MENÜ

Yunan dostluğu!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Kuralar ilk çekildiğinde grupları çok beğenirken, takımlarımızın durumu beni endişelendiriyordu. Efes Pilsen’in kötü oyunu, Fenerbahçe’nin sakatlıklarla boğuşması, TOP 16’daki ilk maçların da zorluk derecesinin fazla oluşu, olumsuz etkenlerdi. Ama alınacak birer galibiyet Fener ve Efes’i hem moral, hem de sıralamada bir adım yukarı taşıyacaktı, öyle de oldu.
Fenerbahçe’nin Selanik’ten galibiyetle dönmesinin tek yolunun yapacağı alan savunması olduğunu belirtmiştim. Çünkü, Massey ve Mottola gibi iki hareketli uzunu Mirsad’ın yokluğunda Vidmar, Ömer, Oğuz, Semih gibi rakibe oranla ağır uzunlarla savunmak imkansızdı. Nitekim daha ilk çeyrek dolmadan 4 pivot da faul problemine girdi. 2. çeyrekten itibaren dönülen alan savunması Aris’in kabusu oldu. Solomon, Ömer Onan, Kinsey gibi saldırgan dış savunuculara, Ömer, Vidmar, Oğuz, Semih gibi uzun kollu devasa pivotlara sahip olan Fenerbahçe için alan savunması bazı maçlarda biçilmiş kaftan. Bakmayın yenilen 88 sayıya. Müdafada aslolan rakibi düşük yüzdede tutmaktır. Fenerbahçe de, Aris’in yüzdesini 40’lara indirip, Selanik deplasmanını kayıpsız atlattı çok büyük bir avantaj yakaladı. Çünkü ilk turda Malaga’yı yenen, Rytas ve Maccabi’yi elinden kaçıran Aris’in burada TAU ya da Rytas’a çelme takması yüksek olasılık.
Efes Pilsen de bir başka Yunan ekibi, Avrupa devi Panathinaikos’u devirip ekstra galibiyeti cebine koydu. Ekstra diyorum çünkü hesaplar yapılırken hiçbir takım Panathinaikos hanesine artı işareti koymaz. Normal şartlarda (Panathinaikos’un kalan maçlarını kazanması) alınacak 2 Partizan ve içsahadaki Montepaschi galibiyetleri Efes’i çeyrek finalist yapacaktır.
İlk raundun son haftasında rakiplerin yaptığı kıyak, ardından kurada gidilen gruplar şansın yanımızda olduğunu gösteriyordu. Top 16’ya da bu fırsatı mükemmel değerlendirerek başladık, fazlasıyla umutlandık. Umarız hevesimiz kursağımızda kalmaz.
Bitmeyen kan davası!
Solomon 5 yıl önce Avrupa’ya ilk geldiğinde Aris forması altında Panathinaikos’a karşı kupa maçına çıkar. O zaman Atina ekibinde oynayan Kalaitsiz’le yumruk yumruğa kavga eder, husumet de 2003 yılında başlar, Efes Pilsen-Panathianikos Euroleague çeyrek final serisinde had safhaya çıkar. Olaylı geçen 3 maçta da davalı ikili hem saha içinde, hem saha dışında yaptıkları açıklamalarla birbirlerine gözdağı verir. Geçen yıl Euroleague’de iki kez oynanan Fenerbahçe-Aris maçlarında da Solomon-Kalaitsiz arasındaki gerilim devam eder. Ama hepsinde sahadan galip ayrılan Yunan oyuncu olur. Taa ki önceki geceye kadar. Ayrılmaz ikili birbirini görür görmez hemen dalaşmaya başladılar. Çaktırmadan atılan dirsekler, yumruklar, fırlatılan toplar davanın hiç bitmeyeceğinin bir göstergesiydi sanki. Bu kez gülen Solomon oldu. Darısı İstanbul’daki maçın başına.
Hoşgeldin Kaya !
Haberi duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. O kadar yatırım yap, ULEB Kupası’nda şampiyonluğa koş, Türkiye Ligi’nde de şampiyonluk kovala, en önemli silahını elinden kaçır. Hem Beşiktaş yönetimine, hem de, “Hayatımda basketboldan hiç bu kadar zevk almamıştım” diyerek Beşiktaş’ta ne kadar mutlu olduğunu dile getiren Kaya’ya etmeyeceğim sitem kalmayacaktı. Allah’tan sorun çözüldü de, Kaya ULEB Kupası’ndaki en büyük rakiplerden birine gitmedi.

YORUM YAZ