Futbolu bırak, tura bak

İlk maçtaki 3-0'lık skor olmasa ne Jesus böyle bir rotasyon yapar, ne de Arda Güler'i ilk 11'de sahaya sürerdi. Tartışmasız ilk 11'in en büyük sürprizi, stoper Lemos'un formayı kapışıydı. Jesus'un oyuncuyu resmi bir maçta görmek istemesi pek inandırıcı gelmedi.

Serdar Aziz ve Tisserand olmayınca, taraftar baskısından Gustavo'yu kulübeye, Lemos'u (bir daha oynar mı bilemem) sahaya sürmüştü.

Bruma, Serdar Dursun ve Arda Güler'in ilk 11'i görmeleri, Crespo'nun tekrar formasına kavuşmasıyla oyunu izlemeye koyulduk. İlk 45 dakikada topa büyük oranda sahip olan Fenerbahçe'nin pozisyon bulmakta yine zorlandığını gördük. Bereket rakip, kalite ve kapasite olarak Fenerbahçe'nin çok gerisindeydi. Düşünün; kendi saha ve seyircisi önünde oynayan Slovacko'nun ilk yarıda Altay'ı rahatsız edecek tek pozisyonunu göremedik.

Oynanan futbol ise keyif vermiyordu. Zaten Fenerbahçe'de yaratıcı futbolcular, sahada değil dışarıdaysa, takımın performansı gözle görülür düşüyordu. Skor rahatlığı Jesus'un ikinci bölümdeki hamlelerini geciktirdi.

Pozisyon sıkıntısı çekilirken, Serdar Dursun'un kendi kazandığı topu sert bir şutla ağlara göndermesinden sonra Fenerbahçe kendini biraz oyuna verir dedik ama, Peres kale önünde topa dokunamayınca rakip eşitliği hemen yakaladı. Rakibin cesaretlendiğini gören Jesus sahada gezinenleri (Bruma, Peres) dışarı alıp; Emre Mor, Novak ve Zajc'ı sahaya sürdü. Zajc girince de nedendir bilinmez, Crespo yine kulübeye döndü. Son 10 dakikada ise Arda Güler yerini Lincoln'e bıraktı. Futbol mu? Asla vasatı geçemedi. Öyleyse 'futbolu bırak, tura bak'...