellikle de işi sahanın içiyle sınırlı olan bir teknik adama bağlamak ilk bakışta doğru bir yaklaşım gibi görünmeyebilir. Ancak bu kişinin adı Mustafa Denizli’yse, onun beklenen ‘mesih’ olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. Beşiktaş Yönetimi, son teknik adam operasyonuyla şaşılacak derecede bir yanlıştan doğru çıkarmayı başarmıştır. Ertuğrul Sağlam’la yolların ayrılması ve bunun şekli ne kadar yanlışsa, Mustafa Denizli’nin fazla zaman geçirilmeden göreve getirilmesi de o derece doğrudur. Hiçbir maceraya atılmadan ve komplekse kapılmadan olması gereken yapılmıştır. Peki, bu yeterli midir? İşte asıl sorun da budur. Mustafa Denizli’yle ilgili planlar kısa vadeliyse Beşiktaş günü kurtarır. Sorunları halının altına süpürür. Evet, Denizli de uzun vadeli planlar yapmaz. Ancak Demirören yönetimi bu konuda kendisini ikna etmelidir. Bugünün yanı sıra Beşiktaş’ın geleceğini de Mustafa Denizli’ye emanet etmelidir. Bir Alex Ferguson ve Arsen Wenger modeli oluşturulmalıdır. İşine ne bir yönetici, ne de profesyonel bir menacer karıştırılmalıdır. Bir CEO gibi tam yetkili olmalıdır. Çünkü Mustafa Denizli salt bir futbol adamı değildir. Ondan öte bir figürdür. Dünya görüşüyle, bilgi birikimiyle, duruşuyla, felsefesiyle, vizyonuyla, zekasıyla, düşünce sistematiğiyle, temsil yeteneğiyle bir ikondur. Tam anlamıyla bir liderdir. Ve Beşiktaş için büyük bir fırsattır. Siyah-Beyazlı camiada gerçekleştirilecek bir zihniyet devrimi için son şanstır. Galatasaray ve Fenerbahçe büyük düşünmenin temellerini onunla atmıştır. Her iki kulüp de bugün onun açtığı yoldan ilerlemektedir. Sıra Beşiktaş’tadır. Önlerinde iki seçenek var: Ya İstanbul’un bir ilçesi olarak kalacaklar, ya da dünya kulübü olacaklar. Tercih onların...

Fenerbahçe’den
ilkel taktik

Aslına bakarsanız, sadece Fenerbahçe’nin yöntemi değildir bu. Diğer büyükler de zaman zaman eski dönemlerden kalma o çağdışı taktiğe başvururlar. Güçlü bir Anadolu kulübüyle yapılacak maç öncesi, rakibin en önemli oyuncuları üstüne transfer spekülasyonu yapmak, sözüm ona bir yönetici cinliğidir. Amaç, rakibin takım bütünlüğünü bozmak, oyuncuyu demoralize etmek, motivasyonu kırmak ve oynanacak maçta avantaj sağlamaktır. Son olarak Fenerbahçe yaptı bunu. Bursaspor maçı öncesi, Yeşil-Beyazlı takımın en etkili iki oyuncusu Mustafa Sarp ile Sercan Yıldırım hakkında çıkarılan transfer dedikoduları, dünya kulübü olma iddiasındaki Fenerbahçe’ye yakışmayacak bir manevraydı. Muhtemelen, yönetimin bunda bir dahli yoktur. Ancak her haberi yalanlayan Sarı-Lacivertli yönetim bu habere sessiz kalarak, yapılan çirkinliğe göz yummuştur. Bilirsiniz, susmak onaylamaktır. Sonuçta hedefe ulaşılmıştır. Peki Bursa taraftarının önüne bir yem olarak atılan Mustafa Sarp ile Sercan Yıldırım ne olacaktır? Onlar kimin umurunda ki? Yaşasın Makyavelizm!

YORUM YAZ