MENÜ

Kaybederken kazandık!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bir Avrupa Şampiyonası daha bizim için erken sona erdi. Gerçi bu sonuçlara çok da yabancı değiliz. 2001’de evimizde kazandığımız gümüş madalyanın ardından takip eden şampiyonalarda 8.’likten öteye gidemedik. 2003, 2005, 2007, 2009, 2011, 2013 tamamen hayal kırıklığı olarak geçmişti. 2015’te zaten çok umudumuz yoktu, 2017’de de aynı şekilde 2. turda şampiyonaya veda ettik. Ama bu seferki biraz daha farklıydı.

Bu takım farklıydı

2015 dışında Mehmet Okur’la, Hidayet Türkoğlu’yla, İbrahim Kutluay’la, Mirsad Türkcan’la, Ersan İlyasova’yla, Ömer Aşık’la, Ömer Onan’la, Kerem Tunçeri’yle, Ender Arslan’la, Hüseyin Beşok’la, Kaya Peker’le vs hep madalya adayı olarak gidip, önümüze bakarak geri dönmüştük. Çeşitli nedenleri vardı bu sonuçların ama ortak payda kamuoyu eleştirisiydi. Mücadele etmeyen, kendi içinde kavga eden, takım olmayı başaramayan milli takımlar vardı.

Bu takım ise farklıydı. Ego savaşı, bencillik yoktu, birliktelik ve yardımlaşma vardı. Hepsi elinden geleni yaptı, mücadele etti, yerdeki topa atladı, savaştı, formasının hakkını sonuna kadar verdi. Ama kapasiteleri bu kadardı ve güçleri yetmedi. Sonuç aynıydı ama tek fark gönülleri kazanmış olmalarıydı.

Sorumluluk verilince...

En önemlisi, kendi takımlarında yüzlerine bakılmayan, ikinci plana atılan oyuncuların, fırsat ve sorumluluk verildiğinde neler yapabileceğini gördük.

Efes’te kadroya giremeyen 20 yaşındaki Furkan Korkmaz, büyük bir yıldız gibi oynadı. Efes’te süre verilen ama yabancıların gölgesinde kalan Cedi, o takımın lideri olabileceğini milli takımda gösterdi. Devamı NBA’de gelecek umarım. Euroleague’de dakika almakta zorlanan Melih, Avrupa’nın devlerine karşı 14 sayı ortalama ile oynadı. Keza Barış Hersek.

Kenan her ne kadar tam olarak bekleneni karşılamasa da, özgüven kazandığında bir kaç adım daha yukarı çıkabileceğini gösterdi.

Kulüp takımında saygı görmeyen Semih de konsantre olduğunda Avrupa’nın en iyi pivotlarından biri olabileceğinin farkına vardı. Bu oyunculara Okben’i, Egemen’i, Tolga’yı, Emircan’ı da ekleyebiliriz.

O coachların bu ligde ne işi var!

Tek sorun bu gençlere güvenecek coachları takımların başına getirmek. Bu da yabancı coach için kriter belirlemekten geçiyor. Obradovic, Blatt hatta Perasovic filan tamam ama, zamanında Prodanovic’in, şimdilerde Mihalio Uvalin’in, Josep Berrocal’ın, Stefanos Dedas’ın vs bu ligde ne işi var. Gitsinler bakalım İspanya’ya, İtalya’ya, Fransa’ya kapıdan içeri girebiliyorlar mı?

Sarıca farkı

Ufuk Sarıca, kulüp takımı çalıştırırken de en az yabancıyla mücadele ederek, Türkler’e sorumluluk vermiş ve başarılı olmuştu. Milli takımda sınırlı kapasitesi bulunan oyuncu grubundan maksimum verim almaya çalıştı. Onların gelişimini sağladı. Keza beraber çalıştığı yabancılar da Sarıca’dan sonra büyük kulüplere sıçramalar yapmıştı. Ufuk Sarıca ve yardımcısı Ertuğrul Erdoğan BSL’de de head coachluk yapan. Onlarla benzer zihniyetteki Türk coachlara güvenildiği taktirde, yerli oyuncu yetiştirmedeki sorunun bir bölümünü aşmış oluruz.

YORUM YAZ